Sarıbıçak Mustafa Hulusi

  • Safvet Senih
  • Safvet Senih
    05 Şub 2025 12:00


     

    Üstad  Bediüzzaman Hazretleri Barla Lâhikasında neşredilen uzun bir mektubun başına şu takdimi yazıyor:

     

    Eğer sesim erişse, olanca kuvvetimle bağırarak, küre-i arzdaki gençlere diyecektim: "Risaleleri ciddî okumak ve yazmak, yirmi sene medresede okumaktan fâiktir ve daha menfaatlidir." Medresede okumaktaki maksad; evvelâ kendini kurtarıp, sâniyen Ümmet-i Muhammed'i (A.S.M.) kurtarmağa çalışmak değil mi? Risaletü'n-Nur ve Mektubatü'n-Nur, yirmi senelik medrese ilmini veriyor itikadındayım.

    Ve her bir risale, tek başıyla bir mürşid-i ekmeldir. Kalbi bozulmamış herhangi genç, bir risaleyi alıp dikkatle ve teslimiyetle okusa, daire-i inkıyâda geliyor, ıslâh oluyor. Herhangi bir maddiyyun bir risaleyi alıp okursa, iman etmezse de hiç bir bahane bulamıyor. Herhangi bir dinsiz okusa ve tamam mânasıyla anlasa, imana geliyor. Herhangi bir feylesof okusa, "Bundan daha yüksek akıl olamaz ve akıllar toplansa bunun fevkine çıkamaz, akıl buna yol bulamaz" diyor. Risale-i Nur, lisân-ı hâl ile Avrupa meftunu bulunan tek gözlü deccâla "Ya îman et, yahut bütün dünyanın maskarası olacaksın" diyor.

     

    Şimdi aziz ders kardeşlerim, bu fakir, bir tane mürşid-i ekmel ve kutub ararken, Cenâb-ı Hakk'ın ihsanıyla, keremiyle, lütfuyla, rahmetiyle, Üstad-ı muhteremin sa'yi ile yüz on dokuz mürşid-i ekmel ve kâmil buldum. Risaletü'n-Nur ve Mektubâtü'n-Nur, yüz on dokuz adediyle, her birisi birer mürşid-i ekmeldir ve aktabdır.

     

    Ey maddî ve manevî yaralı olan genç kardeşlerim! Ve ey mürşid-i ekmele muhtaç olan ehl-i tarikat kardeşlerim! Şeyh Abdülkadir-i Geylânî ve Şah-ı Nakşibend, İmam-ı Rabbânî, İmam-ı Gazâlî,Muhyiddin-i Arabî, Mevlânâ Hâlid (Radıyallahü anhüm) Kaddesallahü esrârehüm Hazretlerinin derece-i kemalâtları, merâtib-i îmanları risalelerde ve Mektubat'da vardır.

     

    Döneceğim bâlâdaki rü'yanın tabirine; aklım yetiştiği kadar tâbir edeceğim, Allah hayretsin:

     

    Biri büyük, biri küçük fabrikadan, büyük fabrika ise, Üstad-ı muhteremdir. Fabrikanın içerisinde bulunan acîb ve garâib-i bedi âletleri ise, bu zamana kadar hiç bir imamın söylemediği kelimeleri ve îman telkinatlarını yapan Risaletü'n-Nur eczalarıdır. O küçük fabrika ise; Risale-i Nurları kim okuyup yazarsa, o dahi küçük fabrikaya benzeyecek. İçerisindeki bedi' âletler ise, Risale-i Nurun düsturları, hakikatları ve mesâil-i îmaniyedir; okuyan ve yazan insanlar; öyle kuvvetli, sarsılmaz îmanları bulacaklardır. Fabrika hareketi ise, Risaleleri okuyup yazan adamların kemâl-i şevk ve heyecanla çalışmalarıdır. Görmüş olduğum velâyet ise; velâyet-i kübra yollarını gösteren Risale-i Nur'dur. Bu rü'yayı takviye için, bir rü'ya daha söyleyeceğim: "Menâmda, İstanbul'a yaya olarak iki defa gittim. İstanbul'a vardığımda, dükkânları hep açıktır, içinde sahipleri yoktur, dükkânların içinde -sandıklarda- büyük büyük mıhlar gördüm ve başka demir parçaları da vardı. Bunun üzerine mânevî rahmet yağarken, İstanbul'dan yaya olarak avdet ettim..."

    Yirmi gün zarfında bir rü'ya daha gördüm: Eğirdir Gölünün kenarında, yani çakıllığında bulunuyormuşum. Bu denizin kenarında büyük bir beyaz çadır kurulmuş. Çadırın içinde, büyük bir direğin dibinde üstâdım Said (R.A.) bulunuyor. Bu esnada eline büyük, bir kırmızı kaplı kitap alıp, çadırın direğine dayanarak o kitabı okudu. Bilâhare hariçten, kıble tarafından Mahmud isminde gençten, yeşil elbiseli birisi gelip üstâdımın elinden o kitabı-yani okuduğu hutbeyi- istedi ve aldı. Çadırdan Mahmud ismindeki genç dışarıya çıktı, kıbleye karşı, ayak üzere halklara dedi ki: "Bu âna gelinceye kadar böyle bir hutbeyi hiç bir imam okumamıştır" diyerek, o hitabeyi alıp kıbleye karşı götürdü. O anda uyandım.. Allah hayretsin.

    Ey hocalar ve ehl-i kalb! Soracağınız suallerin cevaplarını Risale-i Nur'da bulabilirsiniz. Ehl-i keşf ve kalbden birisi, benim gibi âciz bir insandan Mehdî'yi soruyor. "Ne vakit gelecek..." Daha Mehdî'yi anlayamamış. Dâbbetü'l-Arz kimler olduğunu bilmiyor. Bunlara dair, risalelerde birer bahis vardır. Her müşkil suâlin cevabını o risalelerden arayınız, bulursunuz.

    talebeniz Mustafa Hulûsi  (R.H.)

    05 Şub 2025 12:00