Zalimlere Neden İzin Verilmektedir 1

  • Prof. Dr. Osman Şahin
  • Prof. Dr. Osman Şahin
    16 Haz 2023 08:56

    SEÇİM SONRASI SARSILMALAR 2

    Allah’ın (CC) bu sürecin yaşanmasına izin vermesinde çok büyük hikmetleri vardır. O’nun izni olmadan hiçbir şey meydana gelmemektedir. “Allah’ın izni olmaksızın hiçbir musîbet başa gelmez…” (64/11) ayet-i kerimesinde de ifade edildiği gibi, her türlü hayırlar ve şerler, güzellikler ve çirkinlikler ve iyilikler ve kötülükler o dileyince ve izin verince ortaya çıkmaktadırlar.


    Allah Rasûlü (SAV), vefatından önce son kez minberde ashabına hitap ederken de bu hakikatleri ders vermektedirler: “Muhakkak ki, bütün işler Yüce Allah’ın izniyle cereyan eder… Geç olacak şeyleri acele istemeniz bir şey sağlamaz! Çünkü, Yüce Allah hiç kimsenin acele etmesiyle acele etmez! Allah, Kendisini yenmeye kalkanı yener, mahveder! Aldatmaya kalkanı da zararlı çıkarır!” 


    Sünnetullah veya âdetullah değişmezler ve Allah’ın (CC) hadiseler eliyle olmasını dilediği şeyler vakti gelince gerçekleşirler. Allah’a baş kaldıranlar ise her halükârda yenilmeye ve kaybetmeye mahkumdurlar.


    HERŞEY İÇİN TAKDİR EDİLMİŞ BİR ZAMAN VARDIR


    "Haydi, buyurdu, belirli bir güne kadar sana müsaade edildi.” (15/37-38)

    Zahiren Tiranlar ve zalimler galip ve başarılı olarak gözükebilirler. Ama netice itibarıyla her zaman kazananlar Allah dostları olmuşlardır. Bu böyledir ama her takdir edilen şey için takdir edilen bir zaman da vardır. Vakti geldiğinde her şey varlık sahasına çıkar ve hakikatler apaçık bir şekilde anlaşılır hale gelirler. 


    “Acele etmedikçe, herhangi birinizin duasına icabet buyurulur.” diyor İnsanlığın İftihar Tablosu (SAV). Allah icabet eder, cevap verir. “Ne istiyor kulum?” der; ne istiyorsan, onu is’âf buyurur (yerine getirir). İs’âf buyursun Allah dualarınızı/dualarımızı!.. “Acele etmezse..” diyor. Acele etmeyi şöyle ifade buyuruyor Hazreti Rûh-u Seyyidi’l-Enâm: “Dua ettim ama bana icabet edilmedi.” Çoğaltabilirsiniz; “Dua ettim, dua ettim, dua ettim… Ama bana icabet edilmedi…”


    İki senedir, altı yüz bilmem ne, yedi yüz bilmem kaç gün, dua etmişsin şu kadar; “Kabul olmadı!” Hâşâ ve kellâ!.. Gönül koyma gibi küstahça bir hale girmemek lazım. Belki dualarım benim katılığıma takılıyor, gitmiyor oraya. Belki henüz her şey Gayretullah ufkuna ulaşmamış? Zâlimlere mehil veriyor, “Döner, gelirler!” diye. Bir gün döner, gelir, O’nun kapısının tokmağına dokunurlar diye. Pişman olur, başlarını O’nun kapısının eşiğine koyarlar diye!.. O, Rabbü’l-âlemîn; herkesin Rabbi… 


    Şimdi bütün bu mülahazaları – Sizden özür dileyerek ifade ediyorum- nazar-ı itibara alarak, “Yahu bunlardan birine takılıyor bu mesele!” Onun için bize düşen şey, hâlisâne, yüreğimizden gelerek, hiç kesmeden, ara vermeden, fasıla vermeden ve aynı zamanda içimize gelecek olumsuz duyguları hemen Allah saygısıyla baskı altına almak suretiyle yine duaya devam etmektir... Ellerimizi kaldırıp gözyaşlarının refakatinde, kalbin titreyişinin refakatinde, iki büklüm olmanın refakatinde, secdenin refakatinde, el-pençe divan durmanın refakatinde her zaman Rabbimize içimizi dökmek, inlemek, içimizdeki o engin düşünceleri O’nun karşısında dillendirmektir. 


