22 Temmuz'da Emniyet'e yapılan operasyon kapsamında tutuklanan büyük yolsuzluk ve rüşvet operasyonunu yürüten eski İstanbul Mali Şube Müdürü Yakub Saygılı, mahkemede verdiği ifadede Türkiye'ye giriş yapması yasak olan Yasin El Kadı ile gizlice görüşen Erdoğan ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın hesap vermesi gerektiğini söyledi.
22 Temmuz'da Emniyet'e yapılan operasyonu kapsamında tutuklanan eski İstanbul Mali Şube Müdürü Yakub Saygılı, “Eğer Haliç Kongre Merkezindeki görüntülerin alınmasıyla ilgili ben hesap vermek zorunda kalıyorsam dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve ülkemize girişi Bakanlar Kurulu kararıyla yasaklanan kişinin ülkemize VİP muamelesi görerek sahte pasaportla sokulması ve bu işlemleri yapmak üzere koruma personeline talimat verilmesi, ülkemizde kendisine koruma tahsis edilmesi, kendisine kamu araçları tahsis edilmesi, kaza yaptıklarında sahte kimliklerle hastanede tedavi edilmesi ve kendilerine ne tip menfaat sağlandığı konusunda hesap vermelidir. Ben hesap veriyorsam kendileri de hesap vermelidir” dedi.
1 Eylül’de gözaltına alınan eski Mali Şube Müdürü Yakub Saygılı, Şube Müdür Yardımcısı Kazım Aksoy, Şubede görev yapan Arif İbiş, Mustafa Demirhan ve Hüseyin Korkmaz hakkında mahkeme tutuklama kararı verildi.
T24'ün haberine
göre, darbeye teşebbüsten tutuklanan
Saygılı, mahkemede verdiği ifadesinde şunları anlattı:
“Ben İstanbul Mali Suçlar Büro Amirliğinde görev yapmaktaydım. 17 Aralık operasyonunu ben yönettim. Daha sonra 18 Aralık’ta görevden alınarak müdüriyet emrine verildim. Sonrasında Şükrü Balcı Polis Okuluna verildim. 28 Mayıs’ta idari soruşturma nedeniyle ihraç edildim.
Bana emniyette sorulan sorularda ve verdiğim cevaplardan anlayacağınız gibi yaptığımız soruşturmada bir usulsüzlük yoktur. Dinlemeler yasaya uygundur. Biz kesinlikle Başbakanı, bakanları ve milletvekillerini dinlemedik.
Yanlış anlaşılan husus şudur. Selam Tevdit dosyasında da aynı yanlışa düşüldü. Savcılık 220 gibi bir rakam açıkladı. Burada olduğu gibi bu rakamların hiçbiri doğrudan dinlenilmedi. Hakkında dinleme kararı alınmış kişiler soruşturma kapsamında katolog suçtan dinlenmişken suç teşkil eden bir konuda dinlemeye takılan kişinin kim olduğuna bakılmaksızın tape yapıldı. Tape yapma işi C.Savcısının talimatı ile oldu. Her yeni konu ve kişi dahil olduğunda da kendisine bilgi verildi. Zaman zaman brifingler verildi. Bu dinlemede dinlenilen kişinin konuşmasının tape yapılıp yapılmayacağı tanıktan çekilip çekilmeyeceğine C.Savcısı karar verir.
Tarafıma iletilen hiçbir fezleke taslağında “dönemin Başbakanı” ifadesi yoktu
Gizli tanığın beyanlarının hiçbirini kabul etmiyorum. Benim tahmin ettiğim kişiyse polis memurudur. Hatta İsa Karayiğit olduğunu söyleyebilirim. İdari soruşturmalarda kendisine uygulanan ayrımcılıklar, kayırmacılıklar ve bana emniyet ifadesi sırasında sorulan sorulardan İsa Karayiğit olduğunu düşünüyorum. Bu polis memuru da fezlekenin yazım aşamasında görevliydi. Kendisinin kullandığı ibareler ile oluşan fezleke onlarca defa kontrolden geçirilerek savcılığa teslim edilmeden önce şube müdür ve yardımcıları tarafından incelenir. Tarafıma iletilen hiçbir taslakta "dönemin Başbakanı" ifadesi yoktu. Kendi taslaklarına yazmış olma ihtimali olmuş olan konulardan şube yönetimi sorumlu tutulamaz. 14 bilgisayarda incelenerek çıkan neticede "dönemin Başbakanı" tabirini fezleke taslağına kullanıldığı sorunuzla ilgili olarak ben bir şube müdürü olarak 400 personelin hangi tuşlara bastığını kontrol etme şansına sahip değilim. Ama çalıştığım o dönemde birimin adli kolluk sorumlusuydum. Savcılığa giden belgeler imzalanarak resmi hürriyet kazanır. Bana iletilen üzerinde tartıştığımız ve adliyeye giden hiçbir nüshada bu ibare resmi olarak kullanılmamıştır. Hiç kimseye de bu ibarelerin kullanılması gibi bir talimat vermedim.
