Hiç münafık gördünüz mü? Zannediyorum ‘Evet’ der gibisiniz. Ama ‘Kim o? diye sorsam ,herhâlde isim vermekten kaçınacaksınız? Neden? Çünkü elimizde kesin bir kanıt yok. Fakat ismini vermekten çekindiğiniz o kişide münafıklık olarak hangi özelliği müşahede ettiniz ?desem herhâlde ‘Dilinden Allah Peygamberi düşürmez ,camiden cemaatten çıkmaz ama karıştırmadığı halt da yoktur.’ dersiniz. Bu türden insanlar öyle şeyler yapar ki ,yaptığı şeyleri din ,imanla izah etmek mümkün değildir. Bu kabil kişilerin söz ve tavırları ile dini değerler apaçık çatıştığı halde içimizden onlara ‘Münafık ‘desek de bunu dışa vurmada o kadar cesaretli olamayız. Dini hassasiyeti olanlar için bu o kadar zor bir durumdur ki...
Fakat şu bir gerçek ki , kendini Müslüman olarak lanse eden herhangi biri ,hal ve tavırlarıyla dinin emrettiği itikadi, ameli ahlaki prensiplere ters hareket ettiğinde aslında münafıklığın bir veya birkaç çeşidi ile içli dışlı demektir. Dinen onu ‘Münafık’ olarak ilan etmek caiz olmasa da gerçek Müslümanların ferdi ve toplumsal ilişkilerde , bu kişileri tanıyıp, dikkatli olması, oyunlarına gelmeyip ,bunlara tabii olmaması gerekmektedir.
Kuran inançları yönüyle insanları üç ana grupta değerlendirir. Müminler ,kafirler ve münafıklar. Pek çok ayet de bu üç sınıfa dair tanıtıcı özelliklerden bahsedilir. Mümin ve kafirlerin özelliklerinden bahseden ayetler de çoktur fakat Kuran’ın daha çok üzerinde durduğu grup; bilhassa münafıklardır.
Çünkü mümin bellidir, kafir’ de bellidir. Fakat münafıkları bilmek, ayırt etmek kolay değildir. Çinli bir atasözünde ‘Ben pirincin içinde , pirince benzeyen taştan korkarım’ denilmektedir. Çünkü pirince benzeyen o taş ,diş kırar. Sahabe-i Kiram ‘da bazen kim münafık, kim değil, karıştırabiliyorlardı. (Nisâ / 88)Zira münafıklar dilleriyle iman ettiklerini ifade ediyor ,camiye gelip ,gidiyor fakat kendi fikirdaşlarıyla bir araya geldiklerinde ,aslında iman etmediklerini ,maksatlarının Müslümanlarla alay etmek olduğunu ifade ederek onlar aleyhinde türlü türlü tuzaklar kuruyorlardı.(Bakara ;9-14)
İsterseniz bu kişi ve grupları tanıyabilmek için -her ne kadar malum olsa da - münafıklık nedir? Münafıklığın türleri nelerdir? ,kısaca bunları tekrar ederek bu devrin münafıklığına ışık tutmaya çalışalım.
‘Münafık’ kelimesinin kök manalarına bakıldığı zaman ittifakla üzerinde durulan iki mana vardır. Birinci manası ’Yuvasına girip çıkan tarla faresi, herhangi bir tehlike anında bir delikten girip diğer delikten çıkan tarla faresi ‘anlamına geldiği gibi ‘Olduğundan farklı görünen kişi ‘ manasına da gelmektedir. Buna iki manaya göre, ‘Münafık’ denildiğinde , tehlike hissettiği anlarda , durmadan pozisyon ve mekan değiştiren, bir kılıktan başka bir kılığa geçen çifte şahsiyetli bir kişi(lik)den bahsedildiği anlaşılmaktadır. İkinci önemli manası da ‘Kararsız kişi(lik) ‘demektir ki , Nisâ 4/143 ayetinde geçen ‘Müzebzebine - bocalayıp durmaktadırlar’ kelimesi bu anlamı ifade etmektedir. Yani buna göre ‘Münafık’, iman henüz kalbine yerleşmediği için duygu düşünce ve inanç olarak ‘İman -küfür /mümin ve kafirler arasında gidip gelen ,zıp orada zıp burada ,bocalayıp duran kişi’ anlamına gelmektedir ki ,münafığın psikolojisi ve zihni istikrarsızlığını ,sağlam bir düşünce yapısı olmadığını, karaktersizliğini ifade etmesi bakımından oldukça dikkat çekici bir ifadedir.(TDV İslam Ansiklopedisi, Münafık Md.)
