Yunus’a atfedilen bir söz vardır: Kader gayrete aşıktır.
Arayış bir ömür boyu sürüyor. Kimileri bir ömür hakikatin izini sürüyor, kimileri ise baştan pes ediyorlar. Son nefesime kadar hakikat yolunun talebesi olmayı tercih edenlerdenim, arayışım hiç bitmesin isterim. Hep kendimde bir eksik olduğunu, yaptığım işleri çok daha iyi yapabileceğimi, aileme daha iyi bir baba, dostlarıma daha iyi bir yol arkadaşı olabileceğim düşüncesini hiç kaybetmek istemiyorum. Bulduğumu sandığım hakikatlerin aslında çok daha parlağı, derini, ötesi olduğu gerçeğini hiç aklımdan çıkarmamak gerekiyor. Hakikati buldum diye arayıştan vazgeçen bir arayış zede olmaktan ürperiyorum. Doğan her yeni gün bize düne ait olanların bugüne göre pörsüdüğünü, hakikatin bugün yepyeni bir çehreye sahip olduğunu haykırıyor. Dünkü hakikatleri hele yüzyıllar üstünden geçen hakikatleri yine on yıllar, yüzyılların edasıyla, üslubuyla, diliyle söylemek hakikatin parlak çehresine ihanet gibi geliyor bana. Evet, vahye dayalı hakikat birdir, değişmez ama leteral olarak, güne yorumlanmış şekliyle söylenişi, yazılışı değişir ve değişmelidir de. Örneklemeler bile günümüzün idrakine uygun söylenince dikkat çekiyor, ilgi uyandırıyorlar.
Biz hakikat yolcularının günümüze dair şeyler söyleme mecburiyetimiz var. Biz aşk ve şefkat seyyahlarının günümüze ait sorumlulukları var. Hakikat kimsenin tekelinde değildir. Hakikat, peşinden yorulmadan koşanların ganimetidir, hazinesidir. Hakikatin parlak çehresini soldurmaya hakkımız var mı? İnsanlık mirası olan vahyin tüm insanlığa bıraktığı dünyanın en önemli emanetine sahip çıkma gibi bir yükümüz varken, nasıl bir ızdırap gerektiğinin farkında mıyız? İnim inim inleyen, ruhu açım diye bağıran günümüz insanına bir yudum su verebileceksek, bizden daha bahtiyarı var mıdır? Elimizde tüm insanlığın ruhunu ve kalbini doyuracak kadar zengin bir define var. Bu definenin haritasının adı meraktır. Merak ise aksiyonla birleşince paha biçilmez bir anahtara dönüşür.
Bu definenin diğer adı ahlaktır. Bu definenin bir diğer adı cömertliktir, hakikat arayışıdır. Bu definenin adı karşılıksız yardım etme duygusudur. Bu definenin adı zorda olan mağdurun imdadına koşmaktır. Bu definenin adı mazlum ve mağdurun hakkını savunmak, yaşanan hukuksuzlukları tüm dünyaya duyurmaktır. Kötülüğün sıradanlığına karşı durmaktır. İnadına sevmektir. Affetmektir. Günümüzün teknoloji ve bilgisi ile donanımlı olmaktır. Hakikat kalesine her gün bir tuğla daha koymaktır. Tahripten kaçmak, tamire ve ıslaha adanmışlıktır. Kimseye üstten bakmamak, mütevazi olmaktır. Elinde olanı paylaşmaktır. Kendini geliştirmektir. Mevcutla yetinmeyip, eleştirel bakışla daha iyisini inşa için didinmek, çabalamaktır. Ümitli olmak başkalarına da bir kase ümit ikram etmektir. Okudum dediğin kitapları tekrar teveccüh ve dikkatle okumaktır. İnsanı anlama gayreti, hayatı doğru yorumlayabilme sanatıdır.
İnsan hem kendinden gider, hem kendine gider.
Konfor bozacak yolculuklar geliştirir insanı. Rahatımızı bozarak, kendimizi yeni arayışlarla, farklı disiplinler altına almakla yolculuğumuz amacına uygun hale gelir ve ancak güzergahtan sapmadan hedefe ilerleyebiliriz.
Oldum duygusu kendinizi tanımladığınız yerden itibaren kendimizin işgalidir. Kendimizi zehirlemektir. İnsanın kendini tanıdım diyerek gayreti bırakması, kendimi tamamladım diye düşünmesi ölümüdür, gelişimin bitmesidir.
Ahlaki açıdan gelişim bir ömür boyu devam ediyor. Değerli olmanın hatta imanlı olmanın olmazsa olmazı ise ahlaklı olmaktır.
Ünlü matematikçi Harezmî’ye “İnsanın değeri nedir?” diye sormuşlar. Şöyle cevap vermiş:
“İnsan güzel ahlaklı ise 1 eder,
Yakışıklı ise buna bir sıfır ekleyin 10 eder,
Varlıklı ise bir sıfır daha ekleyin 100 eder,
Soylu ise bir sıfır daha ekleyin 1000 eder,
Ancak; ahlak karşılığı olan 1 giderse insanın kıymeti gider, geriye değeri olmayan sıfırlar kalır.”