Yedi Düvel ile mücadele eden(!) bir ülkenin gündemi bir atlet...

Güçlülerin pedagojisinde, muhatabınızı ne kadar büyütürseniz mücadeleniz o denli büyük görünür. Bu sebeple bir güç, kendisine düşman olarak gördüğü kişi/yapı/sistemi daha tanımlarken abartmaya başlar. Bu abartının ardından yapılan mücadeleye büyüklük atfedilir ve normatif ortamlarda sıradan gibi görünen şeyler bir anda “kurtuluş mücadelesi” gibi görünür.
İktidar mücadelesinde hem haklı hem de oldukça güçlüdür zira verilen savaş sadece kimilerinin zannettiği gibi sıradan kişilere (örneğin ev hanımlarına, yeni doğum yapmış kadınlara veya sıradan esnaflara, pazarcı teyzelere) değil, aslında ‘Yedi Düvele’ karşıdır. 

Öte yandan bu abartılı mücadele terminolojisinin ister istemez sapacağı bir açmaz er ya da geç ortaya çıkar. Çoğunlukla mizah ile izah edilebilen bu açmazlar, güçlü tarafın gözden kaçırabildiği ölçüde kalıcı olur gibi görünse de, süreçler tamamlanıp sular durulduğunda ortada oldukça trajikomik manzaralar çıkar. 

Yazıma bu sebeple “Atlet” başlığını uygun gördüm. 

Atlet derken sportif bir tanım kullanmıyorum, konumuzun atletizmle ilgisi yok. 

Darbe Girişimi sonrasında, yazının girişinde tanımlamaya çalıştığım abartılar yapılırken ‘Helyum bombası atıldı’ argümanı ile beraber, “tanklar atletle, gömlekle durduruldu” gibi cümleler de sarf edildi. Hatta Anadolu’nun değişik köşelerinde esnaf kahvehanelerinde erkeklerin birbirlerine “Atletle tank egzozunu tıkamak” konulu efsaneler bile anlatılır oldu. Sosyal medya mecralarında böyle kaydı yapılmış onlarca video halen dolaşımdadır. 

Askerlik alanındaki uzmanlar şüphesiz bu tartışmaları ve iddiaları tebessümle izliyordur eminim. Ancak, böylesi basit bir mücadele yönteminden büyük bir kahramanlık destanı çıkarılmaya engel değil bu durum. 

Nihayetinde bir fanilaydı vatandaşın elindeki…

Pazardan üç beş liraya alınmıştı belki ama ülkenin kaderini etkilemiş, sahibini kahramanlaştırmıştı. 

Bilmiyorum atletiyle tank durdurduktan sonra gazi maaşı alan kahramanlarımız var mı?

Varsa şaşırmaz kimse…

Bir gazeteci olan Selahattin Sönmez’in derlediği (Evet bu tür kitaplar için ‘yazdı’ demek iddialı bir terim olacaktır) Adaleti Yolda Arayanlar isimli kitap bu nedenle çok ilgili çekti. 

Bir kere belki de son elli yılımızın en ciddi ve kendiliğinden gelişen bir eylem olan (Gezi Parkı’nı ayırıyorum bu genellemeden) Adalet Yürüyüşü’nün derli toplu bir kronolojik anlatısı var çalışmada. Dahası, bugüne kadar medyada pek görmediğimiz görseller ise bezeli bir çalışma. 

Yeri gelmişken alternatif ve muhalif medyanın önemini de vurgulayalım. 

Bugün pek çok önemli haber iktidarın medyasında kendine yer bulamıyor. Bu gayet de doğal. 

Ancak ana akım medya da çekindiğinden ya da başıma bir iş gelir endişesiyle sanırım pek bulaşmak istemiyor bazı konulara. 

Örneğin muhalif partilerin isimleri artık sadece iktidara yakın medyada değil, sair medyada da kendine pek yer bulamıyor. 
TRT ise çoktan devlet ciddiyetini yitirdi sanırım. Bu konuyu iletişim uzmanları daha iyi değerlendirecektir şüphesiz. 

Bahsi geçen kitaptaki fotoğraflardan en çok dikkat çeken ve medyada tartışılan hangisi oldu dersiniz?

Evet yanılmadınız, CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun atlet ile görüldüğü fotoğraf!

Şöyle bir açmaz ortaya çıkmış oldu. 

İktidarın yetkilileri ve medyası Kılıçdaroğlu’nu düne kadar bazı haberler dolayısıyla hainlik ve casusluk dahi pek çok ciddi suçlamayla itham ederken, mesele birden bire atlet tartışmasına döndü. 

Ülkenin en ciddi kalemleri, yorumcuları oturup bunun üzerine yazı yazdılar, ekranlarda bunu tartıştılar. Bizzat Cumhurbaşkanı –kaçıncısını düzenlediğini tam olarak bilmediğim-  Muhtarlar toplantısında konuya değindi. Karşınızda muhtarlar ve atleti eleştiriyorsunuz. 

Ya da…

Yedi Düvel ile mücadele eden bir ülkenin gündemi bir atlet…

İşte tam da bahsini etmeye çalıştığım pestenkeranilik budur…

NOT: Sevgili okuyucularım, inanılmaz mağduriyet mesajları alıyorum. Hepsini teker teker okuduğumu bilmenizi isterim. Ne var ki, hemen yazmak benim için oldukça zor, bir bağlama oturtmak ve daha önemlisi yaşanan acının hakkını vererek yazmam için bana biraz mühlet vermenizi istiyor, anlayışınız için teşekkür ediyorum. 
Aile içinde atletle kahvaltının yapılabildiği ama siyasetinde atletten daha ciddi meselelerin tartışıldığı bir ülkeye uyanabilmek ümidiyle hoşçakalın. 

Meral Aslan

23 Ağustos 2017 10:53
DİĞER HABERLER