Şehvet, şeytanın en çok baş vurduğu, en çok kullandığı tezgâhtır. Mevlana’nın semaha kalktığı zaman irticalen söylediği, Zerkûb veya Hüsameddin Çelebî tarafından kaydedilmiş Rubâîlerinde anlattığı bir şey var: Mevlânâ orada şeytanla Cenab-ı Hakkı karşı karşıya getirip konuşturuyor. “Diyor ki şeytan, Allah’a; ‘İzzetine kasem ederim ki, insanların hepsini şirazeden çıkaracağım. Ama onların bir dayanakları var, benim de olması lazım’ Allah, ‘İstediğin kadar para. Al kullan onu’ diyor. Memnun olmuyor, ekşitiyor yüzünü şeytan. ‘İstediğin kadar ömür’  deniliyor, yine yüzünü ekşitiyor. ‘Şehvet’ denilince,  ‘Şeytan zil taktı oynadı o zaman.”

Şehvet şeytanın en büyük kozudur denilebilir. Buna, tarih boyunca şehvet mevzuunda dayanmış, sabretmiş, devrilmemiş kaç tane babayiğit gösterebilirsiniz? Kalbi, hiç inhiraf etmemiş, gözünün içine yabancı bir hülya girmemiş, kulağı o işin mahremini duymamış, o istikametinde adım atmamış, el uzatmamış kaç babayiğit!.. Zira o, şeytanın zil takıp oynadığı bir mesele… Allah Resulü (S.A.S.) ‘Ümmetime bundan daha büyük bir imtihan bir fitne vesilesi bırakmadım.’ (Buharî) buyuruyor. 

“Şeytan hesabına olacak örgülerden ve nakışlardan kaçmak gerek. Başka bir deyişle, örümcek  ağına  düşmemeli. Ağa düşmüş sinekleri görürsünüzdür; çırpındıkça batarlar, daha perişan hale gelirler. Şeytanın ağı da öyle. Şeytan, ağına düşmüşlerin başında bekler ki, kurtulamasın, çırpınsın ve çırpındıkça batsın. Bu sebeple insan potansiyel genişliğini daraltmamalı.”  (M. Fethullah Gülen)

İnsanlığın var oluşundan beri şeytan hep bu bal tuzağını kullanmıştır… Şimdi de dünya istihbaratları bunu kullanmaktadır. Şeytanî yollarla iş başarmak isteyenler bunu tercih etmekteler. Mafyalar, diktatörler bu silahı, en tesirli biçimde ateşlemekteler. İslamî grupları gözden düşürmek için Müslim Gündüzleri Fadime Şahinleri, Adnanîleri deşifre ve afişe edenler, işlerini bu çeşit bal tuzakları ile başardılar. Karşı partileri hizaya getirmek, dişlerine uygun hale düşürmek isteyenler, dişlerinin kesmeyecekleri devletin imkânlarını kullanmak suretiyle ekarte ettiler. Bu yaptıkları iğrençlikleri bir de masumlar yapmış gibi iftiralar atarak iki yönlü kazanç sağlamaya çalıştılar.

Şeytan, ıslah için, kendilerine peygamber gönderilmiş bir kavmi, sapık ve sapkın bir şehvet tuzağı iğrençliğiyle yerin dibine batırmıştır. Hâlâ batmaya devam ediyor. Bir Rus araştırmacıya göre onlara kazılarla ulaşmak mümkün değil… Çünkü mağma tabakasına göre hâlâ yol almaktalar…

Medyanın bir zamanlar söz kesenleri cibilli din düşmanlıklarının bir tezâhürü olarak, bir hocayı fettan bir kadın yoluyla gizli kameralarla bal tuzağına çekmiş ve televizyonda göstererek rezil-rüsvay etmişlerdi. O da bunu onuruna yediremedi. Namaz seccadesinin üzerinde son namazını kıldıktan sonra kafasına sıkarak feci şekilde ölmüştü de. Bu cinayetten asla utanmamış, sıkılmamış ve şeytanın yardakçılığına devam etmişlerdi. Bütün bunlardan ders ve ibret almak gerekir… Sabah-akşam dualardan şerlerden, belâlardan ve fitnelerden sakınırken; “Allahümme ecirnâ min şerrinnisa…. Allhümme ecirnâ min belâinnisâ… Allahümme ecirnâ min fitnetinnisâ…”  sözlerini bunun için söylemiyor muyuz? Aslında aynı şekilde kadınlar da “Allahümme ecirna min şerrir-Ricâl… Allahümme ecirna min belâir-Rical… Allahümme ecirnâ min fitnetir-Ricâl.”  diyerek erkeklerin şerrinden, belâsından ve fitnesinden de Allah’a sığınabilirler. Hem de şu fitne-fesat atmosferinde sığınmaları da gerekmektedir… Cenab-ı Hak bizleri, kardeşlerimizi, çocuklarımızı ve torunlarımızı bu felâketlerden muhafaza buyursun… Âmin…