Müslüman olmayan bile tasdik eder

  • Safvet Senih
  • Safvet Senih
    09 Eki 2024 08:24


    Hulusî Ağabeyimiz 33. ve 32. Sözler ve Zeyil (Ek) olarak yazılan Risaleler için takdirlerini şöyle ifade ediyor:  

    Bu kerre irsal buyurulan Mektubâtü'n-Nur zeyilleri, emsâli gibi hoş, güzel ve bedi'dir. Eserlerin Nur ism-i azîminin tecellisi olduğuna, ihtiyaca ve hâl-i âleme göre yazdırıldığına bence aslâ şübhe kalmamıştır. Bunu küçük bir misâl ile te'yid etmek isterim. Mülhidler çok ileri gidiyorlar. Meselâ: .....  ilâ âhir.

    İşte bu ahmakların hezeyanına ve her nevi iğfallerine ve zâhiren süslü lâflarına kanmayarak, iman ve itikadlarında sâbit kadem olmaları için erbab-ı imana ve kuvvet ve zümre-i tuğyana kahr ve şiddetle ders-i ibrat verecek pek münasebetli sözler, mevzubahs âsârda ayân-beyan görülmektedir.

    Hayfâ ki, bu nurlar şimdilik (Hâşiye) lihikmetin pek mahdut sahada ve ancak mü'minler içinde neşredilebilir.

    (Haşiye): Bundan otuz beş sene evvel.

    Hulûsi

    Bu mektupta Hulûsî Bey, Risalelerin önemi üzerinde duruyor. Bilhassa bir cihetle 33. Söz, bir cihetle de 33. Mektub’un başındaki “Şu ‘Biz ileride onlara delillerimizi gerek dış dünyada, gerek kendi öz varlıklarında göstereceğiz; tâ ki, Kur’an’ın Allah tarafından gelen gerçeğin ta kendisi olduğu onlar tarafından da iyice anlaşılacak; Rabbinin herşeye şâhid olması yetmez mi?’ (Fussilet Sûresi, 41/ 53) âyetinin ifade ettiği vücub ve vahdaniyet-i İlâhiye ve evsâf ve şuûnât-ı Rabbâniye’ye küçük ve büyük âlem olan insan ve kainatın delâlet ediş vecihlerini, mücmel ve kısa bir sûrette beyanlarını isteriz. Çünkü münkirler (inançsız inkarcılar) pek ileri gittiler. ‘Ne vakte kadar, Allah herşeye kâdirdir, deyip, elimizi kaldıracağız?’ diyorlar. Sorusuna verilen cevaplara dikkati çekiyor. Sonra da “İşte bu ahmakların hezeyanına ve her nevi iğfallerine ve zâhiren süslü lâflarına kanmayarak, iman ve itikadlarında sâbit kadem olmaları için iman sahiplerine kuvvet ve azgın ve taşkınlar zümresine kahır ve şiddetle ibret dersi verecek pek münasebetli sözler, mevzu bahis eserlerde ayan-beyan görülmektedir.” diyor.

    Hulusi  Ağabeyin arkada gönderdiği  bir mektupta da şöyle diyordu:

    Otuz İkinci Sözün Üçüncü Mevkıfını da Hakkı Efendi kardeşimizle merak ve dikkatle okuduk. Cidden çok âlî mefhumu var. Tavsife bu âcizin kudreti olsa, belki bu ikinci nokta için pek ziyade rahatsız etmeğe cesâret ederdim. Heyhât ki, diğer hususâtta olduğu gibi, bunda da sıfrü'l-yed bulunuyorum. Yalnız hulûs ve sâfiyetle ve kısaca derim: Belki diğer bütün Sözler'in daha fevkınde parlayan bir necm-i nur'efşândır.

    (Doktor'dan Mi'râc'ı nasıl bulduğunu sordum. Doktor Kemal der: "Eserin pek büyük kıymetini takdir etmek için İslâm olmağa bile lüzum yok, insan olmak kâfi" cevabını verdi.)

     Hulûsi

    Bu mektupta Hulûsî Bey, 32. Söz’ün değerini tavsiften âciz olduğunu, diğer bütün Sözlerin daha fevkınde parlayan, nur saçan bir yıldız olduğunu söylüyor. Gerçekten 32. Söz üç mevkıfı ile pek çok meseleyi halletmiş, akîdemize gelen itirazları da def etmiştir. Birinci Mevkıf, şirk ve küfür yolunu imkansız gösterip, zerreler sayısınca Allah’ın birliğine deliller olduğunu beyan etmiştir. Gayet lâtîf, yüksek ve mantıkî bir temsili muhâvere sûretinde, hadsiz geniş meseleleri o temsil içine yerleştirerek göstermiştir. İkinci Mevkıf’ı da ehâdiyet sırrına gelen şüphe ve vehimleri gidermektedir. Allah’ın bir olmasıyla beraber bütün eşyayı birden bir anda idare ve terbiye etmek olan muazzam Kur’anî hakikati gayet güzel, açık bir temsille isbat etmektedir. Üçüncü Mevkıf’ta ise, ehl-i dalâlet hakkında dünya hayatının ne kadar müthiş neticeler getirdiğini ve ehl-i hidayet hakkında ne kadar güzel neticeler ve gayeler verdiğini göstermektedir. Bilhassa muhabbet hakkındaki dünyevî ve uhrevî netice ve meyvelerin, ehl-i dalâlet için ne kadar elim, ehl-i hidayet için ne kadar hoş olduğunu gösterir. Onun için bu Üçüncü Mevkıf hakkında bazıları “Diğer Risaleler yıldızlar gibi olsa da, bu güneştir” demişler; bazıları da “Her bir Risale, kendi âleminde ve kendine mahsus hakikat semâsında bir güneştir. Uzak olanlara yıldız, yakın olanlara güneştirler.” demişlerdir.

    Miraç Risalesi (31. Söz) için Dr. Kemal’in “Eserin pek büyük kıymetini takdir etmek için Müslüman olmaya bile lüzum yok, insan olmak kâfi.” demesi çok doğru bir tesbittir. Miraç Şehsûvârı olan Efendimiz (S.A.V.) melekler ve ruhaniler âlemine karşı büyük mucizesini, Üstad’ın akla yaklaştırarak anlatması sayesinde, okuyan herkes hayran olmuştur. Bilhassa sonunda Miracın beşyüz meyvesinden beş meyvesinin anlatılış şekli herkesi kendisine meftûn etmiştir.
    09 Eki 2024 08:24