Hocaefendi’ye saldırıların açıktan yapılması

  • Prof. Dr. Osman Şahin
  • Prof. Dr. Osman Şahin
    29 Eki 2021 10:39
    Asr-ı Saadet’te müşrikler Kur’an hakikatleri karşısında aciz kalıp mukabelede bulunamadıklarından, meşhur Cahız’ın ifade ettiği gibi: “Muaraza-i bilhuruf mümkün olmadı, muharebe-i bissüyufa mecbur oldular…” Yani, edebiyat ve şiir çok yaygın ve gelişmiş olmasına rağmen, kalemle mücadele edememişler ve bu yüzden kılıçla mücadele etmek zorunda kalmışlardır. Allah Rasûlü’nü (SAV) karalama kampanyaları başlatmışlar ve zor kullanarak İslâm’a engel olmaya çalışmışlardır.

    Bediüzzaman Hazretleri eliyle Kur’an hakikatleri asrın diliyle risalelerde ifade edilince, küfür ve küfrün temsilcileri bu hakikatlere karşı fikir mücadelesine girememişler ve aciz kalmışlardır. Bu yüzden, Hazret-i Bediüzzaman’ın şahsını yıpratmak suretiyle bu hakikatlerin gücünü kırmak istemişlerdir. O da olmayınca, defaatle zehirleyerek onu ortadan kaldırmaya ve sürgünler ve hapisler yoluyla onu toplumdan izole etmeye çalışmışlardır.

    Günümüzde de Hizmet insanlarını temsil eden Fethullah Gülen Hocaefendi’ye karşı aynı şeyler yapılmaktadır. Karanlığın temsilcileri Hizmet hareketini ne yaparlarsa yapsınlar bitiremeyince, onlar da her devirde hak temsilcilerine yapıldığı gibi, cemaatin başındaki zâtı çürütmek suretiyle Hizmet-i imaniye ve Kur’an’iyeyi bitirmek istemektedirler.  Hocaefendi’nin, Kur’an’i ve Nebev-i fikirleri ve bunları temsil ve tebliği ile baş edemeyen bu şer odakları tarafından, Hocaefendi benzer şekilde karalanmaya çalışılmış ve büyü dahil olmak üzere onu yok etme adına farklı planlar uygulamaya konmuştur. 

    FİKİRLERLE, HAKİKATLERLE BAŞEDEMEYENLER, ZORBALAŞARAK KABA KUVVETE VE ENTRİKALARA BAŞVURURLAR

    Daha önceki yazılarda, cemaatleri yok etmek isteyenlerin başvurdukları en önemli metodun cemaatlerin başlarındaki zâtları çürütmek suretiyle bu hedeflerine ulaşmak istediklerine ve tarihte bunun birçok örneği bulunduğu üzerinde durmuştuk. Aynı şekilde, Risale-i Nur Hareketini bitirmek için de Bediüzzaman Hazretlerinin şahsını çürütmeye yönelik türlü türlü yollara başvurduklarını ama buna muvaffak olamadıklarını biliyoruz.

    Günümüzde Hizmet Hareketi’ni yok etmek için Fethullah Gülen Hocaefendi’nin şahsına yönelik saldırıların ardı arkası kesilmemektedir. Hizmet’in ilk dönemlerinde, Hocaefendi’ye dört kadınla evlilikten tutun çok büyük zeytin ve incir bahçelerine sahip olduğuna dair çeşitli iftiralarla başlayan bu yıpratma faaliyetleri ifritten sürecin başlamasıyla en çirkin bir hale bürünmüştür. 

