Medet! 'Gel Ey Muhammed!'

  • Safvet Senih
  • Safvet Senih
    28 Ağu 2019 10:27
    Merhum Arif  Nihat  Asya, “Gel Ey Muhammed” şiirinde bugünleri hatırlatırcasına bazı ifadeleri kullanıyor:

    “Seccadeler kumlardı…
    Devirlerden, diyarlardan
    Gelip göklerde buluşan
    Ezanların vardı!.

    “Mescid mümin minber mümin…
    Taşardı kubbelerden Tekbir,
    Dolardı kubbelere ‘âmin’!

    “Besmele, ekmeğimizin bereketiydi;
    İki dünyada aziz ümmet 
    Muhammed ümmetiydi.

    (…)
    “Ey yetimler yetimi,
    Ey garipler garibi,
    Düşkünlerin kanadıydın, 
    Yoksulların sahibi…
    Nerde kaldın ey Resûl,
    Nerde kaldın ey Nebi?

    Günler, ne günlerdi, ya Muhammed:
    Çağlar ne çağlardı:
    Daha dünyaya gelmeden
    Müminlerin vardı.
    Ve bir gün ki, gaflet
    Çöller kadardı
    Halîme’nin kucağında 
    Abdullah’ın yetimi,
    Âmine’nin emaneti ağlardı!
    Hatice’nin goncası,
    Âişe’nin gülüydün.
    Ümmetin gözbebeği
    Göklerin Resulüydün,
    Elçi geldin, elçiler gönderdin
    Ruhunu Allah’a 
    Elini ümmetine verdin. 

    Beşiğin, yurdun, yuvan 
    Mekke’de bunalırsan
    Medine’ye göçerdin.
    Biz bu dünyadan nereye
    Göçelim, ya Muhammed?

    Yeryüzünde riya, inkâr, hıyanet
    Altın devrini yaşıyor…
    Diller, sayfalar, satırlar
    Ebu Leheb öldü diyorlar:
    Ebu Leheb ölmedi ya Muhammed,
    Ebu Cehil, kıtalar dolaşıyor!
    Neler duydu şu dünyada
    Mevlid’ine hayran kulaklarımız:
    Ne adlar ezberledi, ey Nebi,
    Adına alışkın dudaklarımız!
    Artık yolunu bilmiyor;
    Artık yolunu unuttu
    Ayaklarımız!
    Ka’benin siyahları
    Yakışmamıştır, ya Muhammed,
    Bugünkü kadar!
    Haset, gururla savaşta;
    Gurur, Kafdağında derebeyi…
    Onu da yaralarlar kanadından,
    Gelse bir şefkat meleği…

    İyiliğin türbesine
    Türbedar oldu iyi!
    Vicdan sakat
    Çıkmadan yarına.
    İyilikler getir, güzellikler getir. 

    Âdem oğullarına! 
    “Şu gördüğün duvarlar ki,
    Kimi Tâif’tir, kimi Hayber’dir…
    Fethetmedik, ya Muhammed,
    Senelerdir!

    “Ne doğruluk ne doğru:
    Ne iyilik, ne iyi…
    Bahçende en güzel dal,
    Unuttu yemiş vermeyi…
    Günahın kursağında
    Haramların peteği!

    “Bayram yaptı yabanlar;
    Semâve’yi boşaltıp
    Sâve’yi dolduranlar…
    Atını hendeklerden –bir atlayışta-
    Aşırdı aşıranlar…
    Ağlaşın Yesrib,
    Ağlaşın Selmanlar!

    Gözleri perdeleyen toprak,
    Yüzlere serptiğin topraktı…
    Yere dökülmeyecekti, ey Nebi
    Yabanların gözünde kalacaktı!

    Konsun, yine, pervazlara
    Güvercinler;
    “Hû hû”lara karışsın
    Âminler…
    Mübarek akşamdır;
    Gelin Fâtihalar, Yâsin’ler!

    Ne oldu, ey bulut,
    Gölgelediğin başlar?
    Hatırında mı, ey yol,
    Bir aziz yolcuyla 
    Aşarak dağlar taşlar,
    Kafile kafile, kervan kervan
    Şimale giden yoldaşlar?

    Uçsuz bucaksız çöllerde,
    Yine, izler gelenlerin,
    Yollar gideceklerindir.

    Şu tekbir getiren mağara,
    Örümceklerin değil;
    Peygamberlerindir, meleklerindir…
    Örümcek ne havada
    Ne suda, ne yerdeydi…
    Hakkı göremeyen
    Gözlerdeydi!

    (…)

    Vicdanlar, sakat çıkmadan,
    Ya Muhammed, yarına;
    İyiliklerle gel, güzelliklerle gel
    Adem oğullarına! 

    “Yüreklerden taşsın
    Yine, imanlar!
    Itrî bestelesin Tekbirini;
    Evliya, okusun Kur’anlar!

    “Ve Kur’an’ı göz nuruyla çoğaltsın
    Kayışzâde Osmanlar!
    Naatini Gaalip yazsın,
    Mevlidini Süleymanlar!
    Sütunları, kemerleri, kubbeleriyle
    Geri gelsin Sinan’lar!
    Çarpılsın, hakikat niyetine
    Cenaze namazı kıldıranlar!

    Gel ey Muhammed bahardır…
    Dudaklar ardında saklı 
    Aminlerimiz vardır!..
    Hacdan döner gibi gel;
    Mirac’dan iner gibi gel;
    Bekliyoruz yıllardır!
    Bulutlar kanad, rüzgar kanad
    Hızır kanad, Cibril kanad;
    Nisan kanad, bahar kanad;

    Âyetlerini ezber bilen yapraklar kanad…
    Açılsın göklerin kapıları, 
    Açılsın perdeler, kat kat!
    Çöllerde dökülsün yıldızlar;
    Dizilsin yollarına 
    Yetimleri günahsızlar!
    Çöl gecelerinden, yanık
    Türküler yapan kızlar
    Sancağını saçlarıyla dokusun;

    Bilâl-i Habeşi sustuysa
    Ezanlarını Dâvûd okusun!
    Konsun, yine pervazlara
    Güvercinler;
    ‘Hû hû’lara karışsın
    Âminler…
    Mübarek akşamdır;
    Gelin ey Fâtihalar, Yâsinler!” 
    Safvet Senih 
    28 Ağu 2019 10:27