Filipinlerde güven meselesi

  • Safvet Senih
  • Safvet Senih
    18 Eyl 2024 01:21

    “Kaderin  Çağrısı”  kitabında Niyazi  Sanlı, Zanbounga’da gayretleri  anlatıyor:

    Ferhat Bey, bu hakaret cümlelerini ve tahkir edici bakışları ömrü boyunca unutmadı. Zoruna da gitmişti ama dert etmedi o.  Asla umutsuzluğa düşmedi. Heyecanını kaybetmedi. En çorak topraklarda bile gül bahçeleri yetiştirmeye sözü vardı zira. Geri dönmek, vazgeçmek, umutsuzluğa düşmek, bir hizmet neferi olarak, lügatinde yoktu zira. 

    Duaya sarıldı Ferhat Bey. Sebeplerin sükût ettiği yerde duanın açamayacağı kapı, çözemeyeceği problem var mıydı ki?

    Tam beş yıl sonra, Zamboanga’dan yükünü alıp bir başka ülkeye gideceği zaman bu cümleleri Üstad Şerif’e hatırlatacak ve şu cevabı alacaktı Ferhat Bey:

     

    Üstad Şerif, zaten kendi çocuğunu da bir müddet sonra bu okula vermişti güven nişanesi olarak.

    Dünyanın her yerinde tekrarlanan bir hikâyedir bu güven meselesi. Samimiyet ve dua ile çıkılan bu yolun en mühim unsurlarından biridir güven tesis etmek. Allah bu yolun yolcularını her yerde himaye etmiş ve inayet elini sebeplerin tükendiği yerde uzatmış ve bütün kapıları sırlı bir anahtar ile açmıştır.

    Üstad Şerif, aynı zamanda MNLF (The Moro National Liberation Front / Moro Ulusal Kurtuluş Cephesi) örgütünün genel sekreteri ve sözcüsüydü. Filipinler’in güneyinde etkinlik gösteren ve bağımsızlığı amaçlayan bir Müslüman örgüt olan MNLF’in ikinci adamı konumundaydı Üstad Şerif. Verdi mi veriyor, aldı mı alıyordu. Tüm yetki ondaydı. Esasen dört kişilik bir komite vardı, ama fiiliyatta Üstad Şerif ne derse o oluyordu.

    Okul yeri, Pasifik okyanusunun kıyısında çok büyük bir arazi üzerindeydi. Yüz yüze bakan, dairesel şekilde yapılmış iki binadan müteşekkil okulun, iki bina ortasında kalan güzel bir iç bahçesi vardı. Hem iç bahçede hem dış bahçede tropikal ağaçlar ve bitkiler bulunuyordu.

    Üstad Şerif, kendisini zorlayacağını düşündüğü bu genç adama, “Siz tamiratını yapın, binanın birini siz kullanın, birini de bize bırakın.” teklifinde bulundu. Ferhat Bey, aynı bahçe içinde iki farklı okulunun olmayacağını düşünerek bu teklifi hiç düşünmeden reddetti. “O zaman okulun dış bahçesindeki arsaya dokunmayın.” teklifini ise kabul etti.

    Nihayet anlaşma aşamasına gelindi. Her şey tamamlanmış, iş sadece imzalara kalmıştı. Ferhat Bey, okulun bir an evvel hizmete girmesi için çabalıyordu. Tadilat ve tamirat işlerinden anlayan usta ve işçiler bulup okula getirdi, üstelik paralarının bir kısmını da peşin ödedi.

    İşte tam bu sırada Kotobato’daki bir otelde büyük bir yangın çıktı. Yangın esnasında Üstad Şerif’in panikleyerek beşinci kattan atladığı ve ölen on dört kişi arasında olduğu haberi yayılmaya başladı.

    Ferhat Bey telaşlandı. Üstad Şerif’in imzası olmadan hiçbir şey yapılamazdı çünkü. MNLF örgütünün diğer yöneticileri ile konuşmaya karar verdi. Onların yanına gitti. Çünkü Türkiye’den arkadaşlar anlaşma metnini istemişlerdi. Aksi takdirde okul açılmayacaktı.

    Bir zaman sonra ise Üstad Şerif’in ölmediği ve ağır yaralı olduğu haberi geldi. Komadaydı Üstad Şerif.

    Ferhat Bey diğer üç kişi ile pazarlığa oturdu.

    Binayı tamir ettirin. Beş yıl kullanın. Sonra da bize devredin!

    En az 200-300 bin dolar harcamak gerekiyordu binaya. Ferhat Bey bu teklifi kabul etmedi. Her gün bu üç adamın yanına gelip gidiyordu. Sabır taşına dönmüştü adeta.

    Yahu, dedi adamlardan biri. Sen bize niye güvenmiyorsun. İyi adamlar çok uzun yaşar. Ben Allah’ın izniyle uzun yaşayacağım. Şimdilik beş yıllığına imza atalım. Sonra yine uzatırız.

    Bu da yetmedi, okul yönetiminde söz sahibi olmak istiyorlardı. Yedi kişilik yönetimin dördü onlardan olacaktı. Ferhat Bey azıcık kulak kabartıp olan biteni araştırdığında okulun daha önce işletilememesinin sebebinin bu adamların okul yönetiminde söz sahibi olmasının yattığını öğrendi. Filipinler’de okul açmak kolaydı belki ama işletmek ve yükseltmek oldukça zordu. MNLF grubu da eğitimin önemini fark etmişti etmesine, fakat eğitim işinden anlamadıklarından dolayı bir buçuk milyon doları boşa harcamışlar ve bir adım ileri gidememişlerdi. Bu gerçeği gören Filipinli Müslümanlar ise, Ferhat Bey’i uyarmayı ihmal etmediler.

    Aman ha, kesinlikle çoğunluk sizden olsun, diyordu herkes. Yirmi beş yıldan daha aza da imza atmayın sakın, tavsiyesinde bulunuyorlardı.

    En sonunda, yönetimin çoğunluğunun Türk müteşebbislerden oluşması yönünde karar alındı ve sözleşme de yirmi beş yıllığına imzalandı. İyi insanlar uzun yaşar, diyen adam ise dört yıl sonra vefat etti.

    18 Eyl 2024 01:21