Toplumsal kimliklerimiz yeniden oluşuyor

  • Ertuğrul İncekul
  • Ertuğrul İncekul
    24 May 2022 08:47
    Dünyanın değişik ülkelerine göç eden insanımız için yeni kültürlerde yeni dünyalar kuruluyor. İrlandalılar, Lübnanlılar, Bosnalılar şimdilerde Ukraynalılar gibi pek çok millet yıllar önce dünyaya dağılmak zorunda kaldı. İlk başlarda büyük zorluklar, mağduriyetler yaşandı ama sonrası büyük bir refah seviyesi oluştu, imkanlara kavuşuldu.


    Ülkemizin görünen tablosu oldukça karanlık. Ekonomik veriler iç karartıyor. Halkın ilk kez bu kadar şikayet ettiğini duyuyoruz ve görüyoruz. Ülkenin neresine el atsanız elinizde kalıyor. Adeta  yurtdışına kaçan sağlık personeli, gençler ve değişik meslek gruplarından uzmanlar ülkeyi artık yaşanmaz buluyorlar. Birçok örnek verebiliriz; ülkenin giderek fakirleşmesi, ahlâki erozyonu, din ve dindardan soğuması, hayat kalitesinin oldukça düşmesi, güvenlik tehditlerinin her geçen gün artması, ülkemizi bir bilinmeze savuruyor. 


    İşte tam burada yurtdışına göç etmek zorunda kalanların hikayesi ve kimlik inşası başlıyor, tabii ki ülkemizde yaşananlara duyarsız kalamıyoruz. Türkiye’de binbir mağduriyetler içerisinde yaşam mücadelesi veren insanımıza kulağımızı, gözümüzü, yardım için elimizi asla kapatamayız. Mağdur ve mazlumlarımız özgürlüklerine ve imkanlarına kavuşuna dek bu mücadelemiz sürecektir. Türkiye’de yaşanan hak ihlallerini bulunduğumuz ülkelere, demokrasi ve hukuk geçerli olan her merciye duyurmak, önlem alınması için kavga vermek boynumuzun ve vicdanımızın borcudur. Sadece Türkiye’nin kısır siyasetinin sarmalına düşmeden bu mücadele sürdürülmelidir.


    Bu bağlamda yaşadığımız ülkelere alışmak, sevmek, dilini, kültürünü öğrenmek, yeni dostlar edinmek, gençlerimizin ve çocuklarımızın huzur bulacağı, kendi değerlerini yaşayabileceği ortamlar sağlamak, özgür ama ahlâklı, inançlı bireyler olması için gayret etmek de diğer vicdani sorumluluklarımızdır. Toplumsal kimliklerimiz aslında yaşamakta olduğumuz zorluklar, mücadeleler, mutluluklar üzerine yeniden inşa ediliyor. Bir mehcer edebiyatı, kültürü oluşuyor. Ama Avrupa’da yaşayanlar olarak bunun hiçte kolay olmadığı ortada. Çünkü bizlerin ve gençlerimizin kendi değerlerimizi, inancımızı pratik edebileceğimiz, tazeleyebileceğimiz mekan ve ortamlar sınırlı. Bir etüd merkezi, bir kültür lokali bulan kendini şanslı kabul ediyor. Bu şartlar altında düşündüğümüzde evlerimizin kültürel, dini, ahlâki ritüellerimizi yaşatma açısından fonksiyonu çok öne çıkıyor.
     

    Toplumsal kimlik inşamızda digital dünyanın nimetleri ve ulaşım imkanları tabii ki sonuna kadar kullanılabilmelidir. Faydalı olabilecek yepyeni platformlar, YouTube hesapları açılıyor, e-dergiler çıkarılıyor, hepsinden ilgi alanımıza göre istifade yollarına bakmalıyız, belli bir bütçeyi bu alana yatırım yapmalıyız. Yepyeni Kahoot platformları ile artık sevdirerek öğretmek mümkün. Bulunduğumuz ülkelere eğer kendi diasporamızın kısır bakış açısı ile bakmadan kucaklayıcı ve bütüncül bakabilirsek daha verimli, daha üretici olabiliriz. 


    Az önce yazdığım ülkemizde yaşanan mağduriyetlerin, mazlumiyetlerin vicdani sorumluluğu mahfuz ki bu konuda ne zihni ne vicdani olarak yaşadığım ülkeye tam konsantre olamıyorum, ama yaşadığım ülkenin kültürü, dokusu, insana endeksli yaşama ve yeni kimliklerimizi oluşturma çabası içindeyim. Sosyal, kültürel ve inanç yönlü toplumsal bir kimliğimiz oluşuyor, bizler o eski bizler değiliz. Bununla şunu kastediyorum ve bir farkındalık oluşturma adına bu yazıyı kaleme aldım; 

    1-Biz artık pasaportları sadece ay-yıldızlı insanlar değiliz. Birçok dünya ülkesine vizesiz seyahat edebilen dünya vatandaşlarıyız. 

    2-Kültürel anlamda farklı toplumların zenginliklerini yaşıyoruz ve bizim zihin ve ruh dünyamıza etki ediyor 

    3-Dil öğrenerek yeni insanlarla yeni köprüler, iletişim ağları kuruyoruz.

    4-Güvenlik noktasında büyük bir psikolojik rahatlama avantajımız var. 

    5-Ekonomik anlamda çok daha istikrarlı ve daha az endişe duyacağımız toplumlarda yaşıyoruz. 

    6-İnsan hakları, özgürlükler konusunda alabildiğine hür ve demokratik ortamlardayız. Bir şey isteyip yazamamak, söylememek, kendini ifade edememek kadar büyük bir işkence var mıdır insan ruhu ve aklı için? 

    7-İnancımızı müdahele olmadan yaşamak ve bunu ifade edebilmek de tam anlamıyla bazı Avrupa ülkelerinde mümkün olmasa da ama genel anlamda bir problem olmadığı söylenebilir. Yani neye nasıl inanacağınıza, hangi cemaat veya cemiyete gönül vereceğinize kimse karışmıyor ve sizi bundan ötürü hapislere atıp, malınıza el koyup hayatınızı zehir etmiyor.

    8-Eğitim ve sağlık kalitesi gibi çok önemli imkanlardan eşit yararlanmak da büyük bir konfor. 

    Bu anlamda çok maddeler yazabilirim ama konumuz bu değil. Yeni kimliklerimizin farkında olmalıyız! Gençlerimiz bu toplumsal yeni kimlikleri ile birer dünya vatandaşı olarak yetişiyorlar. Ahlâklı, idealleri olan ve özgür bireyler olarak yetişmeleri ve bu kimliklerin inşası hepimizin farkında olarak odaklanması gereken asıl meselemiz olduğunu düşünüyorum. 

    24 May 2022 08:47