Örgüt üyelerini Binali Yıldırım yönlendiriyordu, “örgüt lideri” tabiri kullanıldı
Polis fezlekeleri veya raporları C.Savcıları için işlerini kolaylaştırıcı belgelerdir. C.Savcısı bu belgelere kayıtlı kalmak zorunda değildir. Fezlekeleri yazarken yapılan işlem hangi şüphelilerin hangi suçları işlemiş olma ihtimaliyle ilgili ulaşılan maddi delilleri fezlekeye yazmaktır. Burada da dönemin Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım kendisini dinlenmemiş olmasına rağmen diğer dinlenen örgüt üyelerinin yaptıkları görüşmelerde suç örgütünün Binali Yıldırım tarafından yönlendirildiği görüldüğünden kendisine yönelik "örgüt lideri" tabiri kullanılmıştır.
Haliç Kongre Merkezi görüntü tutanağını gizli tanık hazırladı
Haliç Kongre Merkezi ile ilgili sorunuza gelince, takip edilen şahıs Yasin El Kadı isimli şahıstır. Hakkında hatırladığım kadarıyla CMK 135 ve 140 uyarınca tedbirler vardı. Anılan tarihte kendisinin Haliç Kongre Merkezinde olacağı ve bazı görüşmeler yapacağı anlaşıldığından o tarihler arasındaki Haliç Kongre Merkezi güvenlik kameraları talep edilmiş ve gelen görüntüler gizli tanık olduğunu düşündüğüm İsa Karayiğit tarafından çözüm tutanağı haline getirilmiştir. Haliç Kongre Merkezinin güvenlik kamerasının izlenebildiği özel programlar açılmış ve ekran fotoğrafı oluşturmak suretiyle kopyası alınarak tutanağı yapılmıştır. Bu ekran görüntüsü tutanaklarından görüntünün çekildiği tarihte görüntünün ekran fotoğraflarının alındığı tarihte bulunmaktadır. Bu durumda tutanağın altına yazılan 18.10.2012 tarihinin maddi hata olarak yazıldığını düşünüyorum. Burada eğer kasıt olmuş olsaydı tutanağın üst kısmındaki ekran fotoğrafları da kırpılarak o ekran fotoğraflarının alındığı, yeni tutanağa asıl tutulduğu tarih gizlenebilirdi. Bu sebeple tutanağın tutulduğu tarihin maddi bir hata neticesinde bu şekilde yapıldığını düşünüyorum.
Fidan ve Başbakan hesap vermeli
Kaldı ki bu tutanaktan dolayı polis memuru Ercan Taş ihraç olmuş, gizli tanık olduğunu düşündüğüm İsa Karayiğit ise samimi beyanından dolayı hiçbir ceza almamıştır. Kendisinin soruşturmalar sırasında kayırılarak hiçbir ceza verilmeyerek , gizli tanık olmaya itildiğini düşündüğüm konulardan biri de bu tutanaktır.
Eğer Haliç Kongre Merkezindeki görüntülerin alınmasıyla ilgili ben hesap vermek zorunda kalıyorsam dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve ülkemize girişi Bakanlar Kurulu kararıyla yasaklanan kişinin ülkemize VİP muamelesi görerek sahte pasaportla sokulması ve bu işlemleri yapmak üzere koruma personeline talimat verilmesi, ülkemizde kendisine koruma tahsis edilmesi, kendisine kamu araçları tahsis edilmesi, kaza yaptıklarında sahte kimliklerle hastanede tedavi edilmesi ve kendilerine ne tip menfaat sağlandığı konusunda hesap vermelidir. Ben hesap veriyorsam kendileri de hesap vermelidir.