    Bu dönemde, sadece dine düşmanlık gösterenler değil, aynı zamanda sahip oldukları Müslüman kimliklerinin arkasına saklanarak saldıranlar da bu kervana katıldılar. Maalesef, İslâm’ı dünya menfaatleri adına malzeme yapanlar tarafından yapılan bu hücumlar, çekememezlik, haset, particilik ve aidiyet taassup ve tarafgirliklerin etkisi, devlet desteği ve her türlü medya ve algı yönetimlerinin de kullanılması neticesinde, Türkiye insanı üzerinde oldukça etkili olabilmiştir. İster hükümet ister muhalefet ve isterse de İslami cemaatler ve tarikat mensupları bu karalamalara önemli ölçüde inandılar ve sahiplendiler. 
    Bu yanlışlıklardan dönülmesi için hem bazı şeylerin yaşanmasına hem de hakikatlerin açığa çıkmasına ihtiyaç olduğu ve dolayısıyla zaman alacağı ortadadır.

    Bu hücumlarda ikinci hedeflenen kitle ise, bizzat Hizmet insanlarının kendileri olmuştur. Bu hususta, başlangıçta Hizmet içinde taban ve tavan ayırımı yapılmış, tabandakilerin temiz ama aldatıldıkları, fakat tavandakilerin kirli oldukları propagandası ile cemaat içerisinden insanları ikna edip koparmaya çalışmışlardır. Hizmeti daha tam anlayamamışlardan veya menfaat düşkünlerinden çok az sayıdaki bazılarını kendi saflarına çekmiş olsalar da buna muvaffak olamamışlardır. Hizmet insanları, Hocaefendi ve kendi aralarında kenetlenerek yollarına devam etmişlerdir.

    DIŞARIDAN YAPAMAYINCA, İÇERDEN YIKMAYA ÇALIŞIYORLAR

    Nasıl ki, derin şer yapılar, Türkiye’deki Müslüman halkı kandırmak ve menfur emellerini gerçekleştirebilmek için Müslüman kimliğine sahip türlü türlü illetlere ve hastalıklara müptela olmuş insanları ve bazı münafıkları kullandılarsa, benzer şekilde, Hizmet içerisinde bir şekilde bulunmuş veya alakası olmuş olan insanları kullanarak aynı çirkin hedeflerini gerçekleştirmeye de çalışmaktadırlar. 

    Çünkü, dışarıdan yapılan hücumlardan netice alınamamıştır. Daha önce yayınlanan “Samimiyet ve hakperestlik iddialarındaki yaman çelişkiler” yazısında  “Her Kuşu Avlamak İçin, Yem Olarak Kendi Cinsinden Bir Kuş Dikerler” başlığı altında detaylı olarak ele alındığı gibi, dışarıdan hücumla Hizmet insanları arasına nifak sokamayacaklarını anlayınca, daha etkili bir yol olan, içeriden kandırabildikleri, kullanabildikleri veya devşirebildikleri insanları kullanma yoluna başvurmaktadırlar.

    Bunun ortamını hazırlayabilmek için de zulümler had safhada devam ettirilmiş, bunlar hep gündem yapılarak canlı tutulmuş, bir korku atmosferi oluşturulmuş, Hizmet insanlarında sürekli olarak, kin, intikam ve adavet gibi duygular beslenerek hadiselere karşı reaksiyoner (tepkisel) insanlar haline getirilmeye çalışılmışlardır.
    Böylece, Hizmet insanları kendi içlerinde birbirlerine düşürülmeye çalışılmıştır. Hadiselere sebebiyet verenleri bulup sorgulama, onları cezalandırma duygularıyla suçluları arama peşine düşürülmeye ve birbirlerine atf-ı cürümlerde bulunmaya teşvik edilmişlerdir.

    Zalimler ve onların yaptıkları zulümler, hadiselerin meydana gelmesindeki profesyonel oyunlar ve tezgahlar, ihlas ve uhuvvet düsturları, kaderin payı, hizmet etme ve yaraları sarıp yola devam etme, ümit aşılama ve birbirlerini motive ederek dirilmek gerektiği ve düşmanın hücum zamanlarında dahilde münakaşalara girilmesinin yol açacağı zararlar unutulmuş ve yalan yanlış haberler ve algı yönetimleri üzerinden manipüle edilerek gerçekleşen bu karalama faaliyetlerinin, -Hizmetle bir şekilde bağlantısı olan insanlar tarafından dillendirildikleri için- doğru olabilecekleri düşüncesiyle az da olsa bazıları tarafından dikkate alındığı da görülmektedir.

