Türkiye belki de yerel seçim tarihinin en sakin günlerinden birini yaşıyor. Eskiden özellikle de yerel seçimlerde meydanlar gümbür gümbür inlerdi ama şimdi meydanlar hangi parti tarafından olursa olsun doldurulamıyor. Ne AKP ne CHP ne İYİ Parti ne MHP veya DEM Parti meydanlarda istediği kalabalığı elde edemiyor. Partiler açısından tek tek ele alacak olursak her partinin meydanları dolduramamasının açık nedenleri var. AKP ve MHP, Cumhur İttifakı ortakları olarak Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik krizinden birinci derecede sorumlu tutuluyorlar. Özellikle Erdoğan ve Bahçeli’ye yönelik tabanda çok büyük bir öfke var. Erdoğan ve Bahçeli’nin sağlık sorunları bir yana bu kadar meydanlarda olmamasının tek nedeni danışmanlarının “Aman efendim halk size karşı öfkeli” sözünün önemli bir yeri var. CHP’de yaşanan genel başkan değişimi, Özgür Özel’in hala CHP’nin belirli kesimleri tarafından kabul görmüyor olması, yerel seçimlerde adayların belirlenmesinde CHP’de yaşanan kargaşa sol seçmenin CHP’de kenetlenmesini engelliyor. İYİ Parti’nin meydanları dolduramamasının tek nedeni ise bizzat Meral Akşener’in kendisi. Akşener’in genel seçim sonrasında siyasi açıdan zikzaklı tavırları, partide yaşanan istifalar ve yine Akşener’in Cumhur İttifakı’na yakın duran tavrı kendisine yer arayan muhalif seçmende kabul görmüyor. Zira muhalif milliyetçi seçmenin İYİ Parti’de toplanmasının tek nedeni AKP ve MHP’ye olan tepki. DEM Parti’de de aslında durum farklı değil. Belediyelere kayyım atanmaması, Öcalan’ın ev hapsine alınması ve Demirtaş’ın tahliye edilmesine karşılık AKP ile kontrollü bir siyasetin yürütülmesi Kürt seçmende de DEM Parti yönetimine karşı tepki oluşturuyor. Yani aslına bakılırsa toplumda şu veya bu şekilde yani ister iktidar ortakları ister de muhalefette olsun büyük partilere karşı büyük bir tepki var. Peki ya küçük partiler? Aslına bakılırsa benzer bir durum da küçük partilerde yaşanıyor. Mayıs 2023 seçimlerinin bir anlamda en kazançlı partileri olarak TBMM’ye giren DEVA, Gelecek Partisi, SP ve DP’nin toplumdaki karşılığı giderek azılmış durumda. TBMM’de 10-15 milletvekili ile temsil edilmek veya SP-Gelecek partisi açısından TBMM’de bir grup kurmak bir başarı sayılıyorsa ben o parti liderlerinin siyaseti okumakta zorlandıkları kanısına varırım. AKP-MHP ve İYİ Parti’nin büyük oranda taban kaybettiği bir ortamda DEVA, Gelecek Partisi, SP ve DP’nin gayri memnun seçmen kitlesini kendilerine çekememeleri hem sosyolojik hem de siyasal açısından incelenmesi gereken bir konu. Zira derinleşen ekonomik ve bölgesel krizler dikkate alındığında yerel seçim sonuçları ne olursa olsun AKP ve Cumhur İttifakı açısından büyük bir yıkım gelmek üzere. Erdoğan bunu görüyor Bahçeli bunu görüyor ve kendileri açısından önlem almaya çalışıyor. Dolayısıyla Ali Babacan, Ahmet Davutoğlu ve Temel Karamollaoğlu’nun bunu görmemesi mümkün değil.
Yerel seçimlere az bir zaman kala tüm bu yorumlarımdan ayrı tuttuğum tek parti YRP. Açıkça ifade edeyim ki YRP ile yapacağım tüm tespitler benim YRP’yi desteklediğim sonucunu çıkarmasın. 2007 seçimleri haricinde siyasal İslamcı partilere oy veren bir kişi değilim. 2007 seçimlerinde AKP’ye oy vermemin tek nedeni Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığı adaylığına karşı antidemokratik bir şekilde eyleme geçen kesimlere yönelik tepkimi gösterme gayretidir. YRP ile ilgili değerlendirmelerim hem saha gözlemlerime hem de YRP’li kaynaklarından aldığım bilgilere dayanıyor.