Münafıklık üç seviyede cereyan etmektedir. Birincisi itikadi , ikincisi ameli ,üçüncüsü de ahlaki seviyede. Bunlar en genel manaları ile kısaca şöyle ifade edilebilir; itikadi manada münafıklık, kişinin diliyle iman ettiğini söylemesine rağmen kalben bunu kabullenmemesi, inkar etmesidir. Ameli münafıklık ise; kişinin Müslümanların yanında iken ibadet-ü taatini yerine getirmesi, günahlardan kaçınması ,kendi başına kaldığında ise ibadetini terk etmesi ,günah işlemekten de çekinmemesidir. Ahlaki münafıklık ise; her hangi birinin söz, tutum ,davranışlarında ,beşeri muamelelerinde Kuran ve sünnetin belirlediği ahlaki sınırlar dışına çıkıp iki yüzlü hareket etmesidir. Mesela yalan söylemesi, vadettiği halde sözünü yerine getirmemesi, kendine koruması için tevdi edilen emanetlere hıyanetlik etmesi, insanın yüzüne karşı gülmesi fakat arkasından gıybet ve dedikodusunu yapması gibi ameller de münafıklığın ahlaki boyutunu oluşturur. Birinci ve ikinci münafıklığın sorumluluğu sadece Allah’a karşıdır. Üçüncüsünün mesuliyeti ise hem Allah’a hem de kullara ve topluma karşıdır. Ameli ve Ahlaki nifakın (münafıklığın) en baş sebebi itikadi münafıklıktır ki onun da asıl sebebi iman zayıflığı yani tam inanamamadır. İmanın ,kalpte tam oturmamasıdır. Kalpteki imanın kişiyi , duygu düşüncesini, hal ve tavırlarını şekillendirebilecek kadar güçlü olmaması veya hiç olmaması demektir. İtikadi nifak ,ameli ve ahlaki nifakın ana kaynağıdır. Tersini söylemekte mümkün. Ahlaki nifak kişiyi ,ameli nifaka ,ameli nifakta zamanla itikadi nifaka sürükler. Nifakın hangi çeşidi olursa olsun birbirinin sebep ve sonucudur.
Peki kim veya kimler münafıktır. Münafıkları tam olarak tanımak için Kuran’a göre bir ‘Münafık metre’ oluşturmak gerekirse ,münafıklarda acaba hangi özellikler mevcuttur? Evet, şu özelliklere sahip kişi veya gruplara çok rahatlıkla ‘Münafıklar’ nazarıyla bakılabilir.
Aldatma en bariz özellikleridir. Akıllarınca , Allah’ı ve Müminleri aldatmaya çalışırlar.(Bakara, 2/8-9)Kalpleri hastalıklıdır( Bakara 2/10)İki yüzlüdürler, Müminlere inandık derler fakat kendi yandaşları yanında ‘Biz onlarla alay ediyoruz’ derler ( Bakara / 14)Riyakârlığı ve gösterişi severler. ( Nisâ, 142)Dıştan bakıldığında gayet ihtişamlı, debdebeli ,adam gibi adam görüntüsü verirler ,konuştukları zaman kendilerini dinletirler, fakat içleri boş ,kuru kütükler gibidirler, iman, fikir ,düşünce ,fazilet ,ahlak ve manadan yoksundurlar(Münafıkun,4)İnsanları (Söz, hal ve tavırlarıyla)kötülüğe teşvik eder, iyilikten alıkoyarlar((Tevbe, 9/67)Hayra ve hayırlı işlere mani olurlar(Mâ’ûn, 7)Zihni ve fikri kararsızlık içinde bocalayıp dururlar. (Nisâ 4 /143)İki sürü arasında nereye ait olduğunu bilemeyen şaşkın koyun gibidirler(Müslim, Sıfâtü’l-münâfîkîn, 17) (Söz ,hal ve takip ettikleri yol )imandan daha çok küfre yakındır( Âl-i İmrân,167)Fesatçıdırlar, her şeyi bozarlar. Böyle olmalarına rağmen kendilerinin ıslahçı olduklarını iddia ederler. Bir de , kendileri dışındakileri beyinsiz, aptal olarak nitelerler.( Bakara 2/8-9)Hiçbir söze kulak asmaz ‘Sağır’, hakkı, hakikati ve hatalarını görmez ’Kör’, doğruları konuşmaz ’Dilsiz’ dirler. ( Bakara, 18)Anlamaz bir toplulukturlar.( Tevbe 9/124-127)Her gürültüyü ,her olayı, kendi aleyhlerinde zannederler, o kadar da korkak ve ürkektirler.( Münâfikûn, 63,/4 ; Tevbe 9/56)Sözlerinde durmaz ve yalan söylerler.( Tevbe 9/77)Yalan yere yemin ederler(Münafıkun/1-2)Kibirli ve aynı zaman da cimridirler(Münâfikun 63/5; Ahzâb 33/19;Tevbe 9/67)Mala mülke ve dünyalığa düşkündürler(Ahzab/19)Taraflarını belirlemede menfaattarını esas alırlar, menfaatleri nerede ise oraya meylederler. (Nisa /141)
Ameli münafıklık açıdan bakıldığında da ,mesela Allah’ı çok az anarlar.( Nisâ 4/142) Namaza üşene üşene kalkarlar(Nisâ 4/142)Allah yolunda infak yapmak onlara en zor gelen şeydir.(Tevbe /54)İftira atarlar, hatta en seçkin insan Hz. Muhammed(as)in ailesine bile iftira atmaktan çekinmemişlerdir. (Nur 24/11)Şehirlerde kötü haberler yayarlar(Ahzab/60)Düşmanlık ve günah işler planlamak için için ikili, üçlü kulis toplantıları düzenlerler.(Mücadile/8)Geceleri Allah’ın hoşnut olamayacağı işleri konuşmak için gizli gizli buluşurlar(Nisa /104)Dolaştıkları her yerde fesat tohumları saçarlar. Nesilleri ve Tarım’ ı bozarlar (Bakara/205)Keskin dilleriyle müminleri rencide edici laflar ederler(Ahzab/19)Gerçek müminlere karşı kin ve nefretle doludurlar o kadar ki gayz ve kinlerinden dolayı parmaklarını ısırırlar(Al-i İmran /119)Hakiki Müminlerin dağılıp gitmeleri için mali kaynaklarını kurutmaya çalışırlar(Munafıkun/7)
Kuran’da geçen ,münafıklarla ilgili özelliklerden bazıları bunlardır. Hadislere temas etmedik. Onlar için kesilip biçilen elbisenin drobu budur. Bu drob kime veya kimlere uyuyorsa o kişi veya kişiler ‘Münafıklara benzeme, Münafık olma ’ ile karşı karşıyadırlar.
