Ahiret ticareti ve meylü’r rahat

  • Safvet Senih
  • Safvet Senih
    07 Ara 2022 09:46

    Fenâ fi’l-ihvan düsturu ile kardeşlerin başarıları ile haz duyacak, zevk alacak birbiriyle kenetlenip perçinlenmiş yapılar gibi bir bünyeye sahip bir toplum olunması konusunda hassasiyet gösterilmeli. Fethullah Gülen Hocaefendi, bir sohbette alarm gibi şöyle bir ihtarda bulunmuştu:

    “Keşke insanlar kendilerinden sıyrılsalar, arkadaşlarının meziyetleri ile yaşasalar, onlarla iftihar etseler, meşveretle iş yapsalar. İnsanlar içerisinde kendisini öne çıkaran, benim dediğim, benim ettiğim olacak diyen bir sürü derbeder insan var; onlara ancak sürü denir. Yapılan, edilenleri hep O’ndan bilseler… Hiç duydunuz mu siz?  Hazreti Ebu Bekir Efendimizin Sevr  Sultanlığı’nda  “Ben Efendimizle beraberdim, ayağımı yılan ısırdı, elbisemi yırtıp delikleri tıkadım.”  dediğini, kendi yaptıklarını anlattığını hiç duydunuz mu? Fatih’in, ‘İstanbul’u fethettim, Bizans’ı dize getirdim’ dediğini hiç duydunuz mu?


    Bâb-ı Hak açıktır merd-i âgâha 
    Candan geçenlerdir eren Allah’a
    Hakikat yolunda ben bu dergâha
    İsteyerek gelmiş kurbanlar gördüm!” 


    Meseleyi dünyevi kıstaslar içerisinde götürmek zor geliyor bana. Risale-i Nur hakikatine gönül bağladık, onun gölgesi olan bu hareket de insanlık için bir şeyler ifade ediyoruz ama onun içindeki insanlar vahdet-i ruhiyeyi ve uhuvveti sağlayarak yollarına devam etmeli. Hulefa-i Raşidin dönemi gibi beş başı mamur bir zaman dilimi yaşamayacaksak yerin dibine batsın her şey!..”


    Endülüs’te,  8 asra yakın, Sicilya’da 150 sene devam eden İslam devletlerinin yıkılışlarına bakarsak, ilk dönemlerin aşkının şevkinin sönüp, hizmet ehlinin yorgun savaşçılar haline gelip Meylü’r-Rahat  ile rahat düşkünlüğüne düşüp dünyevileşmesinin  üzerlerine çöküp onları bitirdiğini görürüz. Görüşlerin matlaşmış, hiçbir gayret göstermeden geçmişle iftihar durup farkına varmadan içten içe çürüyüp koflaşmaktan  bir an önce sıyrılmak zorundayız.


    “Samimi, ihlaslı olur, ihsan şuuruyla hareket edersek Cenab-ı Hak bize de bir şeyler yaptırır. Her şey bizimle oldu, bizde başladı demek, meseleyi kendimizde başlatıp kendimizde bitirme iddiasına girmek…  Doğru görme, doğru hüküm çıkarma çok önemli…”


    Zaman zaman, nereden geldiğimize, Cenab-ı Hakk’ın üzerimizdeki nimetlerine ve inayetlerine bakıp, şükredip tahdis-i nimette bulunmalıyız. Hocaefendi, Erzurum’dan Edirne’ye, oradan Kırklareli’ne gidişine, oradan İzmir’e sevk oluşuna bakıp bir değerlendirmede bulunuyor. Kendi imkanlarına asla ulaşmayacağımız mazhariyetler konusunda Cenab-ı Hakk’ın ihsan ve ikramlarına bir duruş sergilememiz konusunda uyarılarda bulunuyor. 


    “Kırklareli’nden İzmir’e Yaşar Hoca’nın vesilesiyle gittim. Bunlar hep Allah’ın planı, projesi…  İzmir’e gönderdi, orada ne güzel insanlarla tanıştık, oradan dünyaya açılım oldu; bütün bu işleri kendi üzerimize almak doğru mu?  Her şey Sahibi tarafından hazırlanmış; Cizvitlerin ülkesinde, Kestanepazarı’nda bekleyen talebeler… Her şey, Cenab-ı Hakk’ın takdiri ile tayini ile… Kendimize bir şey ayırmamız mümkün değil!”


    Hocaefendi, ezberinde bulunan ibret verici şiirleri sohbetlerinin arasına serpiştirir.  İşte onlardan birisi de şu dörtlüktür. Her dönem ve asırda üstünde yaşayanları kabre boşaltması itibariyle bir misafirhane olan dünyadan insanın alıp götüreceği sadece bir kefen olduğu halde dünyaya aşık olup sarılan, ona kazık çakmış gibi  hiç ayrılıp gitmeyi akıl ve hayaline getirmeyenler için lâkap  olarak deli demekten başka bir şey hiç hatıra gelmiyor!..

