İç değişim

  • Safvet Senih
  • Safvet Senih
    13 May 2022 07:21
    Cenab-ı Hak, “Bir kavim, kendini değiştirmedikçe, Allah onları değiştirmeyecektir.” (Ra’d Suresi, 13/11) buyurmaktadır. “Dolayısıyla, bir Millet aziz iken, Allah onları zelîl etmez. Bir millet başlara taç iken, Allah onları ayaklar altına aldırmaz. Ama millet kendini değiştirirse, Allah onları değiştirir… ” (M. Fethullah Gülen) 


    Bu âyetin hükmünü çöküp giden medeniyetler ve yıkılıp giden devletler ispat etmektedirler. “Mesela Endülüs’te sekiz asır devam eden bir muhteşem medeniyet, iç değişikliğine uğrayınca, Ferdinand’ın kılıcıyla, önce aziz olarak girdikleri bu yerden zelîl olarak geri dönmüşlerdir. Bu utandırıcı dönüşlerinde Müslümanlar ağlıyorlardı. Ama ağlama zamanı çoktan geçmişti; dahası ağlarken de ağlanacak şeye ağlamıyorlardı… Tuleytula’da o devirden kalma hamamlara bakıp ağlamak ve varlık sebeplerini kendi elleriyle yıktıklarına ağlamak lâzım gelirken onlar kendi cenazelerine ağlıyorlardı. 


    “Abbasileri yıkan da bu ruh sefaletiydi. Emevî’yi de aynı levsiyat yıkmıştı. Selçuklu, çakırkeyf yaşamanın akıbetini yıkılmakta acı acı tatmıştı. Osmanlı’nın akıbeti de, aynı rûhî çöküşün neticesiydi. Dolmabahçe Sarayı’na girdiğimizde, sadece yaldızlama için on altı ton altının harcandığını duyunca, ürperecek ve o sarayın duvarlarında siz de yıkılışın hazin tablolarını seyredeceksiniz. Bu İlâhî bir kânundur ve asla değişmemiştir ve değişmeyecektir. 


    “Artık, Roma’nın yıkılışından Sasanî'nin yıkılışına, ondan da Mısır’ın yıkılışına kadar bütün tarihî etnografik müzeleri, hep bu kaideye dayandırıp değerlendirebilirsiniz. Allah (c.c.) kendisinin anılmadığı, anlatılmadığı bir beldeyi helâk eder. Çünkü o beldenin artık hikmet-i vücudu kalmamıştır. Zannediyorum kıyametin kopma sebebi de bu olsa gerek. Müminler tamamen zayıf düştüğü be ilhad (inkâr) alabildiğine azgınlaştığı zamandır ki, Allah (c.c.) bütün dünyanın altını üstüne getirecektir. Zira o zaman artık dünyanın varlığının hikmeti kalmamış demektir.“ 


    Evet, Kur’an, dilinden anlaşılmayan bir kitap haline geldiğinde bilinmelidir ki, artık bela ve musibetlerin gölgesi üzerimizdedir. Eğer hâlâ helâk söz konusu değilse bu sadece Cenab-ı Hakk’ın engin rahmetindedir. Hz. Ebu Bekir (r.a.) yer yer Cenab-ı Hakk’ın Rahmaniyeti karşısında kendinden geçer ve ‘Ne kadar Halîmsin Allah’ım! ’ derdi. Evet O (c.c.) Halîm’dir; günahkâra hep mühlet verir; ancak bir de yakaladı mı, artık iflah etmez. Düşünün ki, Cenab-ı Hak, Kendisini bize Rahman ve Rahîm olarak tanıtıyor. Öyle ise bize düşen de O’nu öyle tanıyıp bu Rahmâniyet ve Rahimiyete ubudiyet ve ihlas ile mukabelede bulunmak; bilhassa iman ve emniyet va’diyle gönülleri Allah’a taşıyan emin bir irşad eri olmaktır. 


    “Aslında mümin, her şeyden evvel bir emniyet insanıdır. Ondan zarar gelmesi söz konusu değildir. Müslümanlar, insanlığın teminatıdır. İctimâî hayat, onlarla sigortalıdır. Bütün insanlığa karşı durumu böyle olmakla beraber mümin, inanan insanlara karşı durumu böyle olmakla beraber mümin, inanan insanlara karşı; daha sıcak ve derindir. Onun için Allah (c.c.) ve Resulü (S.A.S.)n’den kendisine intikal eden güzellikleri herkese anlatma durumundadır. İçinde yaşadığı toplumu bir taraftan imara çalışırken, diğer tarafından da onları çeşitli zararlardan koruma mevzuunda fevkalâde içten ve hassas davranır. Bu vazifeyi yüklenmek istemeyenler esasen kendilerine birer üstünlük nişanesi gibi verilen ‘müminlik’ ünvanına tepki gösteriyorlar demektir. 


    “Evet, en küçük daireden ki –kalb dairesidir – en büyük daireye kadar, müminin kendi durumuna göre bir kısım vazifeleri vardır. Hane, köy, belde, millet ve top yekün insanlık, ulaşacak ise, onun elindeki nurlu beyanlarla aydınlık ufuklara ulaşacaktır. Muhatapları anlamasa, idrâk etmese dahi, onun bu mevzudaki ihmali başkalarının mahrumiyetini netice verdiğinden önemli bir vebâl ve eksikliktir. 


    “Aynı zamanda, küfür ve ilhadın önüne geçilmez ise, berhava olan sadece kâfir ve mülhitler olmayacak, onun kendisi de bu yıkımdan nasibini alacaktır. Öyleyse mümin, asgarî, bu noktadan hareketle, iyilikle emretmeyi, kötülükten nehyetmeyi yapmalı ve umumî felâkete meydan vermemelidir.” (İrşad Ekseni) Hocaefendi bu hassas konuda önümüze güzel ufuklar açmakta.

    13 May 2022 07:21