Kuran münafıkları gerçek müminler için ‘Düşman’ bir grup olarak tanımlayarak ,dikkatli olunmasını salıklamaktadır .(Münâfikûn 63/4)Kıyamet günü en büyük cezanın onlara verileceğini bildirmektedir. ‘Şu kesindir ki münafıklar cehennemin en alt katındadırlar. Onları oradan kurtaracak bir yardımcı da bulamazsın.’(Nisa/145)Çünkü onların, Müslüman topluluğuna bünyenin içinden verdikleri zarar , harbi düşmanın hariçten vereceği zarardan kat be kat daha büyüktür, hep öyle olmuştur/yine öyle olmaktadır. Çünkü münafıklar Allah’ dan daha çok kendilerini, menfaatlerini, kısacık hayatlarını severler. Onlar güce ve menfaate taparlar. Onun içinde güç kuvvet menfaat kimde ise o tarafa meylederler. Dünyalıkları için yapamayacakları denaet yoktur.
Kuran’ın bu kadar tafsilatlı bir şekilde ‘Münafıkları’ resmetmesi basiretli müminler için hem bir lütuf hem de bir uyarıdır. Bu açıdan onları bilip tanımak, oyunlarına kanmamak ,zararlarının önüne geçmek /geçmeye çakışmak oldukça önemlidir. Bir toplumun münafıkların sultası ,boyunduruğu altına girmemesi ,onların yol ve izinden gitmemesi gerçek mümin ve Müslümanlar için bir vecibedir.’ Ey Peygamber, Allah'a karşı gelmekten sakın, kâfirlere ve münafıklara itaat etme. Muhakkak ki Allah her şeyi bilir, tam hüküm ve hikmet sahibidir.’(Ahzab/1)ayeti münafıklara, nifak hareketlerine, nifak şebekelerine uyulmaması konusunda Peygamber (as)şahsında bütün müminlere bir uyarı ve ikazdır.
Evet ‘Arife işaret (meseleyi anlaması açısından )yeterlidir’ sözünde de ifade edildiği gibi, gerçek müminlerin Müslüman toplumların içinde bocaladıkları sosyo-ekonomik, ahlaki, dini, kültürel pek çok problemin temelinde yatan en önemli sebeplerden birinin bu ‘Münafık’ karakterli kişiler ve bunların toplumdaki ağırlıkları, yaydıkları olumsuz şerareler olduğunu anlamaları zor olmasa gerektir. Zira kurt gövdenin içine girmiş vaziyettedir. Bediüzzaman (ra) da bir röportajında dediği gibi "Bana ıstırap veren," dedi "Yalnız İslâmın mâruz kaldığı tehlikelerdir. Eskiden tehlikeler hariçten gelirdi; onun için mukavemet kolaydı. Şimdi tehlike içeriden geliyor. Kurt, gövdenin içine girdi. Şimdi, mukavemet güçleşti. Korkarım ki, cemiyetin bünyesi buna dayanamaz. Çünkü düşmanı sezmez. Can damarını koparan, kanını içen en büyük hasmını dost zanneder. Cemiyetin basiret gözü böyle körleşirse, iman kalesi tehlikededir. İşte benim ızdırabım, yegâne ızdırabım budur. Yoksa şahsımın mâruz kaldığı zahmet ve meşakkatleri düşünmeye bile vaktim yoktur. Keşke bunun bin misli meşakkate mâruz kalsam da iman kalesinin istikbali selâmette olsa(Tarihçe-i Hayat)demesi ,her dönem bu türden kişi veya grupların olduğuna işaret ettiği gibi toplumdaki problemlerin asıl kaynağına da parmak basmaktadır.
Allah insanımıza basiret, feraset lütfetsin...