Hakları geri almada usul ve denge

  • Prof. Dr. Osman Şahin
  • Prof. Dr. Osman Şahin
    31 Oca 2025 10:44

     

    “Yusuf şöyle cevap verdi: "Bugün sizi kınayacak, serzenişte bulunacak değilim! Ben hakkımı helâl ettim. Allah da sizi affetsin. Çünkü merhamet edenlerin en merhametlisi O’dur." (12/92)

     

    Önceki yazıda bu ayeti kerimenin Hazret-i Yusuf (aleyhisselâm) ve Efendimiz’e (aleyhissalâtü vesselâm) bakan yönlerini, onların her türlü yapılan zulümler karşısındaki affedici olmaları üzerinde durulmuştu. Konu günümüzdeki süreçte Hizmet insanlarının bu hususta nasıl davranacakları noktasına gelmişti.

     

    HAKLAR KONUSUNDA KİMSE BİR BAŞKASI ADINA KARAR VEREMEZ

     

    Fethullah Gülen Hocaefendi, mü’minlere düşen şeyin başta Efendimiz (aleyhissalâtü vesselâm) olmak üzere peygamberlerin yoluna tabi olmak olduğunu ifade etmektedir:

     

    “Her devirde olduğu gibi günümüzde de benzer durumlar yaşanıyor. Şimdi de haksız hukuksuz şekilde işlerinden, evlerinden, evlatlarından, yerlerinden yurtlarından, mallarından, makamlarından mahrum bırakılmış, çeşitli zulümlere maruz kalmış insanlar var. Öyle zannediyorum ki bunlar, o zulmedenlerle veya zulme ortak olanlarla karşılaştıkları zaman Efendimiz'den ve Hazreti Yusuf’tan farklı davranmayacaklardır.” (Kur'ân'ın Sihirli Ufku Yusuf Sûresi)

     

    Bu böyle olmakla beraber, Hocaefendi, hukukullaha bakan veya toplumun genelini ya da bir kısmını ilgilendiren yönleriyle ilgili haklarını helal etme meselesini konuşmanın doğru olmayabileceğini de ifade eder. Her şeyden önce, başkalarının haklarını helal edip etmeme meselesi, şahısların kendi kararlarına bağlıdır.

     

    Allah (celle celâluhu) Kur’an’da, Hak sahiplerinin hakkını önce teslim ettikten hemen sonra, eğer kullar bu hakları konusunda affedici olurlarsa, Allah’ı (celle celâluhu) kendi haklarında affedici bulacaklarını ifade etmektedir:

     

    “İçinizden fazilet ve imkân sahibi olanlar, akrabalara, fakirlere, Allah yolunda hicret etmiş olanlara sadaka vermeme hususunda yemin etmesinler! Affedip müsamaha göstersinler. Siz de Allah’ın sizi affedip müsamaha göstermesini arzu etmez misiniz? Allah gerçekten gafurdur, rahîmdir (çok affedicidir, merhamet ve ihsanı boldur.” (22/24) 

     

    “Size yapılan bir haksızlık ve kötü muameleye mukabele edecek olursanız, size yapılanın aynısıyla mukabelede bulunun. Fakat sabreder de mukabele yerine af yolunu seçerseniz, böyle davranmak, sabredenler için hiç kuşkusuz daha hayırlıdır...” (126/16)

     

    Hakkını helal edip etmeme hak sahibine kalmıştır, ama eğer bu hususta af yolunu tercih ederlerse bunun daha güzel olduğu da tavsiye edilmektedir. Böyle bir tavır, özellikle insanların kurtuluşu, salahı ve iyiliği için yola çıkmış ve bunun için gönüllere girmeyi hedeflemiş olan Hizmet insanları için çok daha önemlidir:

     

    “Zira orada Allah ve kul hakkı vardır. Hiç kimse de bir başkasının hakları konusunda karar veremez. Fakat sahsı haklar için affedici olmak, her zaman için tavsiye edilen ahlaki bir tutumdur. Gönülleri inşa etmeye azmetmiş gönül erleri, kendi şahsi haklarıyla alâkalı civanmertçe davranacak ve hep edep çerçevesinde mukabelede bulunacaklardır.

     

    İsteyen, kendi şahsi hakları için de mahkemeye başvurabilir, hukuka taalluk eden meselelerde hukuk çerçevesinde hakkını arayabilir. Fakat hem bu haklarında hem de kanunların sahasına girmeyen mevzularda affedici olmaları, onların düşünce çizgilerine daha çok yakışır.

