Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) yeni üyesi, TBMM’de yapılan oylama sonucunda Çorum Baro Başkanı Kenan Yaşar oldu.
Türkiye Barolar Birliği'nde (TBB) yapılan seçimlerde Diyarbakır Barosu'na kayıtlı Avukat Zülal Erdoğan Bilal ve Erzurum Baro Başkanı Talat Göğebakan ile birlikte en yüksek oyu alan isimlerden biriydi Kenan Yaşar.
302 oyla seçilen Yaşar’ın Ak Parti ve MHP yakınlığının dillendirilmesi nedeniyle Anayasa Mahkemesi'ndeki dengelerin etkilenip etkilenmeyeceği tartışılıyor.
Yeni üye Kenan Yaşar AYM'deki dengeleri nasıl etkileyecek?
Siyaset Bilimci ve Anayasa Hukukçu Prof. Dr. Levent Köker, geçmişte bir siyasi yapıyla ilintili olmanın Anayasa Mahkemesi üyesi olmak için bir engel teşkil etmediğini ifade ediyor. Ama burada da liyakatın önemliliğinden bahsediyor Prof. Dr. Levent Köker.
"O mevkiye layık hukukçuluk pratiğini ortaya koyan bir şahsiyetin Anayasa Mahkemesi üyesi olmasını beklerim. Bu seçilen kişide bu var mı yok mu ona bakmak lazım. Tanımadığım bir kişi ve bir şey söylemek istemem. Ama anladığım kadarıyla baroların kontenjanından aday oldu ve şimdi de Anayasa Mahkemesi üyeliği gerçekleşti."
Benzer bir vurguyu Anayasa Hukukçusu Prof. Dr. Sevtap Yokuş da yapıyor. Ve ''Hakimleri kim atarsa atasın hukuk bilgisine dayanarak asli işlevlerini yitirmemeleri sağlanmalı'' diyor.
"Anayasa mahkemesi bakımından son dönem önemli olan husus şudur. Anayasa Mahkemesi geçmişte hukuka ve anayasa uygunluk denetimi yaptığında kural olarak özgürlükleri koruma işlemini çok fazla yerine getiremedi. Yani geçmişte de vesayet ilişkileri Anayasa Mahkemesi'ni etkiledi. Ama 2010 Anayasa değişikliğinden sonra Anayasa Mahkemesi'ne başka bir yük yüklendi. Daha doğrudan bir yükümlülük yüklendi. Bu da özgürlükleri koruma işlevidir. Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru yoluyla önüne gelen başvuruları incelerken özgürlükleri koruma işlevini yüklendi. Bunu da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne bireysel başvuruların engellenmesi için yaptı. Şimdi Anayasa Mahkemesi'ne Türkiye İnsan Hakları Mahkemesi işlevi yüklendiği için Anayasa Mahkemesi'nin özgürlükleri koruma işlevi yükümlülüğü var. Şimdi Anayasa Mahkemesi'nin böyle bir yükümlülüğü varken tamamen özgürlükleri koruma işlevinden vazgeçmesi söz konusu olamayacaktır. Bir taraftan da fiilen iktidar ortağından gelen baskılara da maruz kalıyor. Deyim yerindeyse Anayasa Mahkemesi ve üyeleri açısından bir sıkışmışlık var. Bu nasıl aşılırdı? Gerçekten iktidar ile mesafesi olan ve likayata dayalı bir mahkeme profiliyle aşılabilirdi bu baskılar. Umarım kim atarsa atasın ve nereden gelirse gelsin en azından hukuk bilgisine dayanarak oradaki hakimlerin asli işlevlerini yitirmemeleri sağlanır."
Atanan yargıç kendi kimliğinin gerekliliklerine göre davranırsa siyasi bir etki çıkmayabilir. Ama bu Türkiye için fazla iyimser bir yorum.
Prof. Dr. Levent Köker
Siyaset Bilimci ve Anayasa Hukukçu
Çorum Baro Başkanı Kenan Yaşar’ın seçilmesinin iktidar lehine olacağına dair yorumlara ise ‘’Atanan yargıç siyasi olarak değil de kendi yargıçlık kimliğinin gerektirdiği özelliklere uygun olarak davranma yolunu seçerse siyasi bir etki çıkmayabilir. Fakat Türkiye için fazla iyimser bir yorum bu.’’ İfadeleriyle yanıt veriyor.
"Türkiye’nin somut durum ve koşullarını bilmesek, soyut olarak konuşuyor olsak her durumda böyle siyasi etkiler altında atamalar olur yargı organlarında. Mesela diyelim ki , ABD’de Yüksek Mahkeme’ye Cumhuriyetçi-Muhafazakar kişilikli bir başkan üye atarken kendi eğiliminden yana olan birisini atayabilir. Ama oraya atanan yargıç sonuçta siyasi olarak değil de kendi yargıçlık kimliğinin gerektirdiği özelliklere uygun olarak davranma yolunu seçebilir. Ve dolayısıyla buradan siyasi bir etki çıkmayabilir. O nedenle doğrudan bir yargıç için siyasi davranacaktır diyemeyiz. Bunu soyut olarak söylüyorum. Ama Türkiye’nin bugün ki şartlarına baktığımız zaman bunun fazla iyimser bir yorum olduğunu da eklemek zorunda kalıyor insan. Çünkü Türkiye'de yargı organlarının son zamanlardaki performansı genel hukuk prensipleri, insan haklarının korunmasının korunması gibi değerler ve ilkeler açısından hiç de iyi değil."
