Yirmi Sekizinci
Mektubun Yedinci Risalesinin Beşinci İşareti
değerlendirecek olursak:
Risale-i Nurların bu kadar çok yayılmasına rağmen ibtida ile intihayı birleştirircesine yani en büyük alimle en âmi bir adama; ehl-i kalb bir veli ile en muannid bir filozofa kadar herkesin diz dize, omuz omuza derslerini dinleyip istifade etmelerinin İlahî bir inayet ve Kur’anî bir keramet olduğu anlatılıyor. Ayrıca hangi kitap olursa olsun, böyle derin meselelerden bahsederken mutlaka bazı bahislerinin bir kısım insanlara zarar verdiği bilinmektedir. Onun için İslami ilimlerin bir hârikası olan Muhyiddin-i İbn-i Arabî’nin kitaplarını herkesin okumaması istenmiş, kendisi bile “Bizden olmayan ve makamımızı bilmeyen, kitaplarımızı okumasın zarar görür.” demiştir. Halbuki bu Nur Risalelerini geniş kitleler ve her tabaka insan okuduğu halde bir kötü tesir, bir aksülamel ve bir zihin karışıklığına sebep olma gibi bir durum ve zarar görülmemiştir. Bütün bunların, gaybî bir işaret ve bir inayet-i Rabbaniye olduğu muhakkaktır.
Altıncı İşarette, Üstad Hazretleri hayatının akışını, başından geçenleri aslında tamamen Kur’an’a hizmet edecek şekilde hazırlanmış bir program olarak görüyor ve değerlendiriyor. Yazılan eserlerin, dışarıdan değil ruhundan doğan bir ihtiyaca binaen ani olarak ihsan edildiğini söylüyor. Sonra da bunların günümüzün yaralarına bir devâ olduğunun anlaşıldığını ifade ediyor. Bu ise elbette İlahî bir inayet ve ikram olabilir.
Onun için bizim kalkıp “Haydi bir Rahman tefsiri yazalım veya Yasin Suresini bir tefsir edelim” diye hiçbir ihtiyaç yokken sırf yazmak için birşeyler ortaya koymamız bereketli bir hizmet olmaz. Kütüphaneleri süsleyen bir nesneden pek ileri gidemez. Günümüzün ruhuna tercüman olamayan ve ihtiyaçlarına cevap veremeyen bir sürü kitap bir an için parlasalar da bir saman alevinden ileriye geçememişlerdir. Risaleler ise asrımızı ve gelecek asırları tenvir etmeye inşaallah devam edecektir...