Osman Ağca görüşmeleri…
Osman Ağca ile ilgili sorunuza gelince, bu konuda tapelerin yapılması ve yayınlanmasıyla ilgili herhangi bir ayrım yapılması ile ilgili bir talimatım olmamıştır. Bu konuyla ilgili detayları tam hatırlamıyorum ama emniyet ifademde vurguladığım konular geçerlidir.
Murat Ülker’in dinlenip dinlenmesi ile ilgili sorduğunuz konuda detaylı bir konudur. Bununla ilgili kişiler dinlensin ve ya başka kişiler dinlenmesin diye bir talimatım olmamıştır.
Ciner ile ilgili birçok çalışma var
Turgay Ciner ile ilgi birçok çalışma vardı. Ancak savcı beyin dosyayı istemesi neticesinde dosya bu hali ile gönderildi. Savcıların fezlekedeki eksikleri tamamlamak için daha sonra görevlendirme yapması mümkündür. Bu sebeple tape yapılması planlanan ancak tapesi henüz yapılmamış fezlekeye yazılması düşünülen ancak fezlekeye henüz yazılmamış olan konuların olması mümkündür.
Gülen ve Ciner görüşmesi neden tape yapılmadı
Soruldu: Turgay Ciner şüpheli hakim kararı ile dinlendiği halde hakkında herhangi bir dinleme kararı bulunmayan Fethullah Gülen ile yapmış olduğu telefon görüşmesi neden tape haline getirilip savcılığa ibraz edilmedi. Dosyada birçok kişi aynı durumda olmasına rağmen defaatle tape yapıldığı gözlendi.
Cevaben, yukarıdaki soruya vermiş olduğum cevap burada da geçerli olmakla birlikte, bahsettiğiniz aynı durum olmasına rağmen başka kişinin tapelerinin yapılması eylemlerinin her birinin teker teker ele alınıp görüşmelerin suç içerip içermediğinin incelenmesi gerekir. Böyle bir genelleme ile böyle bir kıyaslama yapılamaz. Bahsettiğiniz görüşme soruşturma dosyasındaki binlerce görüşmeden biridir. Görüşmenin içeriğinin suç olup olmadığına veya suç yapılanmasını ne kadar etkilediğine göre C.Savcısına bildirilir. C.Savcısının tapesi yapılır ya da yapılmaz.
Varank’ın konuşmasında geçen “Dershane” konuları soruldu
Soruldu: Mustafa Varank ile X şahıs arasında geçtiği iddia olunan bir görüşmede askeri okullara Maltepe Dershanesi kanalıyla öğrenci alındığı, bu dershanelerin muvafakat etmediği öğrencilerin ya sınavda başarısız kılındığı veya askeri doktor raporuyla okuldan atıldığına yönelik konuşma geçtiği anlaşılmıştır. Buna yönelik savcıya bir bildirimde bulundunuz mu? Fezlekede bu konudan neden bahsedilmedi.
Cevaben, soruşturmalarda bu tip konumuzla alakası olmayan birçok bilgiye rastlanılır. Bu bilgilerin ciddiye alınacak bilgiler ve magazin haberi olup olmamasına göre konular C.Savcısına bildiririz. Bu da yine binlerce konuşmadan bir tanesidir. Bu durumla ilgili özel bir işlem yapıp yapmadığımızı hatırlamıyorum.
Fezleke üst yazısında imzası olan Habib Kunt hatırladığım kadarıyla cenazesi olduğu için şehir dışına çıkmıştı. Ancak erken dönerek fezleke üst yazısını parafladığını hatırlıyorum. KOM Şube Müdürü’nün idari kayıtlarında gösterilmemiş olabilir. Bunun sebebi de konunun hafta sonuna gelmiş olmasıdır. Habib Kunt’un o tarihteki cep telefonları baz istasyonları incelenerek gerçekten İstanbul da olup olmadığı tespit edilebilir. Kendisinin daha detaylı ifade verebileceğini düşünüyorum.
Soruların muhatabı meslektaşınızdır
Sorduğunuz sorulardan ve emniyette sorulan sorulardan anladığım kadarıyla kamuoyunda 25 Aralık olarak bilinen 2012656 soruşturma ile ilgili olarak soruşturmayı kendisinden devraldığınız C.Savcısı Muammer Akkaş ile dosya ile ilgili hiçbir görüşme yapmadığınız, dinleme verilerinin içerisinde bulunduğu harddisklerin şifresini dahi sormadığınız anlaşılmaktadır. Talimatları uygulayan C.Savcısı emrinde görev yapan adli kolluk uyguladığı her karar savcı talimatı ve mahkeme kararını uygulamaktadır. Bu nedenle tarafıma sorulan soruların neredeyse tamamının muhatabı meslektaşlarınızdır. Bu soruların kendilerine sorulmasını talep ediyorum.