    ETRAFTAN DOLANARAK İŞ ÇEVİRENLER, ASIL NİYETLERİNİ AÇIK ETMEYE BAŞLADILAR 

    Bu menfi amaca bilerek veya bilmeyerek hizmet eden bazı kalemler başlangıç itibarıyla, Hocaefendi’ye dokunmamışlar, hadiselere sebebiyet vermede payı olabilecek olan ve onun etrafında bulunan insanları yıpratarak bu işe başlamışlar, Hocaefendi’ye ilişmemek suretiyle Hizmet içerisinde kendilerini dinleyen ve takip eden bir kitle oluşturmaya çalışmışlardır. 

    Başlangıçta direkt olarak Hocaefendi’ye saldırsalar, Hizmet içerisinde onları takip edenlerin olmayacağını, dikkate alınmayacaklarını ve kısa zamanda nazardan düşeceklerini bildikleri için böyle hareket etmişlerdir. Halbuki, daha önceki yazılarda da ifade edildiği gibi, her zaman asıl hedef hareketin başındaki Hocaefendi olmuştur. Bu insanlardan bazıları, artık, etraftan dolanmayı bırakıp direkt olarak Hocaefendi’yi hedef tahtasına koymuşlardır. Bunda da eski reytinglerinin kalmaması veya düşüşe geçmesinin önemli payını olduğunu söylemek mümkündür.

    Bu tip insanların, artık, Hocafendi’ye yönelik çok ağır hakaretleri dillendirebildikleri ve Türkiye’deki Tiran ve avenesi ne diyorlarsa, neyi iddia ediyorlarsa, hangi argümanları kullanıyorlarsa, hadiseleri nasıl değerlendiriyorlarsa, tamamen birebir aynı şeyleri söyleyip kullandıkları ve onların bakış açılarıyla olaylara yaklaştıkları görülmektedir. 

    Bediüzzaman Hazretleri’ne ve hizmet-i imaniyeye ve Kur’an’iyeye karşı yalan yanlış iddianameler hazırlayan ve insafsızca saldıran cumhuriyet savcılarının vazifesini, günümüzde bu yazarların omuzlarına aldıkları görülmektedir.

    Bu zamanda, Hizmet insanlarının, bu insanlara ve söylemlerine karşı mesafeli durmalarına, bu oyunları boşa çıkarmak için temel ilke ve prensipleri etrafında bir araya gelip kenetlenmelerine, hadiselere kendileri olarak yaklaşmalarına ve hareket etmelerine, Kur’an’i ve Nebevi üsluplarını korumalarına, oluşturulmaya çalışılan ve hizmet yapmaya engel olan kin, nefret ve intikam gibi duygulardan arınarak Hizmet insanlarının vasıflarıyla vasıflanmalarına ve onları meşgul edip asıl işlerinden alıkoymak isteyenlerin meydana getirdiği sun-i gündemlerden uzaklaşıp, asıl hizmetlerine devam etmelerine çok büyük ihtiyaç bulunmaktadır.
    Tarih boyunca, hak karşısında tavır alıp konum belirleyenler, her zaman kaybettikleri gibi, bugünküler de kaybetmeye ve maksatlarının aksi ile tokat yemeye mahkumdurlar. Benzer şekilde hak yolun yolcuları, türlü türlü meşakkatlere, zorluklara ve birtakım mağduriyetlere maruz kalsalar da her zaman neticede kazananlar onlar olmuştur.

    Allah (celle celalühü), Hazret-i Bediüzzaman ve Fethullah Gülen Hocaefendi gibi zâtlara, dininin temsil ve tebliği davasını yüklediği ve onlar vasıtasıyla Kur’an’i ve Nebevi hakikatleri en güzel bir şekilde ifade ettirdiği için onların şahıslarına yapılacak hücumları boşa çıkarmaktadır. Hasılı, ne yaparlarsa yapsınlar, netice itibarıyla buna muvaffak olamayacaklardır.
    29 Eki 2021 10:39