Bisiklet tamircisi

  • Şerif Ali Tekalan
  • Şerif Ali Tekalan
    28 Haz 2024 17:25

    Türkiye’deyken toplumun değişik kesimlerinden oluşan bir grupla Afrika’nın bir ülkesini ziyarete gitmiştik. Bu ülkeye daha önceden gelmiş öğretmen arkadaşlarımız, ellerindeki imkanlar nispetinde o ülkenin ihtiyacı olan okullar açmışlardı. Hep birlikte bu okulları ziyaret ettik. Bu okullarda, bir yandan o ülkenin müfredat programı uygulanırken bir diğer yandan da bu öğrencileri daha iyi yetiştirmek için uluslararası müfredat programları da ilave edilmişti. Değişik yarışmalarda da bu okullar, ilk sıralarda yer alıyorlardı. Ülke adına, insanlık adına çok sevindik, gurur duyduk.


    Buradaki arkadaşlarımız, bu eğitim faaliyetleri yanında, toplumun değişik kesimleri ile insani ilişkiler kurmuşlar, onları ziyaret ediyorlardı, evlerine davet ediyorlardı. Böylece kültürler arası diyalog da geliştiriliyordu. Ülkenin idarecileri, öğrencilerin velileri de bu durumdan çok memnundular. Bu güzellikleri gören Türkiye’den ilk defa buralara gelmiş olan insanlar da bir taraftan bu güzel çalışmaları takdir ediyorlar, bir diğer taraftan bu kadar büyük fedakarlıklara hayran kalıyorlardı.

     

    Bir gün, bu idareci arkadaşlarımız, heyetimizdeki işadamlarını kendi sahaları ile ilgili işyerlerine götürüp onlarla tanıştırdılar. Ben ve benim gibi akademisyen ve bürokrat arkadaşlarımızla da değişik yerleri ziyaret ettik.

     

    Bizimle beraber olan bu öğretmen arkadaşlardan birisi bize “Şimdi sizinle çok şaşıracağınız ve takdir edeceğiniz bir yere gideceğiz” dedi. Bir yetimhaneye geldik. Arkadaşımız, “Bu yetimhanenin hikayesini şimdi gelecek olan bir arkadaşımız size anlatacak” dedi. Biraz sonra, Afrikalı siyah bir arkadaş geldi. Bize hoş geldiniz dedikten sonra kendisini tanıttı: “Ben bu ülkeye komşu olan şu ülkeden geldim. Ailem halen orada, onları getiremedim. Kendim bisiklet tamircisiyim. Müslümanım. Bu yaptığım işten kazandığım parayı aileme gönderiyorum, arada bir de kendim gidip onları ziyaret ediyorum.

     

    Buraya geldikten sonra küçük bir bisiklet tamirciliği dükkanı açtım. Bir gün bisikletimle kaldığım yerden dükkana giderken,  şehrin meydanında 6-7 yaşlarında 3-4 çocuk gördüm. Onlar, elleriyle karınlarını işaret ederek açız diyorlardı. Orada durdum ve bunların her birisine olabildiği kadar cebimden çıkararak para verdim ve gidin karnınızı doyurun dedim. Ertesi gün aynı yerden geçerken bu sefer bu sayı artmıştı ve 8’e 10’a çıkmıştı.

     

     Yine durdum, verebildiğim kadar para verdim ve devam ettim. Üçüncü gün aynı yerde sayı 20-30’u bulmuştu. İndim ve ‘Siz kimsiniz, sizin eviniz yok mu, babanız anneniz nerede?’ diye sordum. Onlar da bana ‘Bizim hiçbirimizin anne babası yok, evimiz de yok, gece nerede uygun bir yer bulursak orada sabahlıyoruz, çalışabileceğimiz bir iş de yok, ne bulursak onu yiyoruz’ dediler.

     

    Ben bu durumdan çok etkilendim. Belediyeye gidip “Eğer bana uygun uygun bir bina verirseniz bu evsiz, anasız, babasız çocukları oraya alıp, orada bunların bakım görümlerini sağlayabilirim’ dedim. Onlar da bana eski ve her yeri tamire muhtaç, çatısı yarı kapalı bir yer gösterdiler. Ben bu çocukların hepsini toplayıp buraya götürdüm. Elimden geldiği kadar çatıyı kapatmaya çalıştım. Evin diğer taraflarını da yaşanacak duruma getirmek için uğraştım.

     

    Daha sonra akşamları bunlara kendi elimle yemekler yaptım. Onlarla konuşurken, hiçbirisinin isminin olmadığını gördüm. Hiçbirisi nüfusa da kayıtlı değildi. Her birine birer isim verdim ve bunları nüfusa götürüp kaydettirdim. En yakın okula da gidip oraya da kaydettirdim. Zamanla kız öğrenciler de oldu, ailesinden ayrılmış kimsesi olmayan çocuklu anneler de geldi. Kızları ve anneleri bu dökük evde ayrı bir yere, diğerlerini de ayrı bir yere yerleştirdim.

     

    Bir yandan işime devam ediyordum, bir yandan da bu yeni yetimhanedeki insanlarla ilgileniyordum. Özellikle maddi açıdan bayağı zorlanıyordum, zaten çok kazanamıyordum, kazandığımın büyük bir kısmını aileme göndermek zorundaydım, geri kalanı da hem kendime hem de bu yetimhaneye harcıyordum. Bu çocuklardan ilkokul ve ortaokulu bitirenler oldu.

     

    Bu arada, işte sizi buraya getiren bu Türk arkadaşımızla tanıştım. Ona bu durumu anlattım, o da elinden ne imkan geliyorsa bana yardım etmeye başladı. Böylece biraz rahatladım.