    Ne mutlu size ki, birileri cebrî olarak dünyayı size zehir-zemberek haline getirseler de siz âhiret hayatınızı şeker-şerbet kılacak bir yolda yürüyorsunuz!..” “Medet ya Rabbenâ!..” 


    ASLİ VAZİFELERİMİZE YOĞUNLAŞMAK ESASTIR


    Hizmet insanları burada tarif edildiği gibi yollarına devam ettikleri sürece, her zaman kazanan ve galip gelen taraf olacak ve Allah da (CC) onlara maddi ve manevi fetihler ve başarılar lütfetmeye devam edecektir: “Fakat bütün bunlara katlanan -sizin gibi- insanlar, sebeplerin bilkülliye sukût ettiği anda, birden bire bakacaksınız ki, çok şiddetli bir fırtına karşısında o ölçüde mukavemeti olmayan ağaçlar gibi, bir bir Nemrutlar, Şeddâdlar, Saddamlar, Hitlerler devrilecekler ve siz de geçilmez gibi görünen geçitleri/deryaları geçeceksiniz. 


    Ve aynı zamanda yakan ateşleri aşacaksınız; etrafı su bastığı zaman “Onun yüzüp gitmesi de, durması da Allah’ın adıyladır. Gerçekten Rabbim gafurdur, rahîmdir (affı, rahmet ve ihsanı pek boldur).” (11/41) fehvasınca, “Bismillah!” diyecek, Allah’ın izni ve inayetiyle yürüyeceksiniz. İnsanlığın İftihar Tablosu gibi, sâhil-i selâmete çıkacaksınız; “Yesrib”i medeniyet merkezi bir “Medîne” haline getireceksiniz ve sizden çok kısa bir zaman sonra da Allah’ın izni ve inayetiyle, nâm-ı Nebevî, dünyanın dört bir yanında şehbal açacak…


    Zulm ile âbâd olanın, âhiri berbâd olur!” denmiştir ki, tarih, bunun yüzlerce misali ile mâlemâldır. Dahası iğneden ipliğe her şeyin hesabının sorulacağı bir gün var ki, o gün, vay haline o zâlimlerin!..” “Vay haline O Zâlimlerin!..”


    Resûlullah’ın (SAV) Habbâb İbn Eret’e hitaben “Allah, bu dini tamamlayacaktır; ancak siz acele ediyorsunuz” beyanında belirtildiği gibi, Allah (CC) dinini tamamlayacak ve mü’minlere vaad ettiklerini muhakkak surette yerine getirecektir. Burada önemli olan, Hizmet insanlarının düşünce ve amellerini gelecek beklentileri üzerine bina etmeden kendi hizmetlerine yoğunlaşmalarıdır: “Yarınların nelere gebe olduğu sizi alâkadar etmez. Bugün vefat etseniz Allah Teâlâ size elli sene sonra nasıl bir dünya düzeninin olacağını sormaz. Hayatta olduğunuz sürece rıza-yı ilâhî için ne yaptığınızı, i’lâ-yı kelimetullah yolunda nasıl bir hizmette bulunduğunuzu, ne kadar samimi ve ne ölçüde ihlâslı olduğunuzu sorar. 


    Siz, hesaba çekileceğiniz meselelerle ve sorumlu bulunduğunuz alanla meşgul olmalısınız. Sorumluluğunuz dışında kalan hususların dedikodusunu yapmamalısınız. Hele hele kat’iyen istikbale ait ahkâm kesip durmamalısınız. Gelecek nesiller kendi dönemlerinin gereklerini yaparlar; siz de bu zamanın gereklerini yapma durumundasınız. Size düşen vazife: Allah’ın rızasına tâlib olmak, onu elde etmek için gaye ölçüsünde bir vesile olan i’lâ-yı kelimetullaha sarılmak ve bunu yaparken de fikrî, kavlî ve fiilî acelecilikten fersah fersah uzak durmaktır.” "Bu Ne Acele" 


    İnşaallah, bu konuya sonraki yazıda devam edelim…




    16 Haz 2023 08:56