6-7 Eylül Olayları’nın 15 Temmuz’la benzerlikleri

  • Nurullah Kaya
  • Nurullah Kaya
    10 Eyl 2022 08:11


    Eski Özel Harp Dairesi Başkanı emekli Orgeneral Sabri Yirmibeşoğlu, 1991 yılında verdiği bir röportajda, “6- 7 Eylül de bir Özel Harp işiydi. Ve muhteşem bir örgütlenmeydi. Amaca da ulaştı” diyerek o dönemki karışıklığı devletin nasıl organize ettiğini anlatmıştı. O dönemin öncesi ve sonrasıyla iligili ortaya çıkan birçok önemli detay haberlere ve kitaplara konu oldu. Ben bunlara çok  girmeden planlı yapılan 6-7 Eylül Olayları’nda gerçekleşenlerle 15 Temmuz olaylarında yaşananların ne kadar birbiriyle örtüştüğüne dikkat çekmek istiyorum. Şimdilerde yine Yunanlılar üzerinden tekrar milliyetçilik duygularının diri tutulmaya çalışıldığı bir dönemde olmamızda bir başka konu… Neyse asıl konumuza dönelim. 

    Tarih 6 Eylül 1955 göstermektedir. Atatürk’ün Selanik’teki evinde küçük çaplı bir patlama olur. Atatürk'ün evinde ciddi bir koruma yoktur. Patlama küçük çaplıdır. Ancak İstanbul Ekspres Gazetesi, bunu "Atatürk'ün evine hain saldırı" diye abartarak verince insanlar galeyana gelir özellikle de dönemin sol görüşlüleri. İstanbul'da yer yerinden oynar... İstanbul Ekspres, 20-30 bin tirajlı küçük bir gazetedir. Yazı İşleri Müdürü Gökşin Sipahioğlu, gazetenin sahibi Mithat Perin’i telefonla arayarak daha fazla baskı yapacağını, 300 bin gazete basıp datacaklarını ve kağıt almak için nakit para istediğini söyler. Kağıdın karaborsada olduğu ve bir gün içinde normal şartlarda bulunmasının imkansız olduğu bir dönemdir. Ancak Sipahioğlu dönemin MİT’i olan MAH’la ilişkisi vardır. Kâğıt da bu yolla bulunur ve gazete basılıp dağıtılır. 15 Temmuz’da da halka, darbe yapılıyor “bayrak inmez, ezanı susmaz” hiçbir şeyden haberi olmayan askerlere de “terör saldırısı olacak” diyerek nasıl yalanlar söylendiğini, Facetime Hande Fırat’ın MİT’çi Nuh Yılmaz’la ilişkisini ve o gece kurduğu kurgu bağlantıyı hatırlayalım… 

    Yıllar sonra Atatürk'ün evine bomba atan kişinin MİT elemanı Oktay Engin olduğu ortaya çıkmıştı. Engin, o dönem Türk istihbaratına çalışıyordu. Engün, daha sonra Nevşehir Valiliğine kadar yükseldi. 15 Temmuz gecesi olayları kışkırtan ve suçsuz yere insanlara işkence yapan Emniyet Genel Müdürlüğü’nde ve TSK’da görevli yüzlerce kişinin bugünlerde hak etmedikleri görevlerde ve rutbelerde bulunduğunu hatırlayalım…

    6-7 Eylül Olayları’na karışan bir vatandaş mahkemede verdiği ifadesinde; “Atatürk’ün evine bomba atımış dediler, galeyana geldik, dükkanların camlarını kırıp ne var ne yok aldık. Polisler de ‘kırın, saldırın!’ diye bağırıyorlardı. Ne kadar Rum, Ermeni, Süryani, Musevi varsa hepsinin dükkânlarına girdik, evlerine daldık.” diyordu. 15 Temmuz’a katılan SADAT üyesi Osman Görer, Nuri Büyükyazıcı bize ‘Genelkurmay’a terörist bir saldırı olacak… Terör seviciler size engel olmak isteyebilir.’ dedi. O gece hayatını kaybedenlerin katili SADAT’tır. Çünkü ben şahit oldum…. Ankara’da halkı ezen tankı kullanan ‘başçavuş’ SADAT’çıydı” sözlerini hatılayalım…

