Yazarlara göre Fenerbahçe - Galatasaray derbisinin özeti...

Yazarlara göre Fenerbahçe - Galatasaray derbisinin özeti...
Spor yazarları derbi için köşelerinde ne dedi?
Metin Tekin/Sabah
Çok farklı, çok isteyen ve bununla beraber tempoyla başlayan Fenerbahçe galibiyeti hak ederken oyunun genelinde şampiyonluğu cebine koymuş, ligi bitirmiş bir Galatasaray performansı izledik dün akşam. Zaten skoru belirleyen de iki takımın maça iki farklı yaklaşımı oldu. Galatasaray onbirinde Elmander farklılığı avantaj değil dezavantaja dönüştü Galatasaray için. Fenerbahçe'yi bu maçta üstün kılan ise oyundan çok kafalarındaki galibiyet isteği ve coşkusuydu. Oyun zaman zaman gerildi. Volkan'ın çok gereksiz hareketiyle iki takım da 10 kişi kaldı ve akşamın sonunda zaten şampiyon olmuş Galatasaray ile Şampiyonlar Ligi'ni garantileyen Fenerbahçe çıktı. Şu maçta bile bu kadar gerginlik yaşanıyorsa camialar da yönetimler de oyuncular da kendini sorgulamalı.

Atilla Gökçe/Milliyet 
Skor tabelasına bakmayın. Orada sadece gollerin sayısı var. O rakamlar bir de kazanan takımı açıklar.
Kazanan takım Fenerbahçe! Şampiyonu yenmek elbette avutur taraftarı... Futbolcular aradıkları teselliyi bulur. Bir de evinde asla kırılmayan bir gurur...

Galatasaray’a bakarsak... Kimliğini kaybetmiş futbolcularla Kadıköy’e uğramışlar. Ne Muslera ne Semih, ne Gökhan... Ne Hamit, Selçuk, Melo... Ne de Terim’in sürprizi Elmander! Hepsi de hayal kırıklığı kahramanlarıydı. Zembereği boşalmış saat gibiydiler. Duruyorlardı, şaşkınlardı.

Burak Yılmaz da öyle. Amrabat ve Aydın da bozmadılar o şaşkınlar korosunu.

‘Nasıl olsa biz alacağımızı aldık’ dercesine maçı Fenerbahçe’ye bıraktılar.

Bir Drogba! Elinden geleni yapmaya çalıştı. Arkadaşlarını toparlamak istedi, Allah’ı var.

Fenerbahçe, penaltıyla geriye düştükten sonra dağılmadı, sarsılmadı. Konuğu gibi kaybolmadı. Kendi evindeki maça inanılmaz bir istek ve dirençle sahip çıktı. Kimse o gollerin arkasındaki penaltı kararına, faul tartışmalarına takılmasın. Fazlasını yapmaya niyet eden, niyetlenen kimdi? Maçı kimin sahiplendiğine baksın.

Sakat Meireles, sakatlıktan dönen Emre, ağır darbelerle sık sık düşüp tedavi gören Mehmet Topal her şeye rağmen maçı kazanmanın yollarını aradılar, buldular. Rakibi oyundan düşürdüler. Ezeli rekabetin pastasını pişirdiler.

Kazananı kutlayalım, bu yeter!

Ama bitmedi. Kimse bizi utandırmak zorunda değildi. Dünya derbisi diye parlatıp, pazarlamaya çalıştığımız şu maçı utanç bulamacına yatırmak gereksizdi. O yüzden ilk dakikalardan itibaren dayılık-delikanlılık gösterilerine yeltenen, ağır abi pozlarına bürünen itişip kakışan ve ille de hır çıkaran oyuncuları protesto ediyorum. Size aferin diyenler olabilir. Ama saygıyı hiç hak etmiyorsunuz. İşte o nedenle bizleri utandırıyorsunuz!

Güntekin Onay/Vatan 
50 bin seyircisinin önünde konsantrasyonu çok daha yüksek, daha çok isteyen bir Fenerbahçe vardı başlama düdüğü ile birlikte. Fenerbahçe orta sahası rakibi sindirmek isteyen sert ve baskılı bir oyun sergiledi. Ancak bu oyun net bir futbol kalitesi ve pozisyonlar da getirmedi. Galatasaray ise hem kendi kalitesinden hem de hırs tempo ve mücadele gücünden uzaktı.

Galatasaray Teknik Direktörü Fatih Terim’in Johan Elmander ile başlama tercihi Galatasaray’ın güçlü orta sahasını eksik bıraktı. Fenerbahçe bu bölgede 1 kişi fazla oynadı ve Galatasaray’a pas yaptırmadı. Öyle ki ilk yarıda doğru düzgün tek bir atak bile yapamayan Galatasaray Gökhan’ın elle oynamasıyla bir penaltı kazanarak 1-0 öne bile geçti. Fenerbahçe’nin bu gole cevabı gecikmezken sahanın en iyisi Webo’nun 2 golünden önce de faul tartışması vardı. Özellikle de 2. golde Pierre Webo, Galatasaraylı Eboue’yi iterek topu kazandı.

