Bazan zaaf zâlim olur

  • Safvet Senih
  • Safvet Senih
    19 Tem 2023 07:04
    Hakikat Çekirdeklerinin çiçekleri olan Lemaat Risalesinde Üstad Bediüzzaman Hazretleri diyor ki: “Ümitsizlikle ‘suizandan, kalp zaafı doğar. Öyle insanlar var ki (bu süreçte Türkiye’de olduğu gibi…  S.S.)  zâlimin darbelerinin, bir mazlumu dövdüğünü görüyor. Elim darbeler iniyor. Mazlum inliyor, tabiî mazlumun elem ve acıları da aksediyor, o zayıfın kalbine, aslında bundan o da elem çekiyor, elemden inciniyor. Zayıf kalbi buna tahammül etmeyince, kurtulmak için, mazlumun zulme müstehak olmasını arzu ediyor. Hem de bahane buluyor, ‘Belki müstahaktır.’ demeye başlıyor…


    “Güneş olacağına böylece gölge ediyor. Mânen zâlim oluyor, zulme yardım ediyor. Mesela, zaaf ve zayıflık gösterip kaçamayan bir kişiyi canavar parçalıyor. Şimdi burada felâketin sebebi, canavarda vahşettir. O bîçâre kişinin zaafı ise ona bir bahanedir. Vahşet, cinayeti ile zayıfı mahkum ediyor. Yokluğun günahı ile (güçsüzlük ve çaresizliğin) günahı ile vücud (varlık) mahkum oluyor.


    Peki mazlum ve mağdura sahip çıkmamakla, bu zayıf kalpliler, ‘Ne bilelim bunların da vardır  bir günahı, bunlar buna müstahak olmasalardı başlarına bu cezalar, zulümler gelmezdi’ demekle kurtulabilir mi? Asla. Umumî musibet ve felâketler, çoğunluğun günahıyla gelir. Çoğunluğun bizzat günahkâr olması gerekmiyor. Aslında zâlimler azınlıktır. Ama böyle bahanelerle mazlumlara sahip çıkmayanlar da onlara iltihak etmekle zalim olmuş ve böylece zâlimler ekseriyeti teşkil etmiş olurlar. Belâlar da yağmaya başlar.


    Allah, insanın kalbini kendi muhabbetinin tahtı yapmıştır. O muhabbetullah tahtına hiçbir şeyin oturmasını istemez. Ama acelecilik, hırs, aşk-ı mecazi ve siyaset gelip kalbi parçalayıp delerek o tahta otururlar. Bundan Allah darılır ve aksiyle tokat vurur. Bu hususu da Bediüzzaman Hazretleri şöyle izah ediyor: “Hırs, haybeti (kaybetmeyi) getirir, Acûliyet hüsranı (zararı). Zira ki, fıtratta tertiple art arda gelen basamaklar vardır. Hırslı insan, tertipli zincirleme giden basamaklara hareketini tatbik etmediğinden çoğu zaman muvaffakıyet kazanamaz. Tatbik etse de onun yapmacık bir tertibi, himmet merdiveninden bir basamak miktarı kısa olduğundan, bir ümitsizliğe kapılıp gaflet bastıktan sonra kapı açılır. Rahmet verir nimeti. (Yani acelecilik ve hırs yüzünden tokat yiyip nimetten mahrum kalır, böyleleri). Herkesin başından geçmiştir, buna benzer bir şeyler… “Allah kalbini bâtınını (içini), iman ve marifeti, muhabbetinin tecellisi için yaratmış; o gaybî nâzenin olan kalbi, aşkullah ve müşahedetullah için…  Samed (Her şey kendisine muhtaç olduğu halde, hiçbir şeye muhtaç olmayanın)  aynasıdır kalp, sanem (put) ona giremez. Eğer girerse, o aynayı kırar o taşların sıklet ve ağırlığı…


    Allah, kalbin zâhirini diğer şeylere muntazam bir mahzen yapmış. Ama o cinayetkâr hırs, o nâzik kalbi deler, ona zahmet, sıkıntı verir. Sanemleri, izinsiz içine sokar, Allah ondan darılır. Maksadının aksiyle cezâ verir.


    Siyaset efkârını, İslâm akâidinin tertemiz masum hariminin dibine kadar ulaştıran herifler, yaptıkları bu işle, şan ve şeref kazanamayacaklar, bilakis şeyn ve şenaat kazanıp zemme maruz kalacaklar. 


    Nefsânî aşklardaki (Aşk-ı mecazide) felâketler, haybet ve hüsranlar elbette işte bu sırdandır. Mecâzî âşıkların yazdıkları divanlar birer matem feryadıdır, birer karanlık fîzâr, birer zillet vaveylasıdır. Zira maşukların çoğu zâlim olurlar…  O çeşit âşıkları tahkir ederler, merhamet etmezler. Zira kalbin içiyle (Allah aşkının tahtı olan kalbin bâtını ile) bu nevi aşk-ı mecâzî, fıtrata karşı bir tahkirdir, bir nevi istihzadır, fıtratı incitir. (Çünkü Allah kalbi böyle şeyler için yaratmamıştır ki…) Fıtrat, fıtrî olmayan her şeyi reddeder, tezyif eder. Hem de tahkir eder; zaten mecazi aşıkların böyle hürmetleri, bir nevi tahkirdir.”


    Görüldüğü gibi Üstad Hazretleri fıtratı, gerçeği dile getirip konuşturuyor. Bize düşen onları anlayıp idrak etmek için gayret göstermektir. 

    19 Tem 2023 07:04