Gafile söz, Nafile söz

  • Safvet Senih
  • Safvet Senih
    02 Kas 2023 09:31
    Cenab-ı Hak gaflet uykusundan uyandırsın. Nasihatlar, bilgiler amelle derinleştirilmez, meyve verecek şekilde canlı tutulmazsa, ülfet ve ünsiyet perdesiyle tesirsiz kalıyor. Üstad Hazretleri İhlas Risalesinin her gün, hiç olmazsa 15 günde bir okunmasını istiyor. Yaşadığımız şu zehir yudumlatan sürecin travmalarından, zâlim ve gaddar darbelerinin tesirinden kurtulmak için devamlı İhlas ve Uhuvvet Risalesini müzâkereli mütalaa  etmemizi, Hocaefendi de devamlı tavsiye ediyor. Hulusî Ağabeyimiz ise, “Uhuvvet  çok mühim…  Uhuvvet duygusu olmazsa, Risale-i Nurdan istifade olmaz. Marifetullahta derinlik olmaz. Risale-i Nurları ezberleyebilirsiniz ama, sadece kuru bilgi olarak kalır. Marifetullah, muhabbetullah  ve zevk-i ruhânî olmaz.” diyor.
    * * *
    “Haklı mı olmak istersin, yoksa mutlu mu olmak istersin?” sorusuna, insan mutlu olmak isterim demek ister. Ama o nasıl olacak?  Mevlana Hazretleri “Sabırlı kuş, öteki bütün kuşlardan daha iyi uçar diyor. Problemi çözerken insanın önce kendisinin haksız olduğunu kabul noktasından bakması ve başlaması lazımdır. Evet söz, anlayanda güzeldir. Bunları yazmak, söylemek kolay da uygulaması için gafletten sıyrılarak anlamaya çalışmak gerek. Problemleri  çözecek de yine Cenab-ı Hak’tır. Dua ile, ümitle Onun (c.c.)  kapısını çalmak gerekir.
    * * *
    Başkalarının eksiğinden çok kendi eksikliklerimize bakmamız ve onları tamamlamaya çalışmamız lâzımdır. Ancak böyle, kemâle doğru yürüyebiliriz. Çünkü insan noksandır, kendi eksikleri hiçbir zaman bitmez. Bırakalım başkalarına da kendimize bakalım.
    * * *
    Hz. Mevlana “Güle karşı dönmüşsen, güle dönmüşsün (gülleşmişsin) demektir” diyor. Yani denize düşen bir damla, artık damla olmaktan çıkar ve deniz olur.
    * * *
    Bir belgeselde seyretmiştim… And dağlarının en tepesinde, yüz yılda çiçek açan PUYALAR  yetişiyor. Bunlara her halde müceddit bitkileri demek lâzım. Çünkü mücedditler de yüz yılda bir geliyorlar. Çiçekleri de güzel olan bu bitkilerden, işte o zirvelerde yaşayan bir çeşit kuşlar besleniyor!..
    * * *
    Buruc Suresinde uhdud ashabı anlatılıyor. Hadis-i şeriften zâlim hükümdara karşı çıkıp putperest bir toplumun hidayetinde vesile olan bir çocuktan bahsediliyor. Ama bu çocuğu tek olan Allah’a iman eden bir rahip yetiştirmiş… Demek ki, bir çocuk demeyelim. Bir çocuk bile olsa, el uzatalım… Günümüzde de ilmî kerametlerde, Kur’an’ın mucize ifade ve tefsirlerinin atmosferinde  yetişmiş bir genç de pek çok hayırlara vesile olabilir.
    * * *
    Teknolojinin keramet-i ilmiyesiyle yetişmiş, serâlara benzeyen ışık evlerde Nurlar ve Pırlantalarla beslenmiş gençler hakkında şöyle deniliyor: “Kudsî vazifenin âdetâ ARILARI  olarak, Muhammedî Ruhu, bal peteklerine benzeyen bütün gönüllere işleyecekler… Balları, şeker şerbetleri (konsantra olmuş özler gibi) hatta sıkıştırılmış şeker kümeleri meydana getirecekler… Öyle ki, bu konsantralar okyanuslara atıldıkları zaman bile, herşeyi şeker şerbete çevirecekler.”
    Bir sürahiye dökülen bir bardak zemzemin o sürahideki suları zemzemleştirdiği gibi…
    * * *
    Kaptan-ı Derya sefere çıkarken, Kanunî Sultan Süleyman’ın süt kardeşi olan evliyaullah’tan Yahya Efendi Hazretlerinin Dergahına “Hey yâ Molla!..”  diye seslenir ve dua istermiş. Gel zaman, git zaman bu “Hey yâ Molla!”  “Heye mola” şekline dönmüş ve asıl mânâsını kaybetmiş…
    Bir takkesinin içinden kurasını çekip dünyaya açılanlar da  işte böyle dualarla uğurlanıyor, bir tohum gibi sırlarını açacakları topraklara saçılıyorlardı. Malumdur ki, Büyüğümüzün dediği gibi  “Tohumun sırrını toprak çözer.”
    * * *
    Denizli hapsinde Üstad Hazretleri şöyle diyordu: “-Biz bu musibetten nasıl kurtulacağız?  -Sıkı bir  Tesanüd (dayanışma) ile el ele, omuz omuza vereceğiz.” diyor… Yine onun iç açıcı sözlerinden:
    “Biz öyle bir hakikata hayatımızı VAKFETMİŞİZ  ki, güneşten daha parlak, cennet gibi güzel.. ve saadet-i ebediye gibi şirindir.”
    “Aziz kardeşlerim!  Evvel – âhir tavsiyemiz, (yani soğuk kanlı davranma)..  Benlik ve rekabetten uzak durma ve ihtiyat…”
    * * *
    On Üçüncü Söz’de, Üstad Hazretleri, Kur’an âyetleri arasında ince irtibatları, nazik mantıkî bağları öyle güzel anlatıyor ki, kainat kitabında her bir zerre ve kürre arasındaki bağları hatıra getiriyor. Nasıl ki, atomun dört kuvveti ile, kainatta küçük-büyük, uzak-yakın herşey arasında müthiş bir bağ var, âyetler, cümleleri ve kelimeleri arasında da öyle bir bağ var…
    * * *
    Rüyasında bir arkadaşımız, bir hastanede tedavi gören Hz. Fatıma’yı düşmanların öldürmek için aradıklarını görüyor. Bir türlü bulamıyorlar. Onlar gittikten sonra (Musevî asıllı)  Hz. Safiye Validemiz onu korumak için gelip başında nöbet tutuyor… Bu rüya şöyle tabir ediliyor:  hir zamandaki bu HİZMET  en başta Hz. Fatıma validemizin evlatlarının hizmeti… Safiye Validemize gelince: Nasıl Efendimizin seyyid ve seyyide evlatlarının Ehl-i Beyt olarak Müslümanlar yanında bir önemi var. Museviler yanında da Hz. Yusuf  ve bazı saygın Hanedanların  öyle bir önemi var. Çünkü o hanedandan Hz. Musa, Hz. Harun, Hz. Davud , Hz. Süleyman, Hz. Zekeriya,  Hz. İsa gelmiş. Şimdi hâlâ o sülâlenin Museviler içinde konumları çok yüksektir. Onların içinde insanlık için güzel işler yapan ve hayra koşanlar vardır. Muhtemelen Hz. Safiye Validemiz, günümüzdeki o gibi insanları temsil etmektedir.”


    02 Kas 2023 09:31