Peki bu ne anlama geliyor? TR724.com sitesi yazarı Ekonomist Semih Ardıç analiz etti.
İrili ufaklı binden fazla şirket Başbakan ile yirmi altı bakanın imzası ile evvela kayyıma, akabinde Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na (TMSF) devredildi. Şirketler hakkında kesinleşmiş tek mahkeme kararı olmadığı gibi TMSF’nin bankacılık haricinde faaliyet gösteren herhangi bir şirketi devralma ya da satma yetkisi yok. İsmi üzerinde sadece bankalardaki mevduatın sigortası.
İnsanların alın teri ve göz nurunun devlet kılığına bürünmüş bağiler tarafından yağmalanmasından başka bir karşılığı yok idarenin aldığı kararların. Kanunda verilmemiş imtiyazı mülkiyet hakkının gaspı için kullanan her kişi ve müessese suç işliyor. Devran döndüğünde bu suçlardan yakayı kurtaramayacaklarını bildikleri için çaldıkları minareye kılıf uydurma gayretindeler. En son 691 Sayılı KHK Resmî Gazete’de yayımlandı.
DENETÇİYİ BAKAN TAYİN EDECEK
Bahse konu KHK’ya temel hak ve hürriyetleri hiçe sayan zihniyetin gölgesi düştü. TMSF’ye devrolunan şirketlere denetçiyi ilişkili bakan sıfatıyla Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli tayin edecek. Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 399. Maddesi yine bakanlar kurulu marifeti ile değiştirildi.
Hükümet, AKP’nin ekseriyeti elinde bulundurduğu Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne müracaat etme lüzumu bile görmüyor artık. Muhalefetin de TBMM’nin de mevcudiyeti göstermelik. Demokrasinin ancak bu kadarına tahammül edebiliyorlar.
TÜRK TİCARET KANUNU GAYET NET
TTK 399’uncu Maddesi’nin 1. Fıkrası’nda, “Denetçi, şirket genel kurulunca; topluluk denetçisi, ana şirketin genel kurulunca seçilir. Denetçinin, her faaliyet dönemi ve her hâlde görevini yerine getireceği faaliyet dönemi bitmeden seçilmesi şarttır. Seçimden sonra, yönetim kurulu, gecikmeksizin denetleme görevini hangi denetçiye verdiğini ticaret siciline tescil ettirir ve Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi ile internet sitesinde ilan eder.” hükmü var. Kanun bu kadar kati iken son KHK ile denetim yetkisi bakana verildi.
6102 Sayılı TTK’nın 399’uncu maddesinin altıncı fıkrasına aşağıdaki cümleler ilave edildi: “Kayyımlık görevi TMSF tarafından yürütülen şirketlerde faaliyet döneminin dördüncü ayına kadar denetçi seçilememiş olması halinde denetçi, şirket yönetim kurulunun teklifi üzerine TMSF’nin ilişkili olduğu bakan tarafından atanır. Bakan bu yetkisini Fon Kurulu’na devredebilir.”
MAHKEME KARARINA, KANUNA LÜZUM YOK
Efkan Ala, Başbakanlık Müsteşarı iken Gazeteci Mehmet Baransu’nun gözaltına alınmasını istemiş ve devrin İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu’ya şunları söylemişti: “Mahkeme kararına lüzum yok, kapısını kırın alın o adamı.” TTK’da yapılan değişiklik de bu zihniyetin eseridir. Kanuna maddeyi ilave et. Bakanlar imzalasın, işlem tamam!
Oysa ‘denetçi/müfettiş’ müessesesi, Anonim Şirketlerin olmazsa olmazlarından biridir. Bu kadar hassas bir yetkiyi kullanacak kişi ya da kişilerin tayini yönetim kuruluna bırakılmamıştır. Bu imtiyaz Genel Kurul’a aittir.
Müfettişin en bariz vasfı tarafsızlığıdır. Son KHK ile tarafsızlık şartı ortadan kaldırıldı. Şirketlere el koyma kararı veren bir bakan şirketin iyi idare edilip edilmediğine karar verecek müfettişi de atayacak. Ortakların, hissedarların, çalışanların ve tedarikçilerin hakkını kim muhafaza edip gözetecek? Hiç kimse. Ciğer kediye teslim edildi.