Fiilen iktidar ortağı olan bir parti liderinin ara ara ‘Anayasa Mahkemesi kapatılmalıdır’ söyleminin yargı üzerinde bir baskı oluşturduğunu düşünüyorum. Anayasa Mahkemesi bundan ne kadar etkilenir ve kararlarına ne kadar yansır ancak zaman içinde göreceğiz.
Prof. Dr. Sevtap Yokuş
Anayasa Hukukçusu
Zaman zaman ülkedeki siyasi atmosfere göre Anayasa Mahkemesi üyelerinin kararlarının etkilenebileceğini söyleyen Anayasa Hukukçusu Prof. Dr. Sevtap Yokuş, örneğin Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin 'AYM kapatılsın' ifadesinin üyeler üzerinde bir baskı yaratacağını düşünüyor.
_"Fiilen iktidar ortağı olan bir parti liderinin ara ara ‘Anayasa Mahkemesi kapatılmalıdır’ söyleminin yargı üzerinde bir baskı oluşturduğunu düşünüyorum. Tabi Anayasa Mahkemesi bundan ne kadar etkilenir ve kararlarına ne kadar yansır ancak zaman içinde göreceğiz. Ama Anayasa Mahkemesi üyeleri de bu toplumda yaşayan bireyleri de bu toplumda yaşıyor. Elbette siyasal atmosferden çok fazla etkileniyorlar bu çok doğal. Örneğin Türkiye’de daha demokratik, daha özgürlükçü bir atmosfer olduğunda Anayasa Mahkemesi kararlarında da bunun yansımasını görürsünüz. Daha rahat karar verirler. Normaldir. Bu aslında dünyanın her yerinde böyledir. Hakimler tabiki bağımsız ve tarafsız olmalı. Ama bunlar da etten kemikten ve etkilenmemeleri düşünülemez. O nedenle fiilen iktidar ortağı olan bir parti liderinin ‘Kapatılsın bu Anayasa Mahkemesi’ demesi elbette bir baskı oluşturur. Ama bütün bunları kararlarını takip ederek anlayabiliriz."
''Kadın adayın seçilmemesi TBMM'nin yaptığı siyasi bir tercihtir, kınıyorum''
Ayrıca Prof. Dr. Levent Köker, şimdiye kadar Anayasa Mahkemesi’nde kadın üyelerin bulunmamasını eleştiriyor. Ve bu bağlamda Meclis’te oylanan üç adaydan biri olan Avukat Zülal Erdoğan Bilal’in adaylığının önemli olduğunu söylüyor.
‘’Türkiye’nin artık Anayasa Mahkemesi gibi yüksek yargı organlarında kadın temsiliyetine ihtiyacı var. TBMM’deki iktidar çoğunluğu, iktidar partilerine yakın bir siyasi geçmişi olan bu kişiyi tercih ettiler. Bundan bağımsız olarak da bir kadını tercih etmemelerini kınıyorum. Hem liyakat meselesi var hem de yargı organlarının kötü bir performans sergilediği bir dönemden geçiyoruz. Böyle bir durumda bir kadın aday dururken, geçmişte iktidar partisine yakınlığıyla bilinen birisinin yargıç olarak seçilmiş olması TBMM’nin yaptığı siyasi bir tercihtir.’’
Nihai çıkış için yeni bir Anayasa düzeni inşa etmek gerekir. Ayrıca yargı organı kurumsal olarak yürütme organının etki alanından çıkartılmalı
Siyaset Bilimci ve
Anayasa Hukukçu Prof. Dr. Levent Köker, yargı bağımsızlığının sağlanabilmesi için yeni bir Anayasa düzeninin inşa edilmesi gerektiğine inanıyor.
Ve yargı organının kurumsal olarak yürütme organının etki alanından çıkarılmasının önemine dikkat çekiyor.
‘’Buradan nihai çıkış için yeni bir anayasa düzeni inşa etmek gerekir. Bunu yapmadan da bulunabilecek yollar var yargı bağımsızlığının tesis edilmesi bakımından yapılması gereken işler var. Bunlardan bir tanesi yargı organını kurumsal olarak yürütme organının etki alanından çıkartmak. Yani Cumhurbaşkanının atama yetkilerini ve TBMM’nin atama usüllerini demokratik çoğulculuk prensiplerine göre yeniden örgütlememiz gerekir. Ayrıca burada yargıçların kendi fikriyatlarından ve konumlarından bağımsız olarak hukuka uygun bilincine sahip olmaları meselesi var. Yargıcın sadece kurumsal olarak bağımsız kılmakla yargı bağımsızlığı sağlanmaz, hukuku gözeterek davranma bilincine sahip olması da önemli.’’