     

    Öyle zannediyorum ki iç içe gailelerin yaşandığı şu dönemde, onlar daha fazla ayrılığa ve kutuplaşmalara sebebiyet verenlerden olmayacaklardır. Kendilerine rağmen de olsa meseleleri hazmedeceklerdir.” (Kur'ân'ın Sihirli Ufku Yusuf Sûresi)

     

    Bir gün her şey anlaşıldığında, “Hakkınızı helal edin” diyenler olacağı gibi, “Hakkınızı helal edin” diyemeyenler de olacaktır. Ama yine de hepsine karşı affedici olmanın güzelliğine ve bunun kazandıracaklarına odaklanarak, beklentisizlerden ve adanmışlardan olmanın hakkını vererek peygamberlerin yoluna tabi olmanın peygamber varislerine daha çok yakışacağına vurgu yapılmaktadır:

     

    “Hatta o zulmedenler, Hazreti Yusuf'un kardeşleri gibi, "Allah sizi bize üstün kıldı, biz hata ettik." demeyebilir ya da diyemeyebilirler. Diyemeyenlere karşı nazar-i müsamaha ile bakılmalı, diyebilenlerle karşılaşınca, onlara kulak vermeli ve neticede hepsine birden "Bugün size kınama yoktur. Allah affeder." diyebilmelidir.

     

    Bilindiği gibi yakın geçmişte de kaç defa masumlara saldırdılar, hukuku hiçe saydılar, diş gösterdiler. Sonra da bazıları özür dilediler, özür mektupları gönderdiler, "Hakkınızı helal edin." dediler. Onlar "Hakkınızı helal edin." desinler, siz de "Helal ettik." deyin. Siz de kurtulun onlar da kurtulsunlar. Böylesi daha iyi değil mi?”

     

    Bir de "Hakkınızı helal edin." demeyenler var. Acınacak bir durumda, veballeriyle Allah’ın huzuruna gidecekler. Fakat orada bile affedici olmalı. "Veren el, alan elden üstündür." hadisince, veren el olmalı, alan el olmamalı. Hep veren olmalı, ama hak peşinde koşmama.

     

    Enerjiyi almaya sarf etmemeli. Siz almadan gidin. Elinize ne geçerse verin. Şahsi onurunuz, gururunuz, mali imkânlarınız, fonksiyonunuz ve misyonunuz adına hep verici olma yollarını kullanın. Onlar kendi karakterlerine, siz de kendi karakterinize göre davranmış olursunuz. Beklentiye girerseniz kırılmalar, gönül koymalar olur. İsteyeceğinizi Allah’tan isteyin.

     

    Allah’tan isteyenler hiç mahrum kalmamışlardır. Yusufilik, aynı zamanda sofilik demektir. Yusufilik de sofilik de engin dervişlik ruhunu ifade eder.” (Kur'ân'ın Sihirli Ufku Yusuf Sûresi)

     

    USUL VE DENGE

     

    Şüphesiz ki bir gün gelecek, her şey anlaşılacak ve hak sahipleri kaybettiklerinin telafisi imkânına kavuşacaklar ve haklarının iadesi veya tazminini isteyebileceklerdir, Allah’ın izni ve keremiyle.

     

    Böyle bir günde dahi, onlar istikamet üzere hareket edecek, haklarını talep ederken kin, nefret ve intikam duyguları ile hareket etmeyecekler ve bu yolda sergileyecekleri tavırla tahrip edici değil tamir edici olmaya devam edeceklerdir:

     

    “Vakıa, gerçekler ortaya çıkmaya başladığında kaybedilen hakları hukuki yollarla geri alma imkânı doğduğunda, elbette herkesin hukuk çerçevesinde kendi hakkını alması, araması tabiî bir haktir. Bu konuda usulünce mücadele verilebilir.

     

    Fakat böyle bir mücadelede bile intikam ve nefret hisleriyle hareket etmemek gerekir. Aksi takdirde hak ararken haksızlığa düşülebilir, adaleti ikame edelim derken ayrı bir adaletsizlik yaşanabilir.

     

    Bu açıdan, hak ve adalet arayışında hukukun kurallarına göre hareket etmenin yanında kalbi selim, saf ve duru tutmak da çok önemlidir. Hukukun sahasına girmeyen incinme, dargınlık, küskünlük gibi konularda ise affedici olmak daha isabetlidir. Kaldı ki Kur'ân, alınabilecek hakların söz konusu olduğu yerlerde bile affedip sabretmeyi, takva dairesinde hareket etmeyi bir ideal olarak önümüze koyar.” (Kur'ân'ın Sihirli Ufku Yusuf Sûresi)

     

     

    31 Oca 2025 10:44