    Çeşm-i ibretle nazar kıl dünya bir misafirhanedir
    Bir mukim Âdem bulunmaz ne acep kaşanedir
    Bir kefendir afiyet sermayesi şah ve geda 
    Pes buna mağrur olan mecnun değil de ya nedir?

    Üstad Bediüzzaman dediği gibi, birimiz kibrit, birimiz gazyağı, birimiz başka bir parçasını getirip yaksak bir lambayı, ondan hepimiz istifade ederiz. Bulunduğumuz duvarlarında her birimize ait birer ayna bulunsa, her birine tam bir lamba ışık verir halde girmiş olur. Hizmette her birimizin işin bir parçasını yapsak her birimize tek başımıza o işi yapmışız gibi sevap verilir. Aynı şekilde her birimiz Kur’an ayetlerini okumak üzere paylaşsak, tek başımıza hatim indirmiş gibi oluruz. Ticaret ehli, çok kazanç sağlamak için büyük ortaklıklar kuruyorlar. Ama herkes sermayesine göre kâr alır. Ama âhiret ticareti için ortak iş yapanların her biri hiç bölünüp parçalanmadan Cenab-ı Hakk’ın geniş hazinesinden kârın hepsini alır.


    “İştiraki ameli uhreviye tabirini Üstadımızdan başka kullanan yok; bu çok önemli bir bişaret (müjde) gibi geliyor bana… Bu yüzden, bu müşterek dua okumalar çok önemli, paylaşarak okuyoruz. Bir araya gelerek Cevşen, Salat-ı Tefriciye, Kulûbüddaria okuyoruz. Önemli bir şey… Yarın ahirette insanın karşısına nasıl çıkar bilinmez!”


    Üstad Hazretleri Yirmi Birinci Lem’a  İhlas Risalesi’nde İhlas’ta pek çok nurlar  ve  kuvvetler  bulunduğunu söylüyor. İhlas ve sadakat sahipleri büyük bir kâmil  veli  gibi kerametlere de sahip olabilirler. Sıradan insanlar gibi görünen tecrübesiz genç öğretmenlerin dünyanın her tarafındaki başarıları onların  marifeti olabilir mi?  Cenab-ı Hakk’ın inayetinden başka bir şey olabilir mi bütün bunlar? “İhlasın ve sadakatin dahi velayet gibi kerameti var;  belki daha fevkindedir.” Başka yerlerde de bundan bahsediyor Üstadımız.”


    “İnsan noksan” demişler. Yani, eksiklik, kusur, noksanlık, bizim ayrılmaz parçamız. İşte insan âciz, zayıf, noksan kusurlu bir varlık ama Allah’ın yardımı ve inayeti ile mükemmelliği elde edebilir.”
    “Eksiklik bizim gayrı mufarıkımız. (ayrılmaz parçamız).  Tamamiyet O’nun (c.c.)  lütfu.”


    Bir zelzele bir tsunamiye maruz kalmışız, yiğitlerimizi bulmaya çalışalım, sabırlı olalım, sabır tavsiye edelim, ribat yapalım. Vahdet-i ruhiyeyi temin edip aramızdaki irtibat müfritane olsun. Her şeyin ifratı kötüdür ama aramızdaki bağ müfritane olsun. İşimize bakalım.


    “Maruz kaldığımız şeyler karşısında tebessümle bile olsa gülmeleri, gülüşmeleri içime sindiremiyorum. Her gün çekilen şeyleri görünce zıpkın saplanıyor sineme. Katlan katlanabilirsen ama hizmetten de dur olmamak lazım. Şartlar, konjonktür neleri yapmaya müsaitse, şartların elverdiği ölçüde hizmet alanları açarak yolumuza devam etmemiz gerekli. Karşı tarafın yalanına, yaygarasına bakmadan… Birlerimizi binler eyle Ya Rabbi!


    İtikam düşünmeden, nefsimizin Lümme-i şeytaniyeden iblis’in üflediklerinden uzak durarak hayrı da şerri de yaratan Cenab-ı Hakk’ın Rahmet ve hikmetini düşünerek hareket edelim.
    “Dar idrakimize, kendi benliğimize takılmadan, Allah’ın kudretine ram olarak yürümeliyiz.”


    Bu Hizmet-i İmaniye ve Kur’aniye’de 1962-1963 yıllarından beri çok şeylere müşahit oldum. Her seferinde Hizmet’in güçlenerek çıktığını ve önüne yeni ufuklar açıldığını hep gördüm. Bu süreçten sonra da öyle olacağını Cenab-ı Hakk’ın engin rahmetinden bekliyorum. 

    07 Ara 2022 09:46