Orhan İnandı Topluma Kazandırılmalı

  • Prof. Dr. Suat Yıldırım
  • Prof. Dr. Suat Yıldırım
    30 Haz 2021 10:32

             Orhan İnandı 24 yıldan beri Kırgızistan’ın başkenti  Bişkek’te ikamet ediyor. Sebat eğitim şirketinin genel müdürlüğünü yapmış, başarılarıyla, kanun ve kurallara uyumu, öğrenciler,  öğrenci velileri ve halkla iyi ilişkileriyle temayüz etmiş etmiş değerli bir şahsiyet.

    İnandı ailesinin avukatı Bn. Taalaygül Toktakunova, bir ay kadar önce  evine yakın bir yerde arabasından kaçırılan Orhan beyi tüm araştırmalara rağmen bulamadıklarını söyledi.

            Kırgız milletini dünyaya tanıtan bir şaheser var: Kutadgu Bilig. Bu millet o şaheseri insanlığa hediye eden Yusuf Has Hacib başta olarak, fakih Muhammed Balasagunî et-Türkî, Muhammed Bedreddîn el-Ferahî, Cemal Karşî gibi çok âlimleri yetiştirmiş bereketli bir bahçe.

            Kutadgu Bilig eseri, Kırgızistan ve İslam dünyası sınırlarını aşmış, aynı zamanda dünya klasikleri arasında da yerini almış bir eser. Yazar, birbirine çok sıkı bağlarla bağlı bulunan fert, cemiyet ve devlet hayatının ideal bir biçimde düzenlenmesinde  zaruri olan zihniyet, bilgi ve faziletlerin nelerden ibaret olduğu, bunların nasıl elde edileceği ve nasıl kullanılacağı üzerinde sanatkârane bir şekilde durmuştur (TDV İslam Ansiklopedisi, Kutadgu Bilig bölümü). Eser adaletin önemi, dünya mevkilerinin geçiciliği, makbul yöneticinin vasıfları, dünyadaki imkânlarla  ebedi ahiret makamlarını kazanmanın önemi,  insanlara insanlık göstererek muamele edilmesi  gibi değerleri öğreten bir hayat felsefesi rehberidir.
      
          Kırgız halkı, ataları Yusuf Has Hacib’in sesine kulak veriyor

    İşte bir aydan beri Kırgızistan Türkiye Büyükelçiliği binası önünde Sayın Orhan İnandı’nın bulunması için nöbet tutan değerli Kırgız halkı, Av. Bn.Taalaygül Toktakunova, Milletvekili Marlen Mamataliev ve konuyu gündemde tutan diğer duyarlı vatandaşlar, değerli ataları Yusuf Has Hacib’in sesine kulak veriyorlar. Magna Carta’dan iki asır önce hukukun kitabını yazan, bin yıl kadar öncesinden seslenen büyüklerini dinliyor, hitaplarının yankısız bir çağrı olmadığını ispatlıyorlar.

    Onların hepsine tercüman olarak Kırgız milletvekili Sayın Marlen Mamataliev’e kulak verelim: “Kırgızistan vatandaşı olan Orhan İnandı'yı sağ salim bulmak için elimizden geleni yapmamız ve var gücümüzle çalışmamız lazım. Vatandaşlarımız olan birisinin milliyeti ve nereli olduğu bizi ilgilendirmez. Biz ülke olarak her vatandaşımızın sağlığından ve can güvenliğinden sorumluyuz. Özellikle de ülke topraklarımızda başka ülkelerin operasyon yapmasına ve insan kaçırmasına asla izin vermememiz gerekir. Maalesef, Orhan beyin başına gelenler toplumumuzu kaygılandırıyor. Ve şu ana kadar bulunamamış olması da insanlarda farklı soruların oluşmasına neden oluyor” ifadelerini kullandı.

