Nefret Söylemi - 1

  • Numan Yılmaz Yiğit
  • Numan Yılmaz Yiğit
    15 Eyl 2023 10:16

    Türkiye’de son yıllarda oldukça yaygınlaşan bir dil, bir söylem var; Nefret söylemi  ya da Nefretlik konuşma. Uluslararası AHİM ,AİHS gibi objektif kuruluşlar bunu bir ‘Suç’ eylemi olarak değerlendirmektedirler. Fakat ne yazık ki Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan bu yana belli bir kesimce  bu ‘Nefret söylemi ‘işlettirilmiş, bir kısım kişi veya gruplar şeytanlaştırılmaya çalışılmıştır. Ülkenin birliğini (!)korumanın yolu bu olarak görülmüştür. Olay mazide yaşanan ,olmuş-bitmiş  bir hadise olsa ,ibret alındı ve bir daha tekrar etmedi denilerek rahatlanabilir. Peki  öyle oldu mu? Maalesef hayır. 
          Onun için ‘Nefret söylemi, Nefretlik konuşma’ üzerinde ısrarla durmak, yeni yetişen nesilleri demokratik hukuk devletlerinde olduğu gibi bu terbiye ,bu eğitim ile yetiştirmek gerekmektedir. İlkokuldan ,üniversite’ ye kadar her seviye ve yaşta bu ‘Suç’ un ne kadar gayr-i insani ne kadar gayr-i dini ne kadar ahlak dışı bir davranış olduğu konusu bütün çirkinliği ile anlatılmalıdır.
               
         Nefret söylemi, Nefretlik konuşma, Nefretlik yazı
          
         Öncelikle ‘Nefret söylemi, Nefretlik konuşma’ nın genel manada nasıl   tarif edildiğine kısaca bir göz atmak gerekiyor. 
    Nefret söylemi veya nefretli konuşma ile ilgili sıradan bir tarife bakıldığında  ‘ ırk, cinsiyet, yaş, ulus, din ya da cinsel yönelim , dil, politik görüş, sosyoekonomik ve sosyal sınıf, dış görünüm, fiziki veya zihinsel engel, meslek ya da diğer ayırt edilebilen özellikler gibi konulara dayanarak, belirli bir grup ya da kişiye yönelik nefret ifadesi içeren veya bu kişilere şiddet uygulanmasını teşvik eden aleni konuşmadır denilmektedir.https://tr.wikipedia.org/wiki/Nefret_s%C3%B6ylemi)
          Diğer bir tarif de de  bu suçun sadece ‘Söylem’ şeklinde değil  ‘Yazılı’ da olabileceği ifade edilmektedir. 
           ‘Nefret söylemi, ırk, etnik yapı, ulus, dini inanç, cinsel farklılık ve engellilikleri nedeniyle bir grup insanı aşağılamak, korkutmak, bunlara karşı şiddete başvurmayı tahrik etmek veya ön yargı oluşturmak amacıyla gerçekleştirilen söylemleri ifade eden bir kavramdır. Nefret söylemi sözlü gerçekleşebileceği gibi yazılı olarak da gerçekleşebilir. ‘(NEFRET SÖYLEMİ VE NEFRET SUÇLARI  Prof. Dr. Timur DEMİRBAŞ)O halde  yazılı olanlarına da  ‘Nefretlik yazı’ denilebilir.
        ‘Nefret Söylemi’ nde kullanılan araçlara değinmek gerekirse bunlar, ister söylemde isterse yazı da olsun ;içinde  sert, kaba ,galiz küfür, sövme ,hakaret ,düşmanlık ,kin, nefret  ,içeren söz, lakap, vb. eden önyargılı konuşma veya yazılardır.
       Şu kesindir ki‘ Nefret söylemi, Nefretlik konuşma/yazı ‘ evrensel hukuk açısından bir ‘Suç’ dur. AHİM ve AİHS ‘ in 14. Maddesindeki kararlarında bu açıkça ifade edilmiştir. Medeni, demokratik her hukuk devletinde ‘Nefret söylemi/konuşması/yazı’ ifade özgürlüğü olarak değil bir ‘Suç’ olarak değerlendirilmektedir. Şimdiye kadar, “nefret suçu” olarak tanımlanan fiillerin engellenmesine yönelik ilk girişimler dini anlamda  1960’lı yıllarda ABD’de, özellikle Yahudilere ve Siyahlara yönelen saldırıları engellemek amacıyla başlatılmıştır. Ülkemizde de TCK m.122’de yer alan ayırımcılık suçu 1 Haziran 2005’ den itibaren mevzuatımıza ilk defa girmiş olup, 2.3.2014 tarih ve 6529 sayılı Kanunla “nefret ve ayrımcılık” suçu şeklinde yeniden düzenlenmiştir. Şunu da ilave etmekte yarar vardır, bu suçları sürekli olarak işleyenlere de ‘Nefret grubu’ denilmektedir. 
        Yukarıda da ifade edildiği gibi ‘Nefret Söylemi ’genellikle Irk, renk, dil, din, mezhep, sosyal sınıf,politik siyasi anlayış farklılıkları , dış görünüm, fiziki veya zihinsel engel, meslek konular üzerinden yapılmaktadır. Şimdi kısaca bunları ele almaya çalışalım.