     

     Aynen sizin ekibinizin geldiği gibi Türkiye’nin bir bölgesinden tıp doktoru arkadaşlar da gelmişti. Onlara da burayı gösterip anlatınca, onlar ‘Bundan sonra buranın ne gideri varsa biz karşılıyoruz’ dediler. O günden sonra ben de çok rahat ettim.

     

     İlgilenmeye aynen devam ediyorum. Bu Türk arkadaşımın vasıtasıyla bazı öğrencilerimiz, üniversite okumak için Türkiye’ye gidip orada üniversiteleri bitirdiler. Şu anda bu çarkı bu arkadaşlarımızla birlikte devam ettiriyoruz. Hiçbir şikayetim yok bu işten çok memnunum.” dedi.

     

    Bu bisiklet tamircisi bizi çok etkilemişti

     

    Oradan müsaade isteyerek ayrıldık. Ziyarete giden arkadaşlarımızla birlikte adeta şok içindeydik. Biz acaba bir hayal mi gördük, yoksa gördüğümüz bu şeyler gerçek miydi diye kendi içimizde alıp verdik. Ancak bu kadar insanlık olabilirdi. Bu bisiklet tamircisi bizi çok etkilemişti.

     

    Daha sonra oradaki arkadaşımıza bu ve benzeri işler açısından bizim yapabileceğimiz şeyleri de söylemesini rica ettik. Sonra biz de hasbelkader bu kervana dahil olduk. 2-3 ay sonra bu ülkeye Türkiye’den resmi bir heyet gelecekti. Bizimle beraber olan akademisyen ve aynı zamanda bürokrat arkadaşımız, elinden geldiği kadar ne bulabildiyse gelecek olan bu heyetin uçağının altını doldurdu ve başta bu yetimhane olmak üzere ihtiyaçları olanlara bu arkadaşlarımız vasıtasıyla göndermişti.

     

    Her ülke güzel, her insan özel

     

    Bu çark bu şekilde devam etti gitti. Halihazırda ne durumdadır bilemiyorum, ama ümit ederim ki daha da iyileşerek devam eder ve insanların dertleri azalır, yok olur. Bu güzel insani davranışlar, insani diyaloglar da, dostluk ve kardeşlik çerçevesinde devam eder gider.


    “Her ülke özel, her ülke güzel, her insan özel, her insan güzel” kaidesinden hareketle, ülkesi, rengi,dili, dini, düşüncesi, sosyal statüsü ne olursa olsun insan insandır. Hatta insanlıkla ilgili konuları elindeki imkanlar nispetinde gereğince yerine getirebiliyorsa, bunları yapmayanlara göre -bu yapmayanların statüsü durumu ne olursa olsun-, onlardan daha değerlidir, aranılan, istenilen, arzu edilen insan tipidir.

     

    Nerede, ne zaman, kimin ne ihtiyacı olursa olsun, mevcut şartlar içinde bu insanlara yardım da işte bu çerçevededir.

     ‘’İnsanların en hayırlısı, insanlara faydalı olanıdır’’ hadis-i şerifi gereği, bu çerçeve daha da bir anlam kazanır.

     

    Bu çerçeveler içinde de aslında her insanın, her zaman, her yerde insanlık adına mutlaka yapabileceği çok şeyler vardır, çok ihtiyaç sahipleri vardır, olmuştur ve bundan sonra da olacaktır.

     

    Bu yardımlara insanların ihtiyaçları varsa, aslolan bu ihtiyaçların giderilmesidir, bunları giderenler kimlerdir, düşünceleri nedir, dinleri nedir konuları ikinci planda gelir.

     

    Dünyanın her yerinde insanlık görevi bizi bekliyor

     

    Özellikle teknik ve teknolojinin geliştiği, uzay çağının yaşandığı, yapay zekanın hayal edilenin ötesinde geliştiği günümüzde, hava kadar, su kadar, ekmek kadar, bu çeşit yaklaşım ve davranışlara ihtiyaç vardır. Hele bu ihtiyaçlar, gelişen teknolojiler devrinde çok daha mükemmel, organizeli, kalıcı olabilir, yapılabilir, yapılmalıdır da. Herkesin de öncelikle kendinden başlayarak birbirini bu yönden desteklemesi, motive etmesi, ciddi bir insanlık görevidir.

     

    İnsanların ihtiyaçları sınırsızdır, imkanları sınırlıdır. Bu sınırlı imkanlar içinde en acil ihtiyaçtan başlanır” şeklindeki ekonomi kuralında olduğu gibi, dünyanın her yerinde bu şekilde insanlık görevleri bizleri beklemektedir. Tarihin belli devirlerinde, ki bunlara altın çağlara asr-ı saadet de deniliyor, bu yaklaşımlar o günün şartları içinde çok mükemmel bir şekilde yerine getirilmiştir.

     

    Dünyanın her yerinde bisiklet tamircilerine ihtiyaç var

     

    Herkesin kendi konumunda kabul edilme ve ilgi sahası dışında kimsenin kalmaması” prensiplerinden hareketle, insan olarak daha çok yapmamız gereken işler vardır. Küçük ve detay denilebilecek ama kasıtlı olarak çok önemliymiş gibi gösterilen detaylara takılmadan, şu anda dünyanın her yerinde bisiklet tamircilerine ihtiyaç vardır.

     

    Onun konumu bisiklet tamirciliği. Herkesin farklı bir konumu vardır. Önemli olan, bulunulan konumun hakkını vermektir. Hakkı verilmezse, o zaman insan “konum haini” durumuna düşer. Allah korusun o zaman da bunun hesabı, öbür alemde çok ağır olur.


    Gelin hep birlikte “bisiklet tamirciliğine” başlayalım
    28 Haz 2024 17:25