    İnandı’nın kurucusu olduğu okullarda 3 yıl okuduğunu kaydeden Mamataliev, “Orhan bey, ülkemize çok büyük katkıları olan ve eğitim sistemimizde çığır açmış birisidir. Onun açtığı okullarda binlerce çocuğumuz eğitim aldılar ve kendi alanlarında en iyi olduklarını hepimize gösterdiler.

    Sadece Kırgızistan’da değil, yurtdışında da gerek okudukları üniversitelerde, gerekse mezun olduktan sonra iş hayatında da yaptıkları başarılı iş ve çalışmalarla kendilerini dünyada da ispat ediyorlar.” değerlendirmesi yaptı.


    O.İnandı ve arkadaşları, borç ödeme şuuruyla geldiler


    Orhan İnandı ve arkadaşları, Kırgızistan’a yönelirken şu mesajla gittiler: “Vaktiyle sizin atalarınız bizimkilere güzel örnek oldular, iyi rehberlik ettiler. Şimdi biz size bu borcumuzu ödemeye , biz de bildiğimiz güzellikleri ve imkânlarımızı sizinle paylaşmaya geliyoruz”. Orhan İnandı ve onun gibi öğretmenler otuz yıldan beri bu şuur ile çalıştılar, samimiyet ve fedakârlıkla gayret gösterdiler. Allah onların bu gayretlerinin semerelerini gösterdi.


    Öğrencileri hem ulusal, hem bölgesel, hem uluslararası ölçeklerde ülkelerine ödüller kazandırdılar, ailelerinin ve devlet yöneticilerinin takdirlerine nail oldular.


    1996 yılında bu okullar henüz ilk döneminde iken yerinden bir şahitliğimizi aktarmamızda fayda görüyorum. Ben Sakarya Üniv. İlahiyat Fak. Dekanı iken, İktisadi ve İdari Bilimler Fak. Dekanı merhum Prof. Dr. Sabahattin Zaim, dönemin Sakarya Valisi gibi zatların da içinde bulunduğu bir heyetle Kırgızistan’a gitmiştik. Heyetimiz bu ülkede okullar açan Sakarya’daki Sebat Eğitim şirketinin davetlisi idi. Bişkek’e ulaştıktan hemen sonra mesai bitmeden randevusuz olarak Türk Büyükelçiliğine nezaket ziyaretine gittik. Büyükelçi bey çıkmak üzere imiş. Üzüldü fakat dört-beş gün ülkede kalacağımızı öğrenip programlı görüşebileceğimizi anlayınca bize dört gün sonraya randevu verdi.


    Çıkarken ayak üstü şöyle dedi: “Şimdi Dışişleri bakan yardımcısı ile görüşmek için çıkıyordum. Hemen şunu söyleyeyim ki Sebat’ın bu okulları bu ülkede çok tutunmuş”. Cümlesini tamamlar tamamlamaz Vali bey: “Şehrimizde de de bu şirketin okulları var, başarılı, Atatürk’çü…”. cümlesini tamamlamadan Büyükelçi bey: “Doğrusu bunlar Atatürkçü mü, değil mi, bu konuyu bilmiyorum, bildiğim şu: “1500 kadar kontenjan için 25 bin müracaat oluyor. Milletvekili ve bakanlardan bile yakınlarını bu okullara yerleştirmek için bizden aracı olmamızı isteyenler oluyor. Ülkenin farklı şehirlerindeki okullar için Türkiye’deki ÖSYM sınavları gibi aynı günde sınav yapıp optik okuyucu ile çabucak sonuçlandırıyorlar, öğrenciler sadece başarılarına göre girebiliyorlar. Faraza ileride bu okullar aleyhinde bir kısıtlama olacak olursa, ülke halkının onlara sahip çıkmak üzere kapsamlı bir destek vereceklerine dair bir kanaat taşımaktayım”.


    Bişkek’te bizi Sebat kolejinin mütevazı misafirhanesinde misafir etmişlerdi.


