Fiyat artışları, toplu yemek sektöründe hileli ürünlerin patlamasına yol açtı
Yemekçi Yönetim Kurulu Başkan Vekili Levent Bulutoğlu, et ve süt ürünlerindeki fiyat artışlarının, piyasada hileli ürün patlamasına yol açtığını belirterek, ''Köfte, sucuk ve salamlara et yerine soya katılıyor. Kırmızı et yerine hindi budu satılıyor. Dana kıymalardan tavuk sakatatı çıkabiliyor'' dedi.
Bulutoğlu yaptığı açıklamada, toplu yemek firmasını öne taşıyan en önemli unsuru, ''sağlıklı koşullarda yemeği üretmesi ve ulaştırması'' şeklinde tanımlarken, bu alanda ihmal edilmemesi gereken noktaları ''hijyen'', ''hammadde ağının yeterliliği ve hammadde sağlayıcılarının üretim kriterlerinin keskin çizgilerle belirlenmiş olması'' ve ''müşteri ilişkilerinde kuvvetli, çözüm üretmeye odaklı kadroya sahip olmak'' olarak sıraladı.
Türkiye'de toplu yemeğin, 2,5 milyar dolarlık bir pazar iken, toplu yemek şirketlerinin payının yaklaşık yüzde 29 olduğunu ve sektörün büyüme beklentisinin bu yıl için yüzde 5 civarında bulunduğunu kaydeden Bulutoğlu, hazır yemek sektöründeki en büyük eksikliğin, denetimsizlik olduğunun altını çizdi ve yetişmiş, eğitimli personel bulmanın zorluğuna ve ürün darlığının fiyat artışlarını getirdiğine değindi.
Bulutoğlu, toplu yemek konusunda fiyatın belirleyici etken olduğuna işaret ederek, şunları anlattı:
''Son dönemlerde et ve süt ürünlerinde yaşanan fiyat artışları, piyasada hileli ürün patlamasına yol açtı. Köfte, sucuk ve salamlara et yerine soya katılıyor. Kırmızı et yerine hindi budu satılıyor. Dana kıymalardan tavuk sakatatı çıkabiliyor. Burada asıl iş, toplu yemek hizmetinden faydalanan firmalara düşüyor. Biz, yemek hizmeti alan her firmanın kendi içinde denetim mekanizmasını doğru işletmesi gerektiğini düşünüyoruz. Örneğin, piyasada kabul görmüş et ve süt ürünleri üreticilerinden malzeme temin edilmesi öncelikli işlerden biri olmalı. Ayrıca yemek firmalarına ait depolar da sık sık denetlenmeli.''
Bulutoğlu, İstanbul'daki yaklaşık 3 bin 500 yemek firmasının, 1.165 tanesinin İstanbul İl Tarım Müdürlüğüne kayıtlı olduğunu açıklayarak, şu bilgileri verdi:
''Bu da, İstanbul gibi bir mega kente yemek hizmeti veren firmaların üçte ikisinin bir anlamda korsan olması demek. Madalyonun bir başka yüzü de var; ruhsat, firmalara bu işi yapma yetkisi verir ama sağlık ve hijyen konularını garantilemez. Ruhsatı olan hazır yemek firmaları içinde HACCP belgesine sahip işletmelerin oranı yüzde 56'da kalıyor. Buradan da 3 bin 500 firmadan 56 tanesinin 'uygun' olduğu sonucuna varırız ki, sadece rakamlar bile durumun vahametini anlatmaya yeterli. Hazır yemek hizmeti alan firmalar, fiyat sorgulaması veya karşılaştırması yaparak bir sonuca varabilirler veya satın aldıkları yemeğin içine giren gıda maddelerinin piyasada kabul gören markalardan olup olmadığını araştırabilirler. Üretim, müşterinin mutfağında yapılıyorsa rutin denetimlerle işin kontrolü sağlanabilir ancak taşıma yemek hizmeti alan müşteriler için tek tavsiyem firmalarını denetlesinler.''
-''YURTDIŞI GÖRÜŞMELERİMİZ BAŞLAMIŞ DURUMDA''-
Günlük 250 bin kişiye toplu yemek hizmeti sunan Yemekçi'nin, bu sayıyı 400 bin kişiye ulaştırmayı hedeflediğini ve 25 ilde faaliyet gösterdiğini belirten Bulutoğlu, şöyle devam etti:
''2009'un ilk altı ayıyla mukayese ettiğimizde 2010 yılının aynı döneminde yüzde 50'ye yakın büyüme gerçekleştirdiğimizi söyleyebiliriz. Bu yıl Yemekçi olarak Türkiye'nin diğer illerinde de faaliyetlerimizi artırma yoluna gittik. Adana, Manisa, Mersin illerinde yeni projelerimiz başladı. Karadeniz Bölgesi'nde mevcut müşterilerimize ilaveten yeni sözleşmelere imza attık. Aslında 2010 yılındaki büyümemizin, İstanbul'la beraber Türkiye genelinde gerçekleştiğini söyleyebiliriz. 2011'de mevcut pazarımızı koruyarak yüzde 15-20 büyümeyi hedefliyoruz. Asıl hedefimiz ise yurt dışına açılmak. Bu hedefe ulaşabilirsek, bir ilki de başarmış olacağız ve yurtdışına açılımı başlatmış ilk Türk hazır yemek kuruluşu olacağız. Bu konuda Yemekçi olarak herhangi bir endişe de taşımıyoruz, yurtdışı görüşmelerimiz başlamış durumda.''
İnsan sağlığı ve dengeli beslenme hedefli üretim yaptıklarını kaydeden Bulutoğlu, daha sağlıklı olduğu kabul edilen haşlayarak pişirme yöntemini tercih ettiklerini, bunun için kombi fırınlar kullandıklarını, buharda pişirme tekniğine uygun olan tüm gıdaları bu yöntemle pişirmeyi tercih ettiklerini söyledi.
Bulutoğlu, kendi iç denetimlerini sağlamak amacıyla oluşturdukları kalite departmanlarının yanı sıra, bağımsız denetim şirketleriyle çalıştıklarını dile getirerek, personeli eğitmek, onlara eğitim belgesi sağlamak amacıyla, her bölgede halk eğitim merkezlerini harekete geçirerek personele eğitimler aldırdıklarını anlattı.
-''KADINLAR, 'GÜN'LERİ İÇİN BİZE ULAŞIYOR''-
Yemek hazırlamaya ayrılan zamanın daraldığına, yemeklerde daha pratik şeylerin tercih edildiğine ve daha çok dışarıdan yemek sipariş edildiğine değinen Bulutoğlu, kadınların, ''gün'', ''altın günü'' buluşmalarında kendilerine ulaşıldığını anlatırken, ''Tamamen alışkanlıklarımızla, kültürümüzle alakalı yemeklere yöneliyoruz böyle durumlarda. Bazen 'mercimek köfteyi ben yapayım, zeytinyağlı dolmayı anneme yaptırırım' dedikleri oluyor. Kabul edilebilir bazı kaygıları oluyor ama biz o noktada kendilerine taahhütlerde bulunuyoruz'' diye konuştu.