Ankara’nın açık ve kapalı bütün siyasi kulislerinde üç konu konuşuluyor: “Yerel seçimler, Anayasa değişikliği ve siyasetin yeniden dizayn edilmesi.” İstanbul ve Ankara’nın kazanılması CHP’yi yeniden dizayn etmeyi kafasına koyan Erdoğan’ın eline önemli bir koz verecek. Zira Erdoğan her ne olursa olsun CHP’nin başında Özgür Özel’i ve CHP’de Ekrem İmamoğlu etkinliğini görmek istemiyor. Zira Erdoğan’ın Anayasa değişikliğini sorunsuz sağlayabilmesi için siyasetin yeniden dizayn edilmesi gerekiyor. CHP’nin de yeniden dizayn edilmesi gerektiğini düşünen Erdoğan, CHP’de ya liderlik değişimi olmasını ya da CHP’nin bölünmesini istiyor. Erdoğan’ın son dönemlerde Özel’i eleştirirken CHP eski lideri Kılıçdaroğlu’nu yüceltmesinin temelinde de bu strateji yatıyor. Anayasa değişikliği öncesinde Özel ve İmamoğlu ikilisinin yönetimindeki CHP’nin yerel seçimlerde başarılı olması Erdoğan’ın hiçbir zaman isteyeceği bir durum değil. Zira Anayasa değişikliği ile devletin üst kurumlarında radikal değişikliklere hazırlanan Erdoğan için TBMM’deki sayısal çoğunluk kadar toplumsal muhalefetin de engellenmesi önemli. Erdoğan, yapmayı düşündüğü radikal Anayasa değişikliklerini İmamoğlu ve Özel ikilisinin etkin olduğu bir CHP’nin toplumsal tabanına kolay kabul ettiremez. Erdoğan, CHP öncülüğünde sol örgütlerle ve sol seçmen kitlenin toplumsal muhalefet adına sokağa çıkmasını istemiyor. Bunun için Erdoğan, CHP’nin yerel seçimlerde başarısız olmasını ve sonrasında CHP’de bir genel başkanlık değişiminin olmasını istiyor. CHP’de İmamoğlu-Özel ikilisine karşı bir genel başkanlık değişimi olmazsa CHP’nin parçalanması ise ikinci hedef Erdoğan açısından. Erdoğan’ın CHP’ye ilişkin planında elindeki en büyük avantajı Kemal Kılıçdaroğlu’nun siyasi hırsı ve Kılıçdaroğlu’nun İmamoğlu-Özel ikilisine olan siyasi kini. Kılıçdaroğlu’nun geçen hafta içinde ifade ettiği CHP’nin yerel seçimlerde başarılı olamazsa bunun değerlendirmeye tabi tutulacağına ilişkin açıklaması çok önemli. Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanlığı seçimlerini ve hemen sonrasında CHP liderliğini kaybetmesinden dolayı içinde büyük bir siyasi öfke taşıyor. Ancak görünen o ki Kılıçdaroğlu’nun siyasi öfkesinin merkezini AKP iktidarı ve Erdoğan değil, CHP’nin yeni yönetimi oluşturuyor. Kulislerdeki bilgilere göre Kılıçdaroğlu, CHP liderliğini kaybetmesinden İmamoğlu’nu birinci derecede sorumlu tutuyor. Nitekim CHP’nin ağır yerel seçimlerde ağır bir yenilgisi alması ve İmamoğlu’nun da İstanbul’da yerel seçimleri kaybetmesi Kılıçdaroğlu’nu yeniden potansiyel CHP lideri adayı yapar. Bunun yanında Kılıçdaroğlu’na aday olması için baskı oluşturacak CHP içinde önemli oranda bir Alevi-Kemalist-Laik kesim var.
