İnayet eksenli, iman hedefli bir hizmet

  • Safvet Senih
  • Safvet Senih
    21 Mar 2024 11:56
    Cenab-ı Hak, “Sabır göstererek, namazı vesile ederek Allah’tan yardım dileyin. Gerçi bu, çok zor bir iştir, fakat içi haşyet ve saygı ile ürperenlere değil.” (Bakara Suresi, 2/45)  ve “Ey iman edenler!  Sabır göstererek ve namazı vesile ederek Allah’tan yardım dileyin. Muhakkak ki Allah, sabredenlerle beraberdir.” (Bakara suresi, 2/ 153)  buyuruyor.

    M. Fethullah Gülen Hocaefendi, Kur’an’ın sabır ve namaz üzerine tavsiyesi hakkında sorulan bir soruya şöyle cevap vermektedir:  “Cenab-ı Hak bu Hizmette sebeplerin çok üstünde başarılar ihsan etmektedir. Bütün bu lütuf ve ihsanlara baktığımızda, görünen o dur ki, her mesele tam bir İNAYET  üzerinde cereyan etmektedir.
    “Bizler yapılan hizmetlerde inayetin yanında Rİ YETİN  yani görme ve gözetmenin de bulunduğunu, bizim dışımızda onları idare ve kontrol eden birinin var olduğunu anlıyoruz…  Meselâ, bu yol, ‘Kandan irinden deryaların, menzilinin çok, geçidinin yok’  olduğu bir yoldur. Peygamberler başta olmak üzere, bu yolun yolcuları, yollarında ilerlerken bir çeşit olumsuzluklarla karşılaşmışlardır. Ancak bize gelince, karşımıza çıkan bunca husumete rağmen gösterilen cehd ve gayretin neticesiz kalmadığı da bir gerçektir. Bu ise, apaçık bizim bir İL HΠ İNAYET  ve RİAYET  altında bulunduğumuzu ve HASBÜNALLAHÜ  VE  Nİ’ME’L-VEKİL,  L  HAVLE   VE L   KUVVETE  İLL   BİLL Hİ’L  ALİ’YYİL  AZÎM’ sırrının tecellisine mazhar olduğumuzu göstermektedir. 
    “Ancak, böyle bir inayet ve riâyete mazhariyetin de, şart-ı âdî planında bir kısım sebeplerinin  olması lâzımdır. Çünkü Zülkarneyn bile, harikuladeler kuşağında fütuhât  dantelâsını örerken, sebepleri elden bırakmamıştır. ‘Fe etbaa sebeben, sümme etbaa sebeben.’  (Kehf,  18/84, 89, 92)
    ‘Zülkarneyn, bir sebepten diğer bir sebebe sıçrayarak sebepler devr-i daimî veya sebeplerin doğurganlığını değerlendirmiştir’  ferman-ı Sübhânisi, Zülkarneyn’in bu anlayışını anlatmaktadır. Şimdi eğer bir Nebi için sebepler söz konusu ise, bizlerin sebeplerden bağımsız hareket etmemiz herhalde düşünülmemelidir.
    “Sebepler, maddi veya mânevî olabilir. Maddî sebepleri eksiksiz yerine getirdikten sonra, İlahî inayet eksenli hizmetimizin devam ve temâdisi için mânevî sebepler adına bu inâyetleri bizlere lütfeden Allah’la münasebetimizi  devam ettirmemiz ve O’na yönelmemiz gerekmektedir. 
    “Evet, herşeyden evvel O’na yönelmek çok önemlidir. Zira büyük problemler ve yapılmaz gibi görünen büyük işler, ancak O’na teveccüh ile gerçekleştirilebilir. Dolayısıyla büyük olarak addettiğimiz bütün ideallerimizi gerçekleştirebilmek için Kudreti Sonsuz’a teveccüh de, bir yönüyle sabır ve namazla olmaktadır. Esasen bu ikisi arasında bir TEL ZUM  vardır. Yani bunlar birbirinden ayrılmaz iki parça gibidir. Çünkü namaz, Allah’a imandan sonra kulluk adına yapılabilecek en büyük bir iştir. Evet namaz; mâlî, bedenî bütün ibadetleri (içinde toplayan)  câmî bir ibadettir. Hac, oruç ve zekat  gibi ibadetlerin nüvelerini de onda görmek mümkündür. Yalnız bu kâmil mânada edâ edilen namaz için geçerlidir. Dolayısıyla her insan namazı kılarken kâmil mânada eda etmeye çalışmalıdır. Namaz her şeyi ile hâlis bir ibadet ve MİRAC  için yegâne vesile sonra da Allah Resulüne (S.A.S.),  gökler ötesi seyahatinin en son noktasında tevdi edilen İlâhî bir armağandır. 
    “Nebiler Serveri (S.A.S.)  Mirac’a K B-I  KAVSEYN ruhuyla yönelmişti. O sebepler üstü yaşadığı o noktada, namazla müşerref oldu ve onu hayatı boyunca da en kâmil mânada edâ etti. O noktada başka bir şey değil de beş vakit namazın hediye olarak verilmesi dikkate şâyandır. Zira namaz tamamen Allah Resulünün (S.A.S.)  misyon ile alâkalıdır. Evet, O’nun (S.A.S.)  misyonu; insanlığın ulaşamadığı noktalara ulaşmak, kurbetin (Allah’a yakınlığın)  hazzını tadıp geriye gelmek, sonra da duyup taddığı hakikatler başkalarına anlatmak ve o zümrüt tepelere onları da götürmektir. Öyleyse, Miracın esas ARMAĞANI  NAMAZ’dır ve bu aynı zamanda her müminin miracı olarak, onları da miraca götürecek nurdan bir helezondur. Bundan dolayı Allah Resulüne (S.A.S.)  bir milyon cennet bahşedilmiş olsaydı belki de başkalarının ayağının altına uzatılacak böyle nurdan bir helezonun verilmesi kadar onu sevindirmeyecekti.
    “Evet, namaz öylesine büyük bir Armağandır ki, bu armağan içinde, herkese kılacağı namazı ölçüsünde bir miraç mukadderdir. Öyleyse, o inayet ve riayete mazhar olmak için böylesine büyük bir ibadete tâlip olunmalıdır. Şayet hedefimizde mükemmel mânada bir namaz olursa; gerçek mânasıyla edâsına niyetlendiğimiz namazı yakalayacağımız ana kadar kıldığımız namazlar da inşaallah kabul görür. Zira müminin niyeti, amelinden hayırlıdır.
    “Allah’ın inayetine tâlib olmada ikinci esas SABIR’dır. Esasen, böyle bir inayet yolunda, birinci esas olarak arzettiğimiz NAMAZ için de maddi sebepler dünyasında koşmak için de hep sabra ihtiyaç vardır. (…)  Evet bu yol sabır ister.”
    (Prizma-2)
    Cenab-ı Hak, sabır ve salât ile Kendi yolunda bizleri kâim ve daim eylesin.

    21 Mar 2024 11:56