Samanyoluhaber.com yazarı Abdullah Aymaz, 'Bahar: Cihetsiz kuş sesleri' başlıklı yeni yazısında zulüm süreci sona erdiğinde Hizmet Erleri'nin karşılaşacağı imtihana dikkat çekerken aktif sabır ile sürdürülmesi gereken vazifeleri hatırlatıyor.
BAHAR: "CİHETSİZ KUŞ SESLERİ"
Bahar mevsimi için “Cihetsiz kuş sesleri” diyen şairin bir de “Baharın salavâtı güller” ifadesi var ki, unutmam mümkün değil…
Üstad Hazretleri Kastamonu Lâhikasında “Ümmetimden bir tâife, Allah’ın emri gelinceye (Kıyamet kopuncaya) kadar hak üzerinde gâlip olacaktır.” (Buharî, Menakıb 28) Hadis-i Şerifi üzerinde dururken neticede diyor ki: “Bu Hadis-i Şerif, rumuzlu mâna ile Risâle-i Nur’a, mânâca ve cifirce îmâ etmesi remze yakın bir îmâ ile, Risale-i Nur talebelerin tâifesi, âhirzamanda o muazzam büyük taifenin âhirlerinde makbul bir grup olacağını işaret eder.”
İşte bu “makbul grup” zâhirâne ve gâlibâne Kıyamete kadar devam edecek.
Yani sizler kıyâmete ayarlı bir mübarek hizmetin içinde, güzel bir kâfile ve kervanın gidişi gibi yolumuza devam ediyorsunuz… Ama zaman bir doğru çizgi üzerine gitmiyor. Bilâkis, mevsimler gibi, dolana dolana ilerliyor. Yani bu Hizmet’in bir baharı var… Bir yazı var… Bir güzü var. Bir de kış mevsimi var. Şimdi işte bu sezonu yaşıyoruz.
Ama unutmayalım ki, önümüzde bir nev-bahar var!.. Yine cihetsiz kuş sesleri zikirlerine devam edecek ve inşallah iri iri güller baharın salavâtları olarak her yanı dolduracaklar...
Mağdur ve mazlumlardan Ahmet Bey'den gelen bir mektupta şöyle bir müjde veriliyor:
“Çoktandır, büyüğümüz rüyalarımı şereflendirmiyordu. Doğrusu merak ediyor ve kendi kendime ‘Artık neden göremiyorum?’ diye içim içimi yiyordu.
Nihayet geçtiğimiz pazartesi rüyamda gayet net olarak, samimi şekilde ortamımızı şereflendirerek hâl hatır sordular. Ben de ‘Elhamdülillah, Hocam, şu dehşetli fitne zamanında, Allah ve Resûlü’nün açtığı ve sizlerin devam ettirdiğiniz şu güzel Hizmet'in hayırlı dairesi içinde kendimizi bulduk. Hakkını tam veremesek de, hiç olmazsa, kendimiz muhafaza olduk. Allah, âhirimizin de öyle olmasını nasip etsin.’ dedim.
O da: ‘Bu zamanda, Cenab-ı Hak, bu fitne ve fesad atmosferinden bir cebr-i lütfî ile Hizmet dairesi içerisinde korudu.’ dedi. Sonra bana durduğumuz yerden; ‘Karşıya bak!.. Ne görüyorsun?’ dedi.
Baktım, garip ve büyük BİR KAFES!..
Yere doğru gömülmüş…
İçinde binlerce GÜVERCİN…
Hepsi de çıkmak için çırpınıyorlar.
Büyüğümüz, ‘Şimdi bu güvercinler SERBEST kalacak…
Hepsi de göklere doğru uçmak isteyecekler.
Fakat hemen serbest kaldıkları yerde GÜVERCİN YEMLERİ var; görünüşleri ve tadları çok güzel ama yalancı bir güzellik ve zehirli bal tadındalar… Yanılıp da o yemlere tenezzül edenler yerde kalacak.’ dedi.
Nihayet serbest kalan güvercinler hızla gökyüzüne yükseldiler. O kadar çoktu ki, görülmeye değer bir haz veriyordu. Ama büyüğümüzün dediği gibi bazıları o yemlerin câzibesiyle cidden yerde kaldılar ve yükselemediler.
O manzarayı gördükten sonra bana döndü, ‘İşte bu fitne zamanında, Elhamdülillah, Allah bize kullukta böyle irtifa kazandırdı, hem de irademiz dışında… Fakat o yemler gibi yalancı ve geçici câzibedarlığa karşı zaaflarına takılanlar yükselemeyip geride kalacaklar. Allah hepimizi muhafaza etsin.’ dedi ve yanımdan ayrıldı.
Allah ondan ebeden râzı olsun… Bu kadar derdin çilenin içerisinde benim gibi bir günahkârı bile unutmuyor canım Hocam…”
İnşallah, baharda her cihetten yükselen kuş sesleri gibi cihanın her cihetinden Hizmet’in muştu güvercinlerinin evrad u ezkâr cıvıltıları gelecek inşallah… Gül-i Muhammediler… Andelîb-i Zîşanlar… Hep dillerde olacak.
Kâbe hakikatı ile Muhammedî hakikatlar ikiz olduğu gibi, Gül-i Muhammedî (S.A.S.) hakikatı ile Andelîb-i Zîşan (S.A.S.) hakikatı da bence ikizdir. Çünkü her şey Onun (S.A.S.) nurundan yaratılmıştır... Gül de bülbül de...
Bu Hizmetin vazifesi de bu hakikatları dünyaya duyurmaktır.
Bunun için ümitle aktif sabır içinde baharı bekleyip aşk ve şevkle yolumuza devam etmeliyiz...
Abdullah AYMAZ