Sarı-lacivertli takımın ikinci yarının başında da istekli oyunu devam etti. Oyun olarak hiçbir bölümde Galatasaray maçı kontrolü altına alamadı. Orta sahada Cristian Baroni cezası nedeniyle zaten yok, sakatlıktan yeni kurtulan Raul Meireles ve Emre Belözoğlu da oyundan çıkmış olmasına rağmen sarı-kırmızılılar karşılaşmaya ağırlığını bir türlü koyamadı.

Galatasaray'da fizik olarak tek ayakta kalan oyuncu Felipe Melo idi. Son bölümde skoru koruyan Fenerbahçe ezeli rakibinden çok daha fazla istediği maçta haklı bir galibiyet elde etti. Hem de kadro zaafiyetine rağmen..

Hakem Cüneyt Çakır’ın yönettiği bu derbiyi UEFA hakem komitesi izlese iddia ediyorum bırakın Şampiyonlar Ligi maçı; Şiroki Brieg-Glentoran ön eleme maçında bile görev vermez.

Karşılaşmanın son bölümünde yaşanan rezillikler için ise söyleyecek bir şey yok. Milli Takım’dan da arkadaş olan Galatasaray Kaptanı Sabri Sarıoğlu ve Fenerbahçe Kaptanı Volkan Demirel’e hiç yakışmadı.

Uğur Meleke/Milliyet 
Aykut Kocaman, geçen yılın ilk TT Arena ziyaretinde 4-3-3’ün santrfor pozisyonunda Alex’i ilk kez denemiş, o testin bedelini 3-1’lik mağlubiyetle ödemişti. Bu yılın ilk yarısında Aybaba, Kadıköy deplasmanında sol bekte Escude’yi ilk kez denedi, orada da sonuç hezimet oldu. Bir derbide Amerika’yı ilk kez keşfetme sırası bu kez Terim’deydi(!): Tamam Elmander çok yürekli, Elmander harika bir takım oyuncusu. Ama Elmander fiziksel olarak yüzde yüz değilse çok eksiliyor, sıradan bir adama dönüşüyor. Terim, fiziksel olarak hazır olmayan Elmander’i, Sneijder’ın pozisyonunda ilk kez Kadıköy’de denemeye kalkınca o da ağır bir bedel ödedi: Kadıköy’de Galatasaray dikey pas trafiğinde aksadı, oyunun kontrolünü Fenerbahçe’ye verdi ve bedelini ilk 45’te 2-1’lik yenilgi ile ödedi...

46’da kalkacak tabelada Elmander’in numarasının yazacağını aşağı yukarı herkes tahmin ediyordu, ama yerine giren adamın Amrabat olması, bence Galatasaray teknik ekibinin ikinci hatası. Birincisi, istediği skoru yakalayan Fenerbahçe’nin, Amrabat’ın istediği derin boşlukları bırakmasını beklemek bence hayalcilik. İkincisi de, Galatasaray’ın sorunu zaten hücumda süratlenmek değil, birinci-ikinci ve ikinci-üçüncü bölgeler arası pas trafiğini akıcı hale getirememekti. Bunu da bir kenar hücumcusu değil, ancak orta sahaya yapılacak bir yetenek takviyesi çözebilirdi. Emre sakat, Engin evde olduklarına göre kulübedeki çare Yekta olabilir gibiydi sanki.

Tabii Galatasaray’ın orta sahada bu denli aksamasında Fenerbahçe’nin yürekli merkez oyuncularının hakkını teslim etmek gerek. Mehmet, Emre ve Raul (hocalarının maçın başında kullandığı tabirle) yürek ve fizik olarak yüzde yüzlerini sahaya koydular; şampiyon Galatasaray’ın son haftalarda büyük çıkış yapan Hamit-Melo-Selçuk üçlüsünü de etkisiz hale getirdiler.

Son tebrikse gecenin yıldızına, şovu çalan adama: Webo’ya. Geldiği günden beri Kuyt’ı, Sow’u, tüm takımı bir kademe ileri çekti. Belki çok gösterişli değil, ama çok faydalı. Dünkü üç puanın kazanılmasında onun çabası başroldeydi. Evet, ikinci golde Eboue’yi ittiği net olarak gözüküyor, ama sanırım Fatih Terim tribünde şunu düşünmeden edememiştir: Orada Fildişili yıldızın ayakta kalma ihtimali yok muydu? Orada düşerek faulü kazanmayı denemek, almaya değer bir risk miydi? Eboue’nin Gençlerbirliği maçında aldığı bir benzer risk üç puana mâl olmuştu üstelik... Umarım aynı şeyleri kendini televizyondan izleyince Eboue de düşünmüştür.
13 Mayıs 2013 10:31
DİĞER HABERLER