“Hani Melekler dediler ki: ‘Meryem! Muhakkak ki, Allah seni seçti. Seni tertemiz kıldı, hatta seni dünyadaki bütün kadınlara üstün kıldı. Meryem! Saygı dolu bir gönülle huzurunda durup Rabbine ibadet et, secdeye kapan ve rükû edenlerle beraber rükû et.’ İşte bunlar gayb kabilinden haberler olup onları Biz sana vahyediyoruz. Yoksa onlar Meryem’i kimin himaye edeceğine dair kur’a çekerlerken ve birbirleriyle tartışırlarken sen yanlarında bulunmuyordun. Gün geldi, melekler ona ‘Meryem! Allah, Kendisi tarafından bir KELİME vereceğini sana müjdeliyor. Adı Îsâ, lâkabı Mesih, sıfatı Meryem oğludur. Dünyada da âhirette de itibarlı, Allah’a en yakın kullardan olacaktır. Beşiğinde de, yetişkinliğinde de insanlara hitap edip onlarla konuşacak, sâlih insanlardan olacaktır. Meryem: ‘Ya Rabbî, bana hiçbir erkek eli değmediği halde nasıl olur da çocuğum olabilir?’ deyince, Allah şöyle buyurdu: Öyle de olsa, Allah dilediğini yaratır. Zira O, bir şeyin var olmasına hüküm verince sadece ‘Ol!’ der, o da derhal oluverir.” (Melekler Hz. İsa hakkında Meryem ile konuşurken onun şu sıfatlarını da ilave ettiler.) Allah ona kitabı (yazmayı) hikmeti, Tevrat ve İncil’i öğretecektir. Onu İsrailoğullarına resul olarak gönderecek, o da onlara şöyle diyecektir: ‘Size Rabbiniz tarafından bir mucizeyle gönderildim. Ben size çamurdan kuş şekline benzer bir şey yapar içine üflerim o da Allah’ın izniyle hemen kuş oluverir. Kezâ ben anadan doğma körü ve abraşı iyileştirir, hatta Allah’ın izniyle ölüleri diriltirim.” (Âl-i İmran, 3/ 42-49)
Meryem Suresinde şöyle buyuruluyor: “Sonra çocuğuna hamile kaldı ve bu haliyle uzakça bir yere çekildi. Derken doğum sancısı onu bir hurma ağacına dayanmaya zorladı. ‘Ay!’ dedi. ‘ne olaydım, keşke bu iş başıma gelmeden öleydim, adı sanı unutulup gitmiş biri olaydım!’ Derken, ona aşağıdan şöyle seslendi (Seslenenin bebek İsa’nın olması daha uygun görünüyor): ‘Sakın üzülme!’ dedi. Rabbin senin alt yanında bir su arkı meydana getirdi. Haydi, hurma dalını kendine doğru silkele, üzerine taze hurmalar dökülsün. Artık ye, iç, gözün aydın olsun! Eğer herhangi bir insana rastlarsan: ‘Ben Rahman’a oruç adamıştım, o sebeple bugün hiç kimse ile konuşmayacağım’ de. İsa’yı kucağına alıp akrabalarına getirdi, ‘Kız Meryem! dediler, sen ne tuhaf bir şey yapmışsın öyle!..’ Ey Harun’un kardeşi! Baban kötü bir insan değildi. Annen de iffetsiz bir kadın değildi!” Meryem, (bana değil, çocuğa sorun dercesine) çocuğu gösterdi: ‘-Nasıl olur da, dediler, beşikteki bebekle konuşuruz?’ dediler. Derken bebek: ‘Ben Allah’ın kuluyum, dedi. O bana kitap verdi, beni peygamber olarak görevlendirdi. Nerede olursam olayım, beni kutlu mübarek kıldı. Yaşadığım müddetçe bana namazı ve zekatı farz kıldı. Anneme saygılı, hayırlı evlat kılıp, asla, zorba, bedbaht ve hayırsız biri yapmadı. Doğduğum gün de, öleceğim gün de selam üzerime olsun.” (19/ 16-33)
7-8 sene önce Roma’ya Mayıs aylarında üst üste üç sene gittim. Çünkü mayıs ayları Meryem Ayıdır. Üniversitede, kiliselerde ve kurucularından olduğum TEVERE Vakfında Hz. Meryem üzerine konuşmalar yapardım. Çok önceleri yazdığım Türkçe olarak şiire benzer şekilde kitap vardı. Onu hem Patrik Bartelemo’ya ve hem Maroviç’e gösterip okumuştum. İkisi de Hz. Meryem üzerine yazdığım bu kitapçığı çok beğendiler. Hatta Patrikhanenin o zamanki kütüphanecisi olan Yorgo kitabın her sayfasının etrafını süsledi. Bir de 1992’de Amerika’ya gittiğimde bir sene sonra sanat tarihi üzerine tahsil için gelen benim kendisine Yusufcuk dediğim bir, fantastik resimlerde başarılı bir üniversite öğrencisi geldi. “Gel seninle bir sergi açalım.” dedim. İlk çizimi, Hz. Meryem’in, Hz. İsa’yı Aleyhisselam dünyaya getirme sahnesiydi. Ama arkası gelmedi ve bir sevgi yapamadılar. İşte o sahneyi aynen o kitapçığa aldım. Bu kitapçığı Muhammed Çetin İngilizceye çevirmişti. Bu üç senelik Roma ziyaretlerim sırasında bu kitapçığı İtalyanca’ya arkadaşlarımız tercüme ettiler. Üniversitelerde, kiliselerde ve Tevere Vakfında konuşma yaparken bu İtalyancaya çevrilmiş kitapçığı da gelenlere hediye ediyorduk. Orada hurma ağacı ve ark ile ilgili izahlar çok ilgi çekti. Bu arada Hz. İsa Aleyhisselam babasız olması konusunda arılarla ilgili bir belgeselden erkek arıların babası olmadığını, kraliçe arının erkek arılardan aldığı spermleri eğer yumurtacıklara aşılarsa, dişi arılar; eğer aşılamazsa erkek arılar doğuyor. Yani erkek arıların babası yoktur. Bu sözler bazılarına çok enteresan geliyordu. Bana “Bu anlatılanlar bir çok problemimi halletmeme vesile oldu.” diyenler oldu.