MHP Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz, Savcı Serdar Coşkun'un muhalif medya kuruluşlarını susturmaya yönelik talimatına karşı çıktı. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'a ve iktidara muhalif olan kim varsa bir şekilde susturulmak istendiğini vurgulayan Yılmaz, "Cumhurbaşkanın söylediklerini talimat kabul eden savcılar, hakimler ve valiler var. Cumhurbaşkanı 'kraldan çok kralcı' anlayışıyla miting meydanlarında talimat veriyor. Bir zamanlar 'tak' diye yapan askerler vardı. Bugünlerde muktedir emir veriyor; 'tak' diye yapan hakim ve savcılar var." dedi.
Adana'da seçim çalışmalarını sürdüren Yılmaz, Cihan Haber Ajansı'na gündemdeki konularla ilgili açıklamalarda bulundu.'Cumhuriyet, demokrasi ve hukukla' yönetilen bir ülke olmaktan çıkan Türkiye'de neredeyse aşiret devletlerinde bile görülemeyecek uygulamaların sahnelendiğini dile getiren Yılmaz, zaten Cumhurbaşkanı'nın 'Başkanlık Sistemindeki' arzusunu bu olduğunu savundu. Yılmaz, ülkede hiçbir muhalif sese tahammül edilmediğine dikkat çekti.
'12 EYLÜL, 28 ŞUBAT BU KADAR ACIMASIZ OLMAMIŞTI'
'Başkanlık Sistemi' ile ülkede 'tek sesli, tek adamın hakim olduğu; muhalefetin bulunmadığı' bir yönetimin hedeflendiğini ifade eden Yılmaz, şöyle devam etti: "Düşünebiliyor musunuz; bir savcı yetkisini; hatta haddini de aşarak Ulaştırma Bakanlığı'na muhalif yayın yapan bir takım televizyonların uydudan çıkartılması için talimat verecek kadar hukuku ayaklar altına alabiliyor. Ne 12 Eylül darbesi, ne de 28 Şubat bu kadar da sert ve acımasız olmamıştı. Yaşananlar 12 Eylül ve 28 Şubat uygulamalarını katbekat geçti. Son 6 ayda mecliste çıkartılan yasalar, HSYK'daki değişiklikler aslında bugünün habercisiydi. Kademe kademe Türkiye'nin geldiği nokta şu: Tayyip Erdoğan'a ve iktidara muhalif olan kim varsa bir şekilde susturulmak isteniyor. Bu sadece medya ile de sınırlı değil. STK'lar çeşitli baskılar ile susturuluyor. Hatta, muhalif esnaflara özellikle cezalar kesiliyor. Bir yıldırma politikası tatbik ediliyor. Ellerine geçirdikleri medya gücü ile ülkede istedikleri algıyı oluşturuyorlar. Onun dışındaki tüm yayın kuruluşlarını yok etmek istiyorlar. Doğan Medya Grubu ile çatışmaya giren bir Cumhurbaşkanı ve Başbakan. Bunları yok etmek için miting meydanlarında aleni konuşuyorlar."
Olup-bitenin normal demokrasinin işlediği ülkelerde yaşanmasının mümkün olmadığının altını çizen MHP'li Yılmaz, ülkenin Irak ve Suriye'deki gibi 'tek adamlı' bir istihbarat devletine doğru götürülmek istendiğini ileri sürdü.
'AMAÇ ÜZÜM YEMEK DEĞİL, BAĞCIYI DÖVMEK'
Yılmaz, Adana'da miting için bir siyasi partiye verilen İstasyon Meydanı'nın daha sonra aynı amaçla Erdoğan'a tahsis edilmesine de tepki gösterdi. Bir takım güçlerin İl Seçim Kurulu'na aleni baskı yaptığını iddia eden Yılmaz, "Cumhurbaşkanı Meclis'te bütün partilere eşit mesafede ve tarafsız olacağına dair namusu ve şerefi üzerine yemin etti. Ancak şimdi her gün bir ilde devletin bütün imkânlarını kullanarak mitingler düzenliyor; AKP'ye oy isteyip, muhalefet partilerine yönelik hakaretleri, ettiği yemine aykırıdır. Bir parti 29 Mayıs'ta yapacağı mitin için önceden İlçe Seçim Kurulu'na başvurmuş. Meydan kendilerine tahsis edilmiş. Ancak İl Seçim Kurulu (muhtemelen) baskılara dayanamadı ki o alanı Cumhurbaşkanı'na tahsis ediyor. Şimdi Cumhurbaşkanına soruyorum: Adana'da neyin açılışını yapacaksınız? Daha bir yıl önce okul duvarından çeşmeye kadar her şeyin açılışını yaptığınız. Ama burada mevzu şu amaç üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek. Biz sabah namazı ile başlayarak gece saat 02.00'lere kadar kıt imkanlarımızla bir seçim kampanyası yürütürken, Anayasa'ya göre tarafsız olmasın gerek cumhurun başı devletin imkanlarıyla gelecek, İstasyon Meydanı'nda AKP lehine seçim propagandası yapacak. Bu haksızlık ve hukuksuzluktur. Milletvekili olarak ben hakkımı helal etmiyorum. Milletimizde hakkını helal etmez. Cumhurbaşkanının tarafsız olması şarttır. 29 Mayıs'ta gelip Adana'da seçim propagandası yapmak zorunda değildir. Bu aleni suçtur." şeklinde konuştu.
'DİYANET İŞLERİ BAŞKANI'DA ZIRHLI ARAÇLA GEZİP, KORUNACAK NOKTADAYSA VATANDAŞLARIMIZ NE YAPACAK'
Diyanet İşleri Başkanı'nın kamuoyunda tartışılan makam aracını 'ibret-i alem olsun' diye iade edeceğini duyurduktan sonra Cumhurbaşkanı'nın buraya zırhlı bir Mersedes tahsis etmesini de eleştiren Seyfettin Yılmaz, şunları söyledi: "Diyanet İşleri Başkanlığı'nın topluma örnek olması gerekir. Dinimiz israfı haram olarak görür. İnsanlarımız çöplüklerde yemek topluyor. İşsizlik Adana'yı yakmış kavuruyor. Çiftçi perişan, emekli ayın sonunu getiremiyor. Taşeron işçiliği almış başını gitmiş. Asgari ücretin 950 lira olduğu yerde insanlar evine ekmek götürmenin sıkıntısı içinde. Sadece 2 milyonluk Adana'da 540 bin kişi kredi kartını ödeyemiyor. Böyle bir ortamda toplum şatafat ve israf olarak algılanabilecek bu tür uygulamaları hoş karşılanmaz. Topluma örnek olması gereken Diyanet İşleri Başkanlığı'nın 1 milyon dolarlık lüks araca binmesi veya altına zırhlı araç tahsis edilmesi; zaten herkes o makama saygı duyar. Kimi kimden koruyoruz. Artık Diyanet İşleri Başkanı'da zırhlı araçla gezip, korunacak noktadaysa vatandaşlarımız ne yapacak. İnsanların geçim sıkıntısı çektiği bir ortamda o makamı şatafatın, lüksün ve israfın göstergesi haline getirirseniz bu milleti yaralar." CİHAN