Müjdelenen garipler-okuma ve sohbetler

  • Prof. Dr. Osman Şahin
  • Prof. Dr. Osman Şahin
    14 Kas 2022 08:59


    Risale-i Nur ve devamı olan Hizmet Hareketi’nin vazifesi ve misyonu asırlar boyunca tahrip edilmiş olan insanların kalplerini, vicdanlarını ve fikirlerini tamir, ıslah ve tedavi etmektir. On asırdan fazla bir zaman içerisinde İslâmî esasların, kanunların ve İslâmî pratiğin beşer hayatındaki etkilerinin azalması neticesinde insanlığın vicdanında bozulmalar meydana gelmiştir. Bunun tedavisi ise Kur’ân’ın ve imanın mucizevi ilaçlarıyla mümkündür. 

    Üstad Bediüzzaman Hazretleri Kastamonu Lahikası’nda, mânevî bir alemde gerçekleşen bir konuşmada, Risale-i Nur’un iman ve tevhid hususu üzerinde çok fazla durmasının ve yoğun bir şekilde bu konuları işlemesinin hikmetine dair yapılan bir tespiti aktarmaktadırlar: “Risale-i Nur, yalnız bir cüz’î tahribatı ve bir küçük haneyi tamir etmiyor. Belki küllî bir tahribatı ve İslamiyet’i içine alan ve dağlar büyüklüğünde taşları bulunan bir muhît kal’ayı tamir ediyor. Ve yalnız hususî bir kalbi ve has bir vicdanı ıslaha çalışmıyor. Belki, bin seneden beri tedarik ve terâküm edilen müfsid âletlerle dehşetli rahnelenen kalb-i umumîyi ve efkâr-ı âmmeyi ve umumun ve bâhusus avâm-ı mü’minînin istinadgâhları olan İslâmî esasların ve cereyanların ve şeâirlerin kırılmasıyla bozulmaya yüz tutan vicdan-ı umumîyi, Kur’ân’ın i’câzıyla ve geniş yaralarını Kur’ân’ın ve imanın ilâçlarıyla tedavi etmeye çalışıyor. 

    Elbette böyle küllî ve dehşetli tahribata ve rahnelere ve yaralara, hakkalyakîn derecesinde, dağlar kuvvetinde hüccetler, cihazlar ve bin tiryak hâsiyetinde mücerreb ilâçlar ve hadsiz edviyeler bulunmak gerektir ki, bu zamanda Kur’ân-ı Mucizü’l-Beyânın i’câz-ı mânevîsinden çıkan Risale-i Nur o vazifeyi görmekle beraber, imanın hadsiz mertebelerinde terakkiyat ve inkişafata medardır.”
    İslâm’ın ilk beş asrından sonraki 9-10 asırlık zaman dilimi içerisinde de çok önemli İslâm medeniyetleri kurulmuş ve insanlığa çok büyük hizmetler vermiş olsalar da bu geçen zaman içerisinde sürekli bir renk kaybı yaşanmış, durmadan gelişen tahrip metot ve yöntemlerinin ve bu hususta çalışan şer şebekelerinin yoğun çalışmaları neticesinde insanlığın kalp, vicdan ve fikir dünyalarında çok ciddi bozulmalar meydana gelmiştir.

    Dolayısıyla, günümüzdeki hizmetler ve Hizmet insanları, İslamiyet’i de içine alan ve çok tahrip edilmiş bulunan bütün bir insanlık kalesinin tamiri ve maddi ve manevi yaralarının tedavisi gibi çok büyük bir yükün sorumluluğunu taşımaktadırlar.

    SAHABE MESLEĞİ

    Belki de Allah Rasûlü’nün (SAV) “Ahir zamanda gelecek olan kardeşlerime selam olsun” iltifatının arkasında böyle muazzam bir sorumluluğun altına girmeleri vardır. 20. Asrın başlarında alem-i İslâm çapında yaşanan felaketler neticesinde İslâm’ın umumi manada yaşanmasının ortadan kalkması ve bir nevi fetret dönemi yaşanmış olması da iki dönem arasındaki benzerliklerdendir. Günümüzde sahabelerin yaptığına benzer bir ıslahı yapmaya aday olmuş insanların onların yoluna tabi olmaları zarureti bulunmaktadır. 