“Fatih Erbakan, babası Necmettin Erbakan’a bayrak açanlara karşı rövanşa hazırlanıyor. “ Bu sözler de bana ait değil! Ama bu sözlerin YRP içinde çokça dile getirildiğini ifade etmek istiyorum. Mayıs 2023 seçimlerinde AKP ile yapılan seçim işbirliği sonrasında TBMM’ye giren Erbakan ve partisi, yerel seçimlerde AKP ile yollarını ayırdı. Erbakan özellikle İstanbul ve Ankara’da kendi adaylarını çıkartarak AKP’ye bir anlamda meydan okudu. Zira Erbakan ve ekibi tarafından yapılan tüm analizlerde giderek taban kaybeden AKP’nin gayri memnunları hızlı bir şekilde Yeniden Refah Partisi’ne (YRP) kayıyor. AKP’den memnun olmayan siyasal İslamcı seçmenin DEVA, Gelecek Partisi ile Saadet Partisini tercih etmemesinin en büyük nedeni bu üç partinin de CHP ile sıkı bir işbirliği içine girmiş olmaları. Yani AKP’den kopan siyasal seçmen bir yandan AKP’den koparken bir yandan da CHP ile işbirliği içinde olmayan bir partiyi tercih ediyor. Yine aynı siyasal İslamcı seçmen kitlesi Necmettin Erbakan’ın siyasi varisi olarak SP’yi değil YRP’yi görüyor. Erbakan’ın siyasi varisi olarak da Fatih Erbakan’ı. Siyasal İslamcı tabanda özellikle kadınlar ve gençler arasında yoğun bir taban kazanma savaşı yaşanıyor. YRP’nin özellikle kadın kolları başta İstanbul ve Ankara olmak üzere AKP’li kadınların evleri ziyaret ediyor. Bir anlamda AKP’nin siyasal İslamcı tabanın boşaltılmasında kadınlar büyük rol oynuyor. Zira kadın mutfaktaki tencereyi kaynatan kişi oyarak Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik krizi çok iyi biliyor. Rahmetli Demirel’in ifade ettiği şekli ile “boş tencerenin deviremeyeceği iktidar yoktur”. Tencerenin boş olup olmadığını en iyi bilen de kadındır. Bu nedenle Erbakan’ın YRP’li kadınları daha çok sahada olmalarını istemeleri kadar da doğul bir şey olamaz.
Erbakan ayrıca AKP’nin çöküşünü görüyor. Özellikle Erdoğan’ın sağlık sorunları ve dış politik gelişmeler dikkate alındığında Erbakan, siyasi Titanik olarak görülen AKP’nin batmasından sonra özellikle siyasal İslamcı seçmen tabanın kendi partisine gelmesi gerektiğini düşünüyor hatta bunu bir siyasi miras olarak görüyor. Fatih Erbakan, Erdoğan’dan bir anlamda babasına yapılan tavrın rövanşını almaya çalışıyor. Erbakan’ın AKP’ye karşı sertleşen tutumu ve CHP’ye karşı da arasına mesafe koyması AKP’den kopan seçmeni etkiliyor. Sadece seçmen kitlesi değil AKP’de bir dönem milletvekilliği yapan birçok isim de şimdiden YRP ile temasa geçmiş durumda. Sadece milletvekilliği yapan değil bakanlık hatta daha üst düzeyde görevlerde bulunan isimler bile YRP’ye göz kırpıyor. Kim bilir belki de Erdoğan siyasi yaşamının son mücadelesini oğul Erbakan ile verir. Türkiye’de siyaset hep kaygan zeminde ilerledi ve ilerliyor. Kimin ne yapacağını ve kimin ne olacağını şimdiden kestirmek zor. Peki Erdoğan tüm bunlara karşı ne yapar? Yani Erdoğan, Fatih Erbakan başta olmak üzere Babacan ve Davutoğlu gibi isimlere karşı bir operasyon yürütür mü? Yürütürse bu nasıl bir operasyon olur? Tüm bu soruların cevabını yaşayacak göreceğiz. Ama şu bir gerçek ki İstanbul veya Ankara dahil yerel seçim sonuçları ne olursa olsun Türkiye’de siyasi kartlar yeniden karılacak. Siyaset daha da kaygan bir zeminde yol alacak.