Boydakların bereketli bahçeleri. Bahçeye ektikleri her tohum yedi başak olur, her başakta da yüz dane. Tevrat ve İncil’de ise misali şöyledir: Öyle bir ekin ki filizini çıkarmış, sonra da kuvvetlenmiş, derken kalınlaşmış da artık gövdesi üzerinde doğrulmuş. Bu bahçe sahibinin hoşuna gider, şehirde bozgunculuk yapan dokuz çetenin, kırk haramilerin, ise gayzını arttırır.
Arttırdı da.
Financial Times’ın belirttiğine göre Boydak Holding’in sadece 2015 yılındaki geliri 2,3 milyar dolardı. Kırk haramiler el koyduklarında, Boydaklara ait şirketlerin tahmini değerinin 11 Milyar dolar olduğunu aktarıyor Financial Times.
Siyaseti zenginleşme vasıtası gören çetenin lideri Erdoğan’ın, Boydakları hedefe koyması ne 15 Temmuz kontrollü darbesi ile alakalıdır ne de 17/25 2013 yolsuzluk operasyonları ile. Erdoğan dokuz çeteden biri olan “havuz” namı ile meşhur soygun çetesini oluşturmaya başladığında ilk hedefe koyduğu kişilerdendi, Boydaklar.
Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) ilk döneminde Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'nun (TMSF) el koyduğu gazete ve televizyon kanallarından bazılarının Boydak Holding tarafından satın alınması için iktidar medyasında, TMSF ile Boydaklar arasında görüşmeler başladığına dair, masa başı haberler yapılmaya başlanmıştı. Boydaklar Erdoğan’ın niyetini anlayıp, gasp edilen gazete ve televizyonlara ilgisiz kalınca, Kayseri kökenli Taner Yıldız ve Mehmet Özhaseki gibi siyasetçiler TMSF’nin elinde bulunan bazı gazete ve televizyonları almaları için Boydakları ziyaret turlarına başladılar. Boydaklar resmen Erdoğan’ın kuracağı suç havuzuna davet ediliyorlardı.
Bugün Türkiye’yi soyan 5’li çete diye bilinen örgüte girmeyi reddeden Boydakların kalemi o zaman kırılmıştı. Erdoğan, gözünü kamaştıran, hırsını köpürten, gayz ve hasedini bileyen Boydak bahçelerine çökmeyi kafasına koymuştu bir kere. Gerisi minareye kılıf bulmaktan başka bir şey değil. Halkımız yıllardır minarenin kılıfındaki desenleri konuşup dururken, ellerinde ve ceplerinde olanın önemli bir kısmını bu dokuz çeteye kaptırmıştır.
Erdoğan’ın bulaştığı yolsuzluk buzdağının, sadece görünen kısmını anlatan 17/25 Aralık Yolsuzluk Operasyonlar, Boydakların mallarına çökmek için bir vesile oldu. 17/25 Aralık Operasyonlarından üç ay sonra yapılan yerel seçimlerde, Türkiye toplumu önemli oranda Erdoğan’ın yolsuzluklarını "çalıyor ama çalışıyor" diye onaylayınca, o da Boydakların mülklerini gasp etmek için devlet gücünü kullanmaya başladı. Gizli işleri pervasızca alenileşmeye başladı.
Boydaklar temizlik, dürüstlük, vergi ödeme hassasiyeti, hayırseverlik, yardımseverlik, çalışanların hukukunu koruma gibi konularda tıpkı Koza İpek gibi Türkiye’nin ve belki de dünyanın en güvenilir şirketlerinden biriydi.
Mesela 2012 yılında Kayseri’de en fazla kurumlar vergisi ödeyen 100 şirketin ödediği toplam verginin yüzde 47’sini Boydaklar ödediği için Kayseri Vergi Dairesi Başkanlığı tarafından plaket verilmişti. Sadece Kayseri de değil. TBMM Başkanlığı da memlekete yaptığı hizmetlerden dolayı Boydaklara 2006’da "Üstün Hizmet Ödülü" vermeyi uygun bulmuştu. Hazindir ki bu ödülün verilmesine sebep olan eylemler, 10 yıl sonra Holding’e el konulmasının delilleri olacaktı.
Bütün bunlara rağmen sırf Erdoğan’ın suç havuzuna katılmadıkları ve onun yolsuzluklarına destek vermedikleri için, 2014’ten sonra iki yıl boyunca Boydaklara devletin muhtelif denetim ve teftiş ekiplerini gönderildi.
Devleti bir suç mekanizması gibi kullanan Erdoğan bu süre zarfında Boydaklara baskı kurmak için holding şirketlerine 2000 civarında baskın denetim yaptırdı. Gün başına nerede ise dört teftiş ve denetim ekibi düşer. Her şeyi didik didik etmelerine rağmen herhangi bir yolsuzluk veya suç unsuru bulunamaz. Sırf cezalandırmaya bir sebep bulmak için, mesela "bir kapının boyu olması gerekenden 2 cm kısa imiş" gibi akla ziyan suçlamalar ile çeşitli cezalar verildi.
Bu arada hayır işlerine ağırlık veren aile Boydak Eğitim ve Kültür Vakfını kurmuşlardı. Bu vakıf daha ziyade Boydak Holding şirketlerinde çalışan personele yardım etmektedir. Mesela hasta olan, tüp bebek tedavisi olmak isteyen personele sağlık yardımı, çalışanların çocuklarına burs, yine kurum çalışanlarına değişik gıda ve kıyafet gibi yardımlar yapmaktadır.