    “Peygamber yolunu takip etmeyenlerin, sahabe gibi yaşamayanların onların davasını temsil edebilmeleri mümkün değildir. Bunlar dünyada veya ahirette mutlaka tedip göreceklerdir. Evet, bizim mesleğimiz sahabe mesleğidir. Örnek alacağımız insanlar da onlar olmalıdır.” (Nefsin Oyunları ve Kalb Selameti)

    Sahabe mesleğinde, insanların bütün ünitelerinin canlılığı bir esastır ve onları inkişaf ettirerek insan-ı kâmil ufkunu yakalama hedefi vardır: “Velâyet-i kübrâ”, “verâset-i nübüvvet” ve “cadde-i kübrâ” ifadeleriyle de anılan “sahabe mesleği”, insanı bir bütün olarak ele alan ve onun sadece kalbini değil akıl, ruh, sır, nefis gibi latîfelerinin hepsini doyurmayı hedefleyen Kur’an yoludur…” (Sahabe Mesleği ve Şekerlemeler)

    Sahabe mesleğinde sohbetler (sohbet-i Cânan) çok büyük bir öneme sahiptirler. Kitap okuma da çok önemlidir ama bazı hususlar vardır ki kitaplarda ifade edilen hakikatlerin canlı temsilleri ile gerçek manada anlaşılabilirler ve ancak bu şekilde ruhlara ve kalblere aksedebilirler:  

    “(…) Sahabe mesleğinin diğer bir özelliği, hayatın sohbet-i Cânan ve hizmet-i iman etrafında örgülenmesidir. Evet, Ashab-ı Kirâm insibağ kahramanlarıdır; onların hepsi Rasûl-ü Ekrem Efendimiz’in maddî-manevî boyasıyla boyanmışlardır. Aslında, her “sohbette insibağ vardır”; Allah dostlarının sözlerinden, bakışlarından, yüz hatlarından, dudak ve el hareketlerinden öyle bir ruh ve ma’nâ akışı hasıl olur ki, onun muhataplarına kazandırdıklarını kitaplardan okuyarak elde etmek mümkün değildir.

    Aslında, bugün de en çok muhtaç olduğumuz hususlardan biri bu aşk u heyecandır. Sohbet ve hizmet kâideleri üzerinde yükselecek olan bu İslamî heyecan sayesinde herkes üzerine ciddi sorumluluklar almalı, mesuliyet duygusuyla dolmalı ve elini taşın altına sokmalıdır.” (Sahabe Mesleği ve Şekerlemeler)

    Hizmetin ilk yıllarında (1990’lı yılların ortalarına kadar) Hizmet insanları ciddi manada temel kaynakları okuyup istifade edebiliyorlardı. Maalesef, Hizmet’in daha çok sosyal hayat içerisinde yer almaya başlamasıyla birlikte ilim aşkını ve kitap okuma alışkanlığını kaybetmeye başlamışlardır. Bu durumdan kaynaklanan iman problemleri Hizmet insanlarının büyük imtihanlar ve zorluklar yaşamalarını netice vermiştir: “Gerçekten hizmetin ilk yıllarında insanlar çok samimi ve fedakâr idiler. Allah rızasından başka hiçbir beklentileri yoktu. Hizmet gönüllüleri arasında müthiş bir vifak ve ittifak vardı. Daha çok okuyor, daha çok düşünüyor, daha çok müzakere ediyorlardı. Okumaya, araştırmaya ve öğrenmeye karşı çok ilgililerdi. Bu itibarla günümüze nispeten ilim-irfan açısından daha derindiler. Mesela Risale-i Nurları aşkla iştiyakla okur, onlardaki hakikatleri anlamaya çalışırlardı. Risalelerde ele alınan mevzulara öyle vâkıf idiler ki, nerede hangi konu nasıl ele alınıyor çok iyi bilir, gerektiğinde kıyaslamalar yapar, şerh ve haşiyeler düşerlerdi…