    Akşam üstü okul bahçesinde bir hareketlilik başladı. Bir otobüse bazı veliler çcuklarını bindiriyorlardı. Mesele şu imiş: Tatil başlamıştı. Okul yönetimi üstün başarı sağlayan yirmi kadar öğrenciyi Türkiye gezisine gönderiyormuş. Veliler çocukları Hava alanına götürmek için otobüse getirmişler. Orada bir öğretmenden, çocuğunu Türkiye’ye göndermek üzere getiren emekli bir Rus subayı velinin şöyle dediğini öğrendik: “Benim okuldan beklediğim şudur: 1- Kaliteli bilim ve eğitim 2- Disiplin 3-Güzel ahlak 4-Sosyal aktivite, sosyalleşme. Bu hedefleri gerçekleştiren bir okul olduktan sonra, gönül rahatlığıyla çocuğumu oraya emanet edebilirim, nereye götürürlerse götürsünler, istedikleri şekilde yönlendirsinler”. Yabancı bir entelektüele bu güveni veren, bu değerlendirmeyi yaptıran eğitim kahramanları her türlü takdirin üstünde yerlerini almışlardır.


    Sayın Büyükelçi Metin bey, yemekli davet randevüsü günü telefon edip mümkünse bir saat önce gelmemizi rica etti. Kazakistan’ın aynı zamanda dünyaca tanınmış bir şair olan büyükelçisinin vefatı üzerine sınırlı bir taziye daveti düzenlemiş. Bizim de katılmamızı arzu etti. Amerika, Rusya, Pakistan gibi altı-yedi ülke Büyükelçisi vardı. Beni de masanın başına rica edip Kur’an okumamı ve dua etmemi rica etti. Böyle müteşebbis, civa gibi bir eleman idi. Elçilik binası yeni idi. Onun gayreti ile dokuz ayda tamamlandığını öğrenmiştik. Bir dolapta çeşitli dillerden Kur’an mealleri olduğunu gördük.


    Tedarikli adam, muhtemel ihtiyaçlara hazırlıklı. Sekuler bir yapısı olabilirdi, fakat diplomatik görevinin ehli bir diplomat idi. O görüşmede bir de şunu temenni etti: Bize Kırgızca bir kitap getirdiler, Şeriat kitabı imiş, yüz sene kadar önce Kırgız dilinde yazılmış. Fayda görülürse bastırıp buraya gönderebilirseniz halkımıza faydalı olursunuz”. (Kırgızlar ilmihal kitabına “Şeriat” kitabı diyorlar). Kitabı aldık. İstanbul’da doktora yapan bölgeden birinin danışmanlığında basıma hazırlandı. Ankara’da matbaası olan Alaettin Kaya bey meccanen on bin kadar bastırıp Kırgızistan’a gönderdi. Allah yolunda, Milletine adanmış fedakârlıklarla dolu hayat yaşamış, şimdi mazlum olarak Hapishanede olan bu kardeşimize ve onun gibi binlerce arkadaşımıza Yüce Allah’tan âfiyet, sabır ve ferec diliyoruz.


    Sayın milletvekillerinin ve Kırgız halkının duyarlılığını Devlet yetkililerinin de gösterip gereğini yerine getirmelerini bekliyoruz. Kırgız vatandaşı Orhan İnandı’nın haydutlar tarafından kaçırılıp Türk Büyükelçiliğine götürüldüğüne dair ciddi şüpheler var. İkinci bir Cemal Kaşıkçı endişesi var. Büyükelçilik binasında olsa dahi Devletin gerekli diplomatik kanaları kullanarak onu sağ salim çıkaracaklarını, Magna Carta’dan iki asır önce adaletin kitabını yazıp dünyaya gösteren Kırgızistan’ın şimdiki yetkililerinden bekliyoruz.


    Prof. Dr. Suat Yıldırım

    30 Haz 2021 10:32