       Irk ve renk ve dil açısından Nefret söylemi

       Allah insanları pek çok hikmetlere bağlı olarak farklı ırklardan yaratmıştır. Bu tamamen Allah’ın takdiri iledir. Hiçbir insanın ırkını anne babasını ,doğduğu coğrafyayı rengini seçme imkânı yoktur. Dolayısıyla ırk, renk ,dil ve coğrafya gibi farklılıklardan ötürü her  hangi bir kişi, grup veya topluluğun, başka kişi veya kişileri  ‘Nefret söylemi , Nefretlik konuşma/yazı’ ile ötekileştirmesi, bununla  haksızlık , zulüm ,aşağılama gibi eylemlere girişmesi dinen haram kılınmıştır. Öncelikle İslam’da her  hangi bir ırkın diğer bir ırka, kabileye ,herhangi bir rengin  veya dilin başka bir renk veya dile  vs. üstünlüğü  olmadığını belirmek gerekmektedir.’ Ey insanlar! Biz sizi bir erkekle bir kadından yarattık. Birbirinizi tanıyıp sahip çıkmanız için milletlere, sülâlelere ayırdık. Şunu unutmayın ki Allah'ın nazarında en değerli, en üstün olanınız, takvâda (Allah'ı sayıp haramlardan sakınmada) en ileri olandır. Muhakkak ki Allah her şeyi mükemmelen bilir, her şeyden hakkıyla haberdardır.’(Hucurat,13)
        Başka bir ayette İnsanların farklı renk ve diller de olmaları , Allah’ın kudret eserlerinden biri olarak anlatılmaktadır.’ O'nun (varlığının ve kudretinin) delillerinden biri de: Gökleri ve yeri yaratması, lisanlarınızın ve renklerinizin farklı olmasıdır. Elbette bunda bilen ve anlayan kimseler için ibretler vardır’(Rûm ,22)Durum bu iken bir Müslümanın  ırk, renk ve dil farklılığını problem etmesi değil hayranlıkla tefekkür etmesi gerekmektedir.
         Hadis-i Şerifte ‘“Allah indinde en şerefliniz takvâca en ileri olanınızdır. Arabın Arap olmayan (acem) üzerine bir üstünlüğü yoktur. Arap olmayanın da Arap üzerine bir üstünlüğü yoktur. Beyaz derili olanın siyah derili üzerine bir üstünlüğü yoktur, siyah derili olanın da beyaz derili üzerine bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük sadece takvâ iledir.”( el-Müsned, Müessesetu’r-rialse, 1421)Bu ve buna benzer naslar çoğaltılabilir.
       Türkiye’nin ırk ,renk ve dil üzerinden  ‘Nefret söylemi’ karnesine bakıldığı notunun oldukça kötü olduğu görülmektedir. ‘Nefret  söylemi’ nin bilhassa ırk açısından kullanılışının   bir hayli yaygın olduğu müşahede edilmektedir. ’Nefret Söylemi’ ile ilgili  dini ve hukuki açıdan dini hükümler bu kadar açıkken Müslümanlık iddiasında bulunan bir anlayışın ’O/onlar  Kürt, Türk, Suriyeli, Afgan, Arap, Ermeni vs.’ diyerek ‘Nefret(lik) Söylemi/konuşması, yazısı’ yapmasının, savunmasının  dinen  hiçbir izahı yoktur. ’Nefret söylemi’ ister direkt isterse de dolaylı yollardan yapılsın fark etmez. Toplumun  içinde  yaşayan insanlardan her ırk, renk ve dilden iyi ve kötüler olabilir. Müslümanca davranış biçimi ,  bunları birbirine genellemeden ,hak ve adalet üzere  davranmak  şeklinde olmalıdır. Asabiyet, menfi milliyetçilik, şovenizm İslam dinin de en ağır şekliyle yasaklanmıştır. Efendimiz(as)’ “Asabiyet dâvâsına kalkışan, onu yaymaya çalışan, bu dâvâ uğrunda mücadele eden kimse bizden değildir.” (Ebu Davut, Edeb, 121)buyurarak konunun önemini vurgulamıştır. Haram’ a sebebiyet veren amel de haram olduğuna göre insanlar arasında ayrımcılığa, fitneye, ötekileştirmeye sebebiyet veren ‘Nefret(lik) Söylemi/konuşması, yazısı’ da haramdır.
         Evet şimdilerde savaş ve sosyo-ekonomik  nedenlerden  dolayı  göç ederek Türkiye’ye sığınmış, kaçmış veya bir şekilde gelmiş Suriyeli, Afgan ve Arap unsurlara karşı  belli mihraklar tarafından bir ‘Nefret Söylemi ‘yayıldığı gözlemlenmektedir. Farklı ırklardaki  bu göçmenlerin Türkiye’de oluşturduğu sosyal , ekonomik problemler  ve  bu problemlerin   sağlıklı bir şekilde çözümü ayrı bir mesele , bu problemlerden dolayı onlara karşı ‘Nefret Söylemi’ yapmak ise tamamen başka bir mesele olarak değerlendirilmelidir. Zira  bu ‘nefret söylemi’ nin  önü alınmadığı takdirde potansiyel olarak büyük problemlere neden olabilecek bir mahiyete sahip olduğu aşikardır. 

