Öğretmenliğim sırasında, materyalizm okullara hâkim olduğu o meş’um günlerde, Üstad Hazretlerinin Risale-i Nurları, Hocaefendinin soru-cevapları elimizde bir ışık kaynağı olarak çok faydalı oluyorlardı. O günlerde “Rusya’da Tanrı’ya Dönüş” kitabı elime geçti. Aslında kitabı “Sheila Ostrander –Lynn Schroeder” isimli iki hanımefendi “Pisehisic Discoveries Behind The İRON CURTAİN” ismiyle yazmışlar. Rusya’da Tanrıya Dönüş işte bu kitaptan tercüme edilmiş ama içine çok şeyler ilave edilmiş. Bunu “Altın Yayın” yazar kadrosu bu yeni ilaveleri yaparak 1971’de neşretmişler. O tarihten önce Rusya’daki gelişmeleri ve ruhî araştırmaları inceleyip bu eseri yazmışlar. Bir din bilgisi öğretmeni olarak bu kitap çok işime yaradı. Anlattığım konularla ilgili çok örnekleri o kitaptan verdim… Hatta komünist bir öğrenci dayanamayıp; “Hayır olamaz!.. Materyalizmi hazmetmiş bir ülke olan Rusya’da böyle bir şey olamaz!” diye haykırdı. Bu kitapla Nikola Kozirev’i tanıdım. “Zaman maddesinden” bahsediyordu… Halbuki Üstad Hazretlerinin tabiriyle zaman hareketin rengidir. Yani hareket olmazsa zaman da olmaz. Fakat onun deneyleri bilhassa Jiroskop deneyi aslında esir maddesinin varlığını isbat ediyor.
Rus bilim adamı Alexis Guy Obolennky ile görüşürken, bu kitabı yazan hanımefendilerden de bahsetti hatta onları tedavî ettiğini de söyledi.
Risale-i Nurlar Birer Gavvas
Risaleleri internetten tanımış Afrika kökenli Abdüllatif Bey, onlara hayran olmuş. Bütün dostlarına tavsiye etmiş, altlarını çize çize defalarca okumuş. Sonra bizim arkadaşlarla tanışmış. Şimdi bizlerle yani Hizmet ile beraber hizmet ediyor. Warisüddin Muhammed’in imamlarından Emin Natari’ye bizim yanımızda şöyle dedi… “Evladım Emin, ‘Risale-i Nurlar, birer teleskop gibi Kur’an’ın enginliklerine ve derinliklerine iniyor yani Kur’an’ın sırlarını, nurlarını ve çok değerli hazinelerini bulup önümüzde sergiliyor… O bir gavvas; incileri, mercanları gözümüzün önüne koyuyor…”
Nasıl İzah Edersiniz?
Prof. Dr. Alexender Scott, Hizmet’i ve Hocaefendiyi çok iyi tanıyan, hatta “Hz. Muhammed’i bana sen tanıttın” diyen, 11 Eylül’de bütün Müslüman grupları müdafaa eden, hatta bu yüzden onlardan onur ödülü alan bir hak perest. Ayrıca “Eğer Hocaefendiyi Türkiye’ye vermeye kalkarlarsa, kendimi Hocaefendinin bulunduğu kampa zincirlerle bağlayıp direnirim!” diyen bir zat… Ama, Türkiye tarafından yemlenen o İslamî gruplara yazdığı twetlerde şöyle demişti: “Sizlere başkaları saldırırken ben sizin yanınızda yer almış ve sizleri müdafaa etmiştim. Ama siz şimdi Hizmet’e saldıran bir zâlimin yanında duruyor ve ona destek veriyorsunuz. Bunu bana nasıl izah edersiniz? Sizin bana verdiğiniz onur ödülü plaketinizi size iâde etmek istiyorum.”
Ferdin Çiçek Açmasının Engelleri
“Doğru düşünceyi engelleyen şeyler, kibir, gurur, istişaresizlik, bireysellik gibi şeylerdir. Ferdin çiçek açması lâzım. Bu da insanlara insiyatif vermekle olabilir. Bir disiplin içinde ama özgür bir ortamda gerçekleşebilir. En küçük bir fert bile kabiliyetlerini ortaya koyabilir. İnsanlara mesuliyet verilmeli ki, istidatları inkişaf edebilsin. En yaramaz, en haşarı bir öğrenciye bir mesuliyet ve insiyatif verirseniz, hiç ümit etmediğiniz inkişaflarla karşılaşırsınız.” (H.E.)
Belirsizlik En Büyük Verimsizliktir
Her durumda sabırla, ama aktif sabırla, kararlı bir biçimde yolumuza devam etmeliyiz… Çünkü belirsizlik en büyük verimsizliktir; işleri akamete uğratır. Hedefi belli olmayan gemiye, hiçbir rüzgar yardımcı olmaz… Bilhassa savaş zamanı, bir komutanın kararsızlık yaşaması, gelgitler içinde zikzak çizmesi, yanlış bile olsa, kararlı olmasından daha tehlikeli ve daha zararlıdır.”
Diktatörle Mücadele
Bir zaman masum ama sahipsiz Bosnalıları asıp kesen Diktatör Miloseviç ile mücadele etmek için Sırp gençler, bir sayfa açmışlardı. Başlığı şöyleydi: “Şiddete Başvurmadan Diktatörle Nasıl Mücadele Edilir?” Araştırılması lâzımdır. Çünkü başka diktatörlerle mücadelede lâzım olur…
Bir arkadaşımız anlatmıştı: “Seneler önce Ağabeyimle Salzburg’ta bir hemşehrimizin ziyaretine gitmiştik. Aramızda ihtilaf çıktı. Ev hanımı abla bize dedi ki: “Eğer bir aile BİRLİK olursa, MAHALLEYE karşı gelir. Eğer mahalle birlik olursa kasabaya karşı gelir. Ama kasaba birlik olursa vilayete karşı gelir. Onun için diyorum ki, DİK DURUN BİRLİK OLUN…”
Dil Belası
Gırtlak dediğin DOKUZ BOĞUM… Dokuz DÜŞÜN, BİR DEFA KONUŞ… Lâf ağızdan çıkmadan önce çok hesap ve kitap yapmak gerekiyor. Çünkü söz ağızdan çıktıktan sonra, okun yaydan çıktığı gibi geriye dönüşü yoktur. Boşuna dememişler: “Dilim, ettin beni dilim, dilim.”