    Maalesef daha sonraki yıllarda bu okuma heyecanını kaybettik, dolayısıyla da beslenme kaynaklarımızdan uzak düştük. Okumayan, öğrenmeyen insanların kıvamını koruyabilmesi, hizmet aşk ve şevkini devam ettirebilmesi çok zordur. Bazıları hâlâ ilim aşkını, okuma heyecanını korusa da bunların sayısı artmadı. Halbuki dairenin genişlemesiyle birlikte bunların sayılarının da artması gerekirdi. Fakat maalesef böyle olmadı. Keyfiyet, kemmiyet ölçüsünde gelişmedi.” (“Manen Canlı Kalmanın Yolu”  - 30/05/2007)

    1990’lı yıllarda Hizmet insanları öğrenme iştiyakını ve okuma alışkanlıklarını yitirmeye başlamışlardır. Özellikle, bu dönemde hizmetle tanışan insanların temel beslenme kaynaklarından yeterince istifade edememelerinden dolayı kıvam problemleri yaşanmıştır.

    Okuma problemli neslin imdadına Fethullah Gülen Hocaefendi’nin Risale-i Nurları şerh edip açıkladıkları sesli ve görüntülü vaazları ve sohbetleri yetişmiş ve bir telafi imkânı sunmuştur ama maalesef, bunlardan da hakkıyla istifade edilebildiğini söylemek de zordur. Risale-i Nurlardan ve Hocaefendi’nin eserlerinden tam istifade edilememesi iman meselelerinde büyük problemlerin yaşanmasına yol açmıştır. Örneğin, süreç boyunca, Hizmet fertleri kadere iman hususunda ciddi bir imtihan vermişlerdir ve bu hususta problemler yaşayanların sayısı hiç de az değildir.


    Bütün bu problemlerin halli adına temel eserlerin tekrar derinlemesine okunup müzakere edilmesine çok ihtiyaç vardır: “Fakat ne oldu da, o eserler, sonradan âdet kabilinden okumalara dönüştü? Hâlbuki ekmek ve su gibi ihtiyaç duyulan bu eserler farklı bakış açılarıyla daha derinden ele alınmalı, hatta sadece o zatın ifade ettikleriyle yetinmeyip onun gösterdiği ufukları da yakalamaya çalışmalı; çalışıp analitik ve terkipçi bir okuma gerçekleştirilmeliydi…


    İşte hendesî genişlemeye mukabil bu usûl ve bu enginlikte eserleri okuyup yolumuzu aydınlatacak rehber ve mürşitlere ihtiyaç vardır. Yoksa riyazî durumla iktifa ettiğimiz takdirde, ciddi bir beslenme olmadığı için pek çok arıza zuhur edebilir. Zaten zaman zaman ortaya çıkan arızalar da esasen öze ve kendi değerlerimizi keşfe yönelik ciddi bir okuma gayretinin olmamasından kaynaklanmaktadır. Şeklîlik ve sûrîlikte kalma, sadece kışırda dolaşıp durma, bu gibi problemlerin altında yatan temel saiklerdir…


    İşte toplum olarak bugün biz, ister Kur’ân-ı Mucizü’l-Beyan, ister Sünnet-i Sahiha, isterse onların çağımıza göre hususi mahiyette tefsir ve izahının yapıldığı eserleri yeniden ele alarak sindire sindire, yedire yedire tabiatının bir yanı hâline getirmiş mürşit ve rehberlere muhtacız. Yoksa bir taraftan açılma son hızıyla gerçekleşirken, diğer taraftan hiç beklenmedik şekilde elli yerde elli tane farklı problemle karşılaşırsınız. Bu defa o problemleri nasıl çözeceğinizi düşünür, onlarla enerjinizi tüketir ve belki de pek çoğunu çözmeye muktedir olamazsınız.” (“İdeal Rehber ve Müzakereli Okuma”)




    14 Kas 2022 08:59