BOYDAK, KOZA, KAYNAK, NAKSAN VE…
OHAL’deki Türkiye’yi KHK ile idare etmek varken muhalefeti, maşeri vicdanı ikna etmek için uzun uzun müzakerelere ne lüzum var! Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) iktidarı, Recep Tayyip Erdoğan’ın “Allah’ın lütfu.” dediği 15 Temmuz 2016 darbe tiyatrosundan itibaren kanun çıkarmak ya da kanunlarda ihtiyaç duyulan kısmî değişikleri yapmak için TBMM’ye müracaat etme zahmetine katlanmıyor.
Ehl-i vicdan herkes KHK’ların hukukîlik şöyle dursun kanunîlikten dahi uzak olduğunda hem fikir. Farklı meslekten 115 bin memur KHK ile ihraç edilince anayasa ve kanunlara mugayir işlem meşruiyet kazanmadı. TMSF’ye devrolunun ve aralarında Boydak, Koza, Kaynak ve Naksan gibi büyük holdinglerin de yer aldığı şirketlere bakan tarafından denetçi tayin edilmesi ile asrın en planlı hırsızlığına kılıf bulma telaşını ele veriyor.
EL KOYMA KARARI HUKUKİ İSE BU TELAŞ NİYE!
Madem her karar hukukî ise niye KHK ile böyle bir adım atılıyor? AKP, vasıfsız ellerde mum gibi eriyeceğini bilerek Türkiye’nin göz bebeği şirketlere el koyma kararı almıştı. Yüzlerce şirkete el konulurken Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannâmesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, 1982 Anayasası ve kanunlarla teminat altına alınmış mülkiyet hakkı ve teşebbüs hürriyeti alenen çiğnendi.
TMSF’ye devredilen şirketlerinin sahiplerinde ne kara para çıktı ne de vergi kaçakçılığı tespit edilebildi. Otuz üç senedir PKK ile mücadelede tek şirkete el koyamamış devlet terörle arasına hep mesafe koymuş, asla şiddete meyletmemiş insanlara ait yüzlerce şirkete fona devretti.
Hepsi vergi rekortmeni, istihdam deposu olan bu şirketlerin sahiplerinin tek suçu vardı o da Hizmet Hareketi ile gönül bağı olmasıydı. Kurt, kuzuyu boğazlamaya karar vermişti bir kere. Kuzunun suyu bulandırıp bulandırmamasının ehemmiyeti yoktu.
Fakir talebeye burs vermeleri, devletin müsaadesi ile kurulan ve yirmi sene Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun gözetiminde faaliyet yürüten Bank Asya’ya para yatırmaları suç sayıldı.
SOYGUNUN DELİLLERİ KARARTILIYOR
Hukuk cinayetinin üzerinden bir sene geçmeden 65 milyar liralık varlığı bitirmek/tüketmek üzereler. Bankacılar arasındaki lakabı ‘cenaze levazımatçısı’ olan TMSF’nin Başkanı Şakir Ercan Gül ve diğer kurul üyeleri başta olmak üzere TTK’nın taht-ı tasarrufundaki şirketleri batıran herkesi çok ağır tazminat cezaları bekliyor.
Ortakların açtığı iade davaları Türkiye’de olmazsa Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde, Tahkim’de neticelenecek. O davalardan korkanlar şimdi cinayet mahallinde delilleri karartıyor. Panik halleri bile işledikleri suçun cesametini ele vermeye kâfi.
Nafile uğraşıyorlar. Şirketleri devraldıkları tarihteki bilanço belli, envanter belli. Aradan geçen zaman zarfında bütün mesuliyet şirketlerde kayyım yetkisini kullananlara aittir. Dolayısıyla asrın yağmasının hesabı sorulurken bakanlar kurulundan aşağıya doğru müteselsilen mesul kimler varsa hepsi sigaya çekilecektir.
En ağır ceza da muhafaza etmesi icap eden ciğeri kediye ikram eden sözde yed-i emine verilecektir.