Bakara Suresinin ikinci âyetinde “İşte (eşsiz, mucize) Kitap!.. (Allah tarafından indirildiği ve baştan sona hakikatlar mecmuası olduğu) hakkında hiçbir şüphe yoktur… Müttakiler (Allah’a gönülden saygı besleyip isyandan kaçınan, din ve hayat kanunları olarak koyduğu bütün emir ve yasaklama hakkı ile riayet edenler) için baştan sona bir hidayet kaynağıdır.” (2/2) buyuruluyor. Sonra “ellezine” yani o takva sahipleri o kimselerdir ki: “Görünmeyen âleme / gayba iman ederler.” (2/3) buyuruluyor. Üstad Bediüzzaman, İşârâtü’l-İ’caz tefsirinde, burada ellezine ile kurulan bağ ile ilgili olarak diyor ki: “Burada iki husus vardır: “Bunlardan biri Tahliye: Temizlemek boşaltmak demektir. (Noktalı Hı harfiyle yazılır.) Bir de Tahliye (Ha harfiyle), tezyin etmek süslemek mânasınadır. Bunlar birbiriyle arkadaş gibi olup, burada olduğu gibi, daima birbirini takip ediyorlar. Onun için KALB, takva ile seyyiattan / kötülüklerden temizlenir, temizlenmez hemen onun ardından İMAN ile tezyin edilip süslendirilmiştir.”
Antakya’ya gitmiştim. Orada bir arkadaşımızın yazdığı Antakya’nın fethiyle ilgili bir kitabı aldım ve uçakta okuyup geldim. Sabahleyin zil çaldı. Baktım iki arkadaş; “Hemen yola çıkmamız lâzım öğleye Çanakkale’de sohbetiniz var!” dediler. Hazırlanıp indim. Baktım ikisi de yorgun. Demek çok erken yola çıkmışlar. Gelin evde dinlenin, desem sohbete yetişemeyeceğiz. Onun için sorular sorarak onları devamlı konuşturmaya çalıştım. Birisi dedi ki; Demirci’de iki yıllık bir yüksek okulda okudum. Bir yurtta kalıyordum. Bir arkadaşımız vardı. Hep teheccüdlere kalkar bizleri de sabah namazında yardımcı olurdu. Bir gün uyumuş kalmış olmalı ki, sabah ezanlarını bile duymamış. Dikkatimizi çekti. Meğer hastaymış. Uşak devlet hastanesine gitti. Kafasında bir ur varmış. “On beş gün sonra gel ameliyat edelim” demişler. Günü gelince bir otobüse binip yola çıkmış. Yanında kimse yokken bir müddet sonra bir zât peyda olmuş. Ona “Ben Ebu Ubâde’yim… Ben cerrahım ameliyat yapacağım ama önce İşârâtü’l-İ’cazdan bir ders yapalım” deyip yukarıda yazılan bölümü okumuş. Sonra ameliyat etmiş… Sanki rüya gibi ama yakaza hâli… Sonra kaybolmuş. Uşak’ta hastaneye varınca önce bir film çekmişler ama “ur” kalmadığını görünce, sen nerede ameliyat oldun demişler. O da, belki inanmazlar diye hiçbir şey anlatmamış… Konu ile cerrahî müdahalenin alakası var. Çünkü önce tahliye ediyor, yani uru temizliyor, sonra güzelce kapatıp şifa ve âfiyet ile süslüyor…
Barla Lahikasındaki 178. Sıradaki Mektupta Üstad Bediüzzaman Hazretleri Re’fet Ağabeyin sorularına cevap veriyor:
Evet, bu mektupta Üstad Hazretleri, Re’fet Ağabeye 12. Lem’a münasebetiyle bazı değerlendirmelerde bulunuyor. Çünkü bu Lem’a’da, “Ayetlerin rızık taahhüdüne karşı açlıktan ölme meselesi nasıl izah edilir? Arzın yedi tabakası ne demektir? Yedi kat semadan maksat nedir?” gibi sorulara cevaplar verilmiştir. Anlaşılan Re’fet Ağabey bunlar üzerinde biraz daha izah ve tafsilat arzu etmektedir. Üstad da ona: “12. Lem’anın izaha muhtaç noktalarının izahına şimdilik ihtiyaç yoktur. Asıl maksad âyetlere gelen evhamın giderilmesi için yeterli olmasıdır. Bu nokta-i nazardan kâfi derecede herkes anlar. Her Risâlede herkesin hissesi var, fakat herkes her şeyini bilmek lâzım değildir.” diyor.
Re’fet Beyin sırr-ı Âl-i Âbâ ile ilgili sorusuna da “Sualinizin iki ciheti var: Biri; sırr-ı Âl-i Âba ciheti ki, o sırdır. Ben o sırrın ehli değilim ki, cevap vereyim, yahut her bir sırrın izhar edilip açıklanması kaleme gelmez. Çünkü, hakikat-ı Muhammediyenin bir tecellisi o Âl-i Âbâ’da tezahür ediyor. İkinci cihet-i zâhirisi ise açıktır.” diyor ve Sahih-i Müslim’de geçen ve Hz. Âişe-i Sıddîka’dan (R.Anhâ) rivâyet edilen “Peygamberimiz (S.A.V.) bir sabah üzerinde siyah kıldan yapılmış ve üstü deve semeri şekilleri ile nakışlı bir abâ olduğu halde çıka geldi. Derken Hz. Ali’nin oğlu Hasan geldi. Resûlullah onu bu abanın içerisine aldı. Sonra Hüseyin geldi. Onu da Hasan’ın yanına koydu. Sonra Fâtıma geldi. Onu da abasının içerisine aldı. Sonra Ali geldi. Onu da oraya aldı. Sonra Resûlullah şu âyeti okudu: ‘Allah sizden ancak kiri gidermek ve sizi tertemiz yapmak ister.’ (Ahzab Suresi, 33) rivâyetini zikrediyor.
Üstad, mektubun devâmında “İşte bu hadis-i şerif gibi, Sahih olan altı hadis kitabında bu meâlde çok hadisler var ki, Âl-i Âbâ’yı gösterir. Bir zât, belâların def’i, şifa ve şefaat dilemek için böyle demiş:
“Benim bir beşim vardır ki, / Söndürürüm onunla kırıp geçiren vebâ ateşini. / Onlar da: /Muhammed Mustafa, /Aliyyülmurteza, / İki oğulları ve Fâtıma..”