Türk Ticaret Kanunu ile uygulanmaya başlayan kamyon arkası yazıların yasaklanması başta Ahmet Turan Alkan olmak üzere yazarları da epey üzmüş.
Bugün, iki Zaman Gazetesi yazarı da aynı konuya değinirken yazılarında en çok dikkati çeken nokta, ‘kaybedilen bir kültür' oldu. İşte gülümseten o yazılardan ilgili bölümler...
Ahmet Turan Alkan:
Beni Türk kebapçılarına emanet ediniz!
Hava kurşun gibi ağır... 1 Temmuz itibarıyla yürürlüğe giren yeni Türk Ticaret Kanunu, ilk hamlesiyle gönlümüzü yaraladı, kalbimizi dilhûn etti ve zaten tartışılmakta olan ifade ve fikir hürriyetine ağır bir darbe indirdi.
Özetliyorum: Kamyon yazıları yasaklandı!
Artık Türkiye zihnî iklim itibarıyla daha karanlık, daha mağmum ve korkutucu bir iklime büründü. Nefes almaktan korkar hale geldik. Şimdi vecize söylerken bile şüpheli nazarlarla etrafı kolaçan ettikten sonra birbirimizin kulağına sessizce fısıldıyoruz:
-Beni sevme, sevdiğimi bil yeter!
Muhatabımız elini ağzıyla örterek sessizce cevap veriyor:
-Bir kavanoz reçel; bunlar da geçer!
Tamam mugalâta yapmayalım; düzenleme, seyir halindeki araçların sağına soluna yazılmış edebî ürünlerin, diğer sürücülerin dikkatini dağıtmaması için yapılmış olmalı. Araştırmacı gazeteci tarafım fena halde tembel bugün, dolayısıyla yeni kanunun -aynı gerekçeyle- yol kenarlarındaki reklam panolarına bir yasaklama getirmiş midir, bilmiyorum. Eğer akl-ı selîm harekete geçti ve yol reklamları da yasaklandıysa, Karadeniz usulü ekmek pişiren yolboyu fırınlarını 500 metre geçtiğimizde bizi kimse ikaz etmeyecek demektir. Ne fena! Kamyon edebiyatının vicdanlarımızda açtığı vahim boşluğu şimdi neyle ikaame edeceğiz?
Ben olsam, fikir ve edebiyat hürriyetine açıkça kasdeden bu düzenlemeyi Ticaret Kanunu'ndan çıkarırdım zira son zamanlarda, özellikle Cumhurbaşkanlığı seçimlerine giden sürecin takvimi işlemeye başlayalı beri aldığı bir dizi şaşırtıcı kararlarla, milli birlik ve beraberliğe ilaveten kamyon edebiyatına en çok muhtaç olduğumuz şu günlerde kendisini topuğundan vurmakla hükümet (Düzde geçme beni, yokuşta mahcup ederim seni!) eşdeğer bir hata yapıyor.
****
Ali Çolak
Yazık ettiniz 'kral'
İki yaz önce olmalı. Bilecik'ten Kütahya'ya doğru giderken, o upuzun ve tenha yolda bir kamyonun tozluğunda kısacık bir söz:
"Seyfi Baba'yı eskiler iyi bilir"! Çoğu kimse için sıradan, önemsiz belki de anlamsız bir cümlecik..
Fakat nedendir bilinmez, bende olağan dışı bir tesir bırakıyor, çarpılıyorum. Önümde meçhul fakat sıra dışı hikâyesi olduğu aşikâr bir uzun yol ustası gidiyor. Bir kamyon, bir cümle ve bir hikâye... Fakat, kimdi Seyfi Baba, nasıl bir macerası vardı ve bize ne anlatmak istiyordu?
Bir kere bugünün adamı değildi. Şimdilerde itibarı yürümüyor olabilir, fakat bir zamanlar bu âlemde onun da sözünün geçtiği, namının yürüdüğü gerçekti. Küskünlük değilse bile bir kırgınlığı dillendiriyordu derinden. Günün şartları ve değerbilmez insanları karşısındaki savunmasızlığını ilan ediyordu.
Evet, Seyfi Baba'nın, bugünkülerin hafife aldığı fakat 'eskiler'in takdir ettiği 'derin' bir hikâyesi olduğunu tahmin etmek güç değildi. Bu sözü, dehrin hem ikbalini hem idbarını görmüş bir adam söyleyebilirdi. Eski güzel, muteber günlerin hatırası, kim bilir hangi maceradan arta kalmış, içinde hâlâ parıldayıp duran güven duygusu ve şimdi bir yığın gönül kırıklığıyla, artık her gün biraz daha uzayan yollarda gönülsüzce yol alıyor, ömür tüketiyordu. Böyle hayal ettim onu ve sözünü günlerce dilimde dolandırdım. Sonra sonra, hatırladıkça gülümsedim.
Gazetedeki haberi okurken hep onu, Seyfi Baba'yı düşündüm. Yeni Ticaret Kanunu, kamyon yazılarına yasak getirmiş. Uymayanlar ceza ödeyecekmiş. 'Yolların kralına ilk ceza' diyor gazete. Bursa'da kamyonculara kesmişler. Bir gün Seyfi Baba'ya da kesecekler. O yazıyı indirecek. Hikâyesi büsbütün susacak, unutulacak. Kederlenecek Seyfi Baba, yollara küsecek.
Hayatın her alanının böyle standarda bağlanması, zapt u rapt altına alınıp bir örnekleştirilmesi doğru mu? Kamyon yazılarının bir kanun maddesiyle kaldırılması?.. Kamyon yazısı deyip geçmeyiniz, söz konusu olan, yol kültürümüzün neredeyse bir asırlık geçmişinin yazılı tarihidir! Nice insanın, maceranın, sevincin ve kederin hikâyesi. Bin bir kılıkta karşınıza çıkan o perişan cümleler, şiir kırıkları, vecize denemeleri (ki öyle olsun diye söylenip yazılmamıştır, adamakıllı doğaldırlar) meçhul adamların meşhur olmuş sözleridir ki, her birinizin hafızasında bir hayli yekûn teşkil eder. Onlar artık insanları, şehirleri, bölgeleri aşmış; basbayağı klasikleşmiş ve anonim /popüler halk edebiyatımızın hafızasına, kendine mahsus bir şube olarak eklenmiştir.
Ne kadar yasaklasanız da 'kamyon edebiyatı' diye bir deyim vardır artık.