Ankara kulislerinde ayrıca Kılıçdaroğlu’nun yeniden CHP lideri adayı olmayacağı bunun yerine Beşiktaş CHP Meclis üyesi Selçuk Sarıyar’ı CHP liderliği için hazırladığı konuşuluyor. Kılıçdaroğlu’nun manevi evladı olarak gördüğü Sarıyar, 1984 doğumlu. CHP İstanbul Gençlik Kolları Başkanlığı da yapan Sarıyar, CHP’deki Alevi kesim tarafından da lider adayı olarak görülüyor.
Erdoğan için CHP kadar İYİ Parti de önemli. Zira Erdoğan, İYİ Parti’nin Cumhur İttifakı’nı desteklemesini önemsiyor. Bu nedenle Akşener’in Mayıs 2023 seçimlerinden sonra kademeli olarak rotasını Cumhur İttifakı’na kırmasını aslında bu açıdan bakmak gerekiyor. Kimbilir belki de Akşener, Mayıs 2023 seçimleri öncesinde Cumhur İttifakı’na desteğe zorlandı. Kılıçdaroğlu’na karşı çıkarak adaylığının etkisizleştirilmesi, 6’lı masadan kalkıp bir gün sonra geri dönerek seçmen nezdinde Millet İttifakı’nı dağınık bir durumda göstermesi belki de perde arkası siyasi dizayn sürecinin bir parçasıydı. Zira Akşener’in seçimlerden sonra önce CHP ile gemileri yakması sonrasında hedefine Millet İttifakı’nı koyması tüm bu iddiaları doğrular nitelikte. Kimbilir belki de Akşener’in katkılarına karşılık AKP lideri Erdoğan, sağlık sorunları giderek artan MHP lideri Bahçeli yerine Akşener’in doldurması için bütün imkan ve şartları kademeli olarak oluşturuyor. Akşener bir yıl öncesinde İYİ Parti’de daha güçlü idi. O kadar ki İYİ Parti’nin en önemli isimlerinden Yavuz Ağıralioğlu ve bazı isimleri etkisizleştirmişti. Şimdi ise eskisi kadar güçlü değil Akşener. Bir süre önce İYİ Parti’den gönderdiği Ağıralioğlu’nun parti kurma hazırlığında olması da işin cabası. Ağıralioğlu liderlik vasfına sahip bir isim değil ancak bu birilerinin Ağıralioğlu’nun kuracağı partide bazı milletvekillerini konuşlandırmayacağı anlamına gelmez. Siyasetin cilvesini bilen kıdemli siyasetçilere göre Ağıralioğlu’nun parti kurmasını Saray istiyor. Hedefi ise her açıdan Akşener’i sıkıştırmak ve Cumhur İttifakı’na daha doğrusu AKP ile işbirliğine mecbur etmek. Gerçi Akşener’in AKP’nin önemli isimlerinden ve Ankara’da siyaseti dizayn etmede yönlendirici rolde görev alan Cemil Çiçek ve Abdulkadir Aksa gibi isimlerle görüşmesi aslında Erdoğan açısından Akşener konusunun sorun olmaktan çıktığı anlamına gelir.
Peki ya DEM Parti? AKP-DEM Parti ilişkisini haftaya yazalım. Zira AKP-DEM Parti denklemi ve Erdoğan’ın Kürt siyasetine ilişkin planları daha çok su kaldırır. Sözün kısası şu; yerel seçim sürecinin bu kadar durgunluğuna karşı Türkiye Ramazan bayramı sonrasında hareketli ve bir o kadar sıcak bir döneme girecek. Erdoğan hayalini kurduğu ve kendi hanedanlığını pekiştireceği “Yeni Türkiye” sarayına son tuğlayı koyma çabasında. Bunun için ne Özel, ne Bahçeli, ne Akşener ne Ergenekon ekibi ne de ekonominin bozuk olması Tayyip Erdoğan için bir engel oluşturmuyor. Tayyip Erdoğan için engel oluşturan tek kişi kendisi! Yani sağlığı!