    5-6 Eylül tarihinde İstanbul’a dışarıdan getirilen kitleler (İzmit ve Adapazarı’ndan gelen yağmacılar geri dönmek üzere Haydarpaşa İstasyonu’na geldiklerinde, üzerlerinde yağmaladıkları mallarla yakalanır.) 6 Eylül akşamı İstanbul’da, Cumhuriyet tarihinde görülmemiş bir yağma ve yıkım eylemi gerçekleştirdiği ortaya çıkar. Rum vatandaşlar öldürülür, tecavüze uğrar, evleri malları mülkleri talan edilir ve birçoğu ülkeyi terk etmek zorunda kalır. 15 Temmuz gecesi yine derin devletin önemli üslerinden biri olan Sakarya ve Adapazarı’ndan militarist eğitimi almış kişiler İstanbul’a getirilir. Dahası o gece Suriye’de savaşmış birçok paralı militan köprüye zorla götürülen askeri öğrencileri katleder. İstanbul ve İzmir başta olmak üzere büyükşehirlerdeki hiçbir olayla ilgisi olmayan Hizmet Hareket’inin binlerce eğitim yuvasının, okullarının, dershanelerinin, dükkanlarının nasıl yağmalandığını hatırlayalım…

    5-6 Eylül Olaylar’ından önce Rumlarla ilgili fişlemelerin yapıldığı ortaya çıkmıştı. Rumlara ait ev ve iş yerlerinin önceden tespit edildiği, hatta kimi yerlerde bu ev ve işyerlerinin bir gece önce tebeşirle ya da soba boyası ile işaretlendiği kamuoyuna yandımıştı. 15 Temmuz’dan hemen 1 gün sonra haklarından hiçbir şey olmayan ve önceden hazırlanan fişlemelerle binlerce hakim ve savcı görevden atıldı. Sonra da bu rakamın KYK zulmüyle yüz binleri bulduğunu hatılayalım…

    Evet, örnekleri çoğaltmak mümkün, aşağıya bazı önemli isimlerden kısa beyanlar vererek çok uzatmadan konuyu bitirmek istiyorum. 

    Özel Harp Dairesi Başkanlığı, Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı ve Milli Güvenli Kurulu’nda üst düzey görevlerde bulunmuş Orgeneral Sabri Yirmibeşoğlu, verdiği röportajda: “Bak ben sana bir örnek daha vereyim. 1974’teki Kıbrıs Harekâtı. Eğer Ö.H.D. olmasaydı, o harekât, yani iki harekât da o kadar başarılı olabilir miydi? (...)Sonra 6-7 Eylül olaylarını ele al...-Pardon Paşam anlamadım, 6-7 Eylül olayları mı? -Tabii. 6-7 Eylül de, bir Özel Harp işiydi. Ve muhteşem bir örgütlenmeydi. Amaca da ulaştı. Sorarım size, bu muhteşem bir örgütlenme değil miydi?”

    Dönemin Başbakan Yardımcısı Fuat Köprülü, 15 Eylül 1955 tarihli TBMM konuşmasından: "… Şunu söyleyeyim ki, bu hadiseden (6-7 Eylül) hükümet evvelce haberdardı. Ona göre bazı tertibat da almıştı. 
    Trabzon milletvekili Selahattin Karayavuz 12 Eylül 1955 tarihli TBMM konuşmasından: "…Hadisenin en mühim safhası işin mürettep olduğudur. Çünkü İstanbul gibi bir yerde 60 km’lik bir saha içerisinde her yerde, aynı zamanda, aynı tahripkâr hadisenin cereyanı, bu hadisenin bir çapulculuk eseri olarak yapılmasına imkân vermez. Asıl safha bir tertiptir ve Yunanistan’da muhterem Atatürk’ün evine atılan bir bomba hadisenin işaretinden başka bir şey değildir.”

    İstanbul Milli Emniyet Başmüfettişi İbrahim Oğuz, Yassıada Duruşmaları’ndan tanık ifadesi: "Oktay Engin bombayı attığını gayet iftiharla, kahramanca bir eda ile ifade etti."

    15 Temmuz sabahında Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Abidin Ünal çocukların kamp yaptığı yere plan dışı ve alışık olanın dışında bir ziyaret yapıyor ve askeri öğrencilerin söylediği kadarıyla bir konuşma yapıyor. Konuşmasında ‘askeri eğitimin öneminden’ bahsediyor. Askerlikte emre itaatin önemini anlatmış ve devamında ‘gerekirse öleceksiniz ve öldüreceksiniz’ demiş. Çocuklar çok şaşırıyor ve bir anlam veremiyorlar. Çocukların komutanına ‘Bugün çocukları çok yormayın, akşama zaten yorulacaklar’ diyor kamp yerinden ayrılmadan önce. Çocuklar da bunu eğitim kampında oldukları için ‘kamp çok zorlu geçecek’ diye akıllarından geçiriyorlar. Acaba hani ‘akşama nasıl bir eğitim yapacağız ki yorulacağız’ diye düşünüyorlar.

    Dönemin Başbakan’ı Binali Yıldırım, Anadolu Ajansı’nın Editör Masası programında, “Sizi çok zorlayan, ‘Girmeseydik bu işe’ dediğiniz herhangi bir proje oldu mu” sorusuna, “Hangi birini söyleyim, hoşuma gitmeyen proje 15 Temmuz” diye yanıt verdi.

    10 Eyl 2022 08:11