Ayrıca vali ve kaymakamlıkların belirlediği fakirlere de ihtiyaç duyulan yardımlar bu vakıf üzerinden yürütülmektedir. Bütün bu hayır işleri günün sonunda suç sayıldı. Kayyım atanmasının temel gerekçesi de Boydak Holding’in Boydak Vakfı’na yaptığı yardımlar gösterildi. Ne kadar trajik bir durum.
Bu cezalar, suç havuzunu oluşturan medyanın yoğun kara propagandası eşliğinde verildi elbet. İki yıl boyunca Boydaklar hakkında yalan ve iftiralarla dolu propagandalar ile itibar suikastleri yapılarak toplum bir kötülüğe hazır hale getirilir ve 3 Mart 2016’da Boydaklara operasyon yapan polisler Boydak ailesinin fertlerini gözaltına almaya başlar.
5 Mart 2016’da kardeşi Memduh Boydak ile tutuklanan Hacı Boydak, herhangi bir suçu olmadığı için 17 Mayıs 2016’da tahliye edilir. Tahliye sonrası aşırı kilo kaybı gibi nedenlerle 15 Temmuz 2016 günü yapılan sağlık taraması neticesinde mide kanseri olduğunu öğrenir. Boydak ailesi aldıkları haberin şoku ile üzgün bir şekilde evlerinde toplanmış ve bir hal çaresi ararken, Erdoğan çoktan ikinci faza geçmiş ve daha sonra yapacağı büyük talanların zeminini hazırlamak için sahte ve kontrollü bir darbe sahnelemeye başlamıştı bile.
22 Temmuz 2016’da Amerikan Hastanesi’nde yapılan ameliyat ile Hacı Boydak’ın midesinin %40’ı alınır. Ama 15 Temmuz ile zemini hazırlanan OHAL’i ilan eden Erdoğan, muhalif avına çıkarken Boydak ailesi de hedefe ilk konanlar arasındaydı. Böylece o 2010 yılında başlayan Boydak operasyonunun meyvelerini toplayabilecekti.
Hacı Boydak 29 Temmuz 2016 günü, ailenin gözaltına alınan diğer 4 bireyi gibi gözaltına alınmak istendi. Arandığını haber alan Hacı Boydak, bir haftalık ameliyatlı olduğu halde, Hürriyet gazetesini arayarak kendisinin Amerikan Hastanesinde kaldığını ihbar etti. Yeni Türkiye’de yeni bir gelenek başlamış ve ameliyathaneler, yoğun bakım servisleri ve hastane odaları polislerin yeni nöbet yerleri olmuşlardı.
Hacı Boydak da taburcu olduğu ve ikinci kez gözaltına alındığı 3 Ağustos 2016 tarihine kadar polis gözetiminde tutuldu. 4 Ağustos 2016 günü çıkarıldığı mahkeme tarafından serbest bırakıldı. Ameliyattan çıkmış ve tedavisi devam eden bir hastanın tahliyesi normal durumdu. Ama bu tahliyeye öfkelenen Erdoğan tetikçilerini sahaya sürmüştü. 4 Ağustos 2016 günü Cem Küçük’ün attığı tweet nedeniyle evinde arama yapıldı.
Cem Küçük, kanser teşhisi konduğu 15 Temmuz 2016 günü üzgün ve sıkıntılı toplanan ailenin, darbe kutlamaları için toplandığını ima ederek, gaddarca bir iş yapmış ve Hacı Boydak’ın tekrar tutuklanmasını sağlamıştı. Tüm hastane kayıtlarına rağmen sanki o gün ölümcül hastalık nedeniyle yapılan ziyaretler, kutlama için yapılmış gibi gösterilerek suçlamalar yapıldı ve Hacı Boydak 5 Ağustos 2016’da üçüncü kez gözaltına alındı ve ikinci kez tutuklandı.
5 Mart 2016’dan beri Sincan cezaevinde tutuklu bulunan kardeşi Memduh Boydak ile Hacı Boydak darbe teşebbüsü ile suçlanıyor. Bugüne kadar Boydak ailesinin eş ve çocukları dahil 20’den fazla ferdine adli işlem yapıldı.
Vahşiler acıktıklarında ağacı kökünden kesip yerler. Zorba hükümetler de öyledir. Kasasında yaklaşık 200 milyon dolar nakit bulunduğu halde 18 Ağustos 2016’da kayyum atanan 50 yıllık Boydak ailesinin şirketlerinin 12 Temmuz 2018’de müsadere edilmesine karar verildi. Gerek kayyum döneminde gerekse müsadere döneminde Boydakların varlıkları, havuzun okunmayan gazeteleri ile izlenmeyen televizyonlarına reklam gideri adı altında aktarılarak suç havuzu ayakta tutuldu.
Böylece havuza katılmayı reddeden Boydakların varlıkları, kılıfına uydurularak suç havuzunun finansmanında kullanıldı. Hatta bu dönemde mobilyada vergileri indirmek sureti ile Boydak holdingin kazançları arttırılarak havuza daha fazla kaynak aktarılması sağlandı. Devlet hazinesine akan Boydakların ödedikleri yüksek ve düzenli vergiler kesildi.
Boydakların gelirleri Erdoğan ve suç havuzuna aktarıldı. Hazindir ki gelirlerine el konulan halk ve temsilcisi siyasi partiler bu durumu sadece seyretti.
Erdoğan, Boydakların ismini unutturmak ve kendi adını yüceltmek için Holding’in ismini değiştirdi. Ama bu çaba nafiledir. Boydakların ismi milyonların kalbine yazılmıştır bir kere. Erdoğan’ın ismi de şüphesiz dünyada layık olduğu halde anılacaktır. O halde son sözü Sadi Şirazi’ye bırakalım:
“Kazara bir sapan taşı, bir altın kâseye değse
Ne kıymeti artar taşın, ne kıymetten düşer kâse.”