    Din ve Mezhep açısından Nefret söylemi
     
         Yeryüzünde ister semavi dinlerden isterse de arızi(dünyevi)dinlerden olsun o dinlerin müntesipleri her zaman  var olagelmiştir. Tarihte zaman zaman bu din mensupları arasında, şiddetli çok kanlı savaşlar da olmuştur. Tabi ki tarihteki her savaş dini nedenlere dayanmamaktadır. Politik, siyasi sebeplerden dolayı da bir  çok savaşlar yapılmıştır. Hatta bu tür savaşlara dini kisve giydirmeye çalışanlarda çok görülmüştür. Bazı  istila ve saldırılarda   hangi dinden olursa olsun tüm din mensupları nasibini almıştır. Moğolların istilasında olduğu gibi. Hristiyanlar  ilk dönemler Romalılardan ,Yahudiler ise yakın tarihte Hitlerden çok çekmişlerdir. Dinler ve milletler arası  bu savaşların ilgili gruplar arasında derin, kalıcı ‘Nefret Söylemi’  kültürü bıraktığı acı bir gerçektir. Bu gerçek nesillerden nesile  anlatıla anlatıla tevarüs etmiş ve  milletlerin , din mensuplarının bilinç altlarına  nakşolmuştur. Her din mensubu ve kavgalı milletlerin  bilinç altlarında , açık veya gizli bir şekilde  mutlaka bu ‘Nefret söylemi’ nin oluşturduğu ön yargılar  mevcuttur. Bu tarihi birikim  ibretlik   ders alınması  istifade edilmesi gereken tecrübeler olarak kalmalı ve   bütün bunlarla beraber meseleyi içinde yaşanılan  zaman ve şartlara göre değerlendirmeye gayret etmek  zarureti vardır. Kuran geçmiş ümmetlerin Allah’a ve insanlığa karşı işledikleri amellerin  onlara ait ameller olduğunu yeni nesillerin ise kendi yaptıklarından sorumlu tutulacağını bildirmektedir.’ İşte onlar bir ümmetti, geldi geçti. . . Onların kazandığı kendilerine, sizin kazandığınız da sizedir. Siz onların işlediklerinden sorguya çekilmezsiniz.(Bakara ,134)
          Evet, her din mensubu kendi dininin hak olduğunu dolayısıyla da diğerlerinin kendi dinine tabi olması gerektiğini savunur. Hatta her dinde bu konuda aşırıya kaçan ve bu nedenle de başka din mensuplarına  karşı ‘nefret söylemi’ ni   kullanan radikal karakterde kişiler  vardır. Bu eğilimdeki insanların aşırı his ve heyecanla  hareket ederek başka din mensuplarını , literatürlerindeki  en ağır suçlayıcı lakap, isim,  vasıflarla anmaları, konuşma yapmaları, yazılar yazmaları da ‘Nefret Söylemi, Nefretlik Konuşma/yazı’ anlamına geldiği gibi aynı zamanda diyalog ortamlarını da yok etmektedir. Şunu unutmamak gerekir ki ,tarihin değişik dönemlerinde herhangi bir din diğer dinlere göre daha güçlü, daha hâkim bir  konumda olmuş olsa da  da her zaman en zayıf dinlerin   mevcudiyetini bir şekilde devam ettirdikleri ortadadır. Herhangi bir din insanlık aleminde  çoğunluğu teşkil etse de diğer dinlerin varlığı hep olacaktır. İslam’a göre Allah bütün insanlığın son din olan Müslümanlığa tabi olmalarını murat buyursa da kıyamete kadar bunun tümüyle mümkün olmayacağını da yine kendi iradesi ile tayin buyurmuştur.’ Rabbin dileseydi, insanları (aynı inanca bağlı) tek bir ümmet yapardı. Fakat Rabbinin merhamet ettikleri müstesna, onlar ihtilafa devam edeceklerdir.’(Hud ,118)
           Onları  Ak-kara gibi keskin bir çizgi ile birbirinden ayırmak mümkün değildir. Onlardan iyi olanlar olduğu gibi kötü olanlar da vardır. Tıpkı her Müslüman’ ın iyi olmadığı gibi. Bir dinin bütün mensuplarını bir kefeye koyarak toptancı bir anlayışla hareket etmek ve ‘‘Nefret(lik) Söylemi/konuşması, yazısı’ eyleminde bulunmak Kurani açıdan doğru değildir.’ Onların (Kitap ehlinin) hepsi bir değildir. Kitap ehli içinde, gece saatlerinde ayakta duran, secdeye kapanarak Allah’ın âyetlerini okuyan bir topluluk da vardır.’(Al-i İmran ,113)Efendimiz (as)apaçık bir düşmanlık veya savaş şartları dışında her zaman ehl-i kitapla barışık bir hayat yaşamış ve onlarla anlaşmalar yapmıştır. Peygamber (as) Hristiyan ve Yahudilere beşeri münasebetler ve insanlık  ölçüleri içinde muamele etmiş  ,hastalandıkların da  ziyaret etmiş, yardıma ihtiyaçları olduğunda maddi  manevi yardımda bulunmuş  ,onlarla alışveriş yaptığı  hatta borç aldığı olmuştur.Sofralarında yemek yediği; onlardan kız alınmasına müsaade ettiği, cenazelerine saygı duyarak ayağa kalktığı böylelikle de hem Müslümanlara hem de onlara onlara güzel örnek olduğu görülmektedir. Bütün bunlar  nazara alınacak olursa körü körüne ,genellemeci ,hak hukuk ve adaletten yoksun yaklaşımlarla ‘Kahrolsun Yahudiler ,Hristiyanlar vs. ’diyerek ‘‘Nefret(lik) Söylemi/konuşması, yazısı’ anlamında eylemlerde bulunmak İslami bir tavır olamaz.
          İslam hukukuna göre savaş şartlarında bile  mabetlere dokunulmaması emredilmiştir. Peygamber (as) “Yaşlılara, kadınlara, çocuklara, kendisini ibadet ü tâate vermiş ruhbanlara ve mabetlere ilişmeyiniz.! Ağaçları yakmayınız.! Hayvanlara dokunmayınız.! Ve servetleri heder etmeyiniz” diye emirler vermişlerdir. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/300;Ebû Davud, Cihad 90, 121) Efendimiz Necran Hristiyanlarını mescidinde misafir etmiş ve onların orada ibadet etmelerine müsaade buyurmuşlardır.( İbn Hişam, 2/223-224)
         Bu açıdan kendi dinini hak olarak bilen ve seven bir kişi kendi dinini merak eden öğrenmek isteyen kişilere  şiddete terörizme, bunlara sebebiyet veren  ‘Nefret söylemi’ ne girmeden ,içinde yaşadığı  toplumun yasa ve temel değerlerine saygı içinde, tahrike sebebiyet vermeden  öğretmeli ve anlatmalıdır. Bunun yanında her dini topluluğun rehberleri  kendi dininin sevgisiyle  ,his ve heyecanlarıyla coşan ‘nefret söylemi ‘üretmeye müsait radikal yapılı kişileri bir eğitime tabi tutmalı onların heyecanlarını müspet ve yapıcı olmaya yönlendirmelidirler. 
         Global manada ‘Nefret söylemi’ ni engelleme çalışmaları netice verdi ve sonunda AHİM ve AİHS gibi uluslararası kuruluşların maddelerinde kendine ait yeri buldu. Irki ve dini manada Yahudi Cemaati  için anti-semitizm yasağı  getirildi. Son dönemlerde İslam dünyasının çabaları ile ‘İslamafobia’ nın da bir ‘Nefret söylemi’ suçu olması yönündeki çalışmalar devam etmektedir. 
          Dileriz bu çalışmalarda netice verir. Yalnız ,dünya ve İslam Ülkeleri kamuoyu nezdinde  ‘İslam Fobi’ a için çalışıyor gibi gözüken Müslüman ülke ve liderlerinin acaba  kendi ülkelerindeki ‘Nefret Söylemi’ konularındaki karneleri  ne durumdadır? Evet bir de dönüp buna bakmak gerekiyor. O da gelecek yazıda inşallah.

    15 Eyl 2023 10:16