MİT’in TİB denetimi olmaksızın dinleme yetkisi hatırlatıldı
Ayrıca bu kayıtların sosyal medyada yayınlanması ile ilgili şüphe altında kaldım. Bu işlem yapılırken MİT’in TİB denetimi olmadan telefon dinleyebileceği gerçeği, Alman istihbaratının ülkemizi dinleyebileceği gerçeği, Amerika ve diğer ülkelerin dinleyeceği gerçeği göz ardı edilmektedir. Bunlara en güzel örnek sosyal medyada Başçalan kullanıcı adıyla yayınlanan dinleme kayıtlarıdır.
Ayrıca 26 Aralık tarihinde Radikal Gazetesinde yayınlanan Mali Şube Server Odasına ilgisiz şahıslar girdiği ve server kopyaladığı bilgisi yer almaktaydı. İdari soruşturmalar sırasında bu sebeple Mali Şube Müdürlüğünün 17 Aralık’tan sonraki bütün kamera görüntülerine el konulması talebinde bulunmuştum. İdarede görüntülerin tamamının muhafaza altına alındığını tarafıma bildirdi. Kamera görüntülerinin İstanbul Emniyetinden alınmasını ve bir kopyasının tarafımıza verilmesini talep ediyorum.
25 Aralık soruşturma dosyası evrakları imha edilmesin
Hakkımızda yürütülen adli soruşturma evraklarına 2012656 sayılı soruşturmanın tüm evraklarının eklenmesini ve hiçbirinin imha edilmemesini talep ediyorum.
Eğer suçladığınız konu hakim ve savcıların iştiraki olmadan işlenecek bir suçsa o zaman mevzuat gereği hakim ve savcıların soruşturulmaları ve yargılanmaları usullerinin uygulanması gerekir.
25 Aralık’ta mahkeme kararı uygulanmadığından deliller eksik kaldı
Bu soruşturma sırasında eksik kalan birçok konunun olduğunu yukarıda izah etmiştim.
C.Savcısının talimatını 25 Aralık’ta kolluk tarafından uygulanmaması ikamet ve iş yerleri aramaları yapılmadığından bazı deliller ele geçirilememiştir. Bu yüzden bu dosyanın çoğunluğu telefon dinlemeleri kapsamında değerlendirilmektedir. Bildiğim kadarıyla biz görevden alındıktan sonra kurum yazışmaları da yapılmayarak dinleme ile elde edilen konular teyit edilmemiştir.
Bir diğer konu ise 17 Aralık sabahı dönemim Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ile oğlu Bilal Erdoğan arasında geçtiği iddia edilen ve kimlere operasyon yapıldığı bilgisinin geçtiği ve genel olarak Başbakanın İstanbul’daki evinde bulunan paraların sıfırlanması konusu geçen telefon görüşmeleri CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu tarafından mecliste dinletilerek alenileşmiştir. Kimi medya kuruluşlarında bu paraların taşınma görüntüleri yayınlanmıştır. Bu soruşturmayı eksik kılan kısımlarından biri de bu para kamyonlarının yakalanmamış olmasıdır.
Yukarıda bahsedilen bu kaydın gerçek olup olmadığı dünyaca güvenilirliği kabul edilen bağımsız laboratuardan raporunun alınmasını talep ediyorum. Çünkü bu görüşmeler yapılan soruşturmanın gerçekten bir yolsuzluk soruşturması mı yoksa politik şahısların iddia ettiği gibi bir darbe dosyası olmadığının kanıtıdır.
Sıfırlama kaydı incelensin talebi
Burada önemli olan bir konuda 17 Aralık günü saat 10.30’da Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a yapılan operasyon kapsamıyla ilgili bir dosya ulaştırdım. Bu işlem dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın’ın emri ile gerçekleştirildi. O saate kadar kendisine operasyon kapsamı ve gözaltına alınan kişilerle ilgili hiçbir bilgi verilmemişti. Bu durumda yukarıda bahsettiğim telefon görüşmesi sabah saat 08.03’de yapıldığı düşünüldüğünde Başbakanın gözaltına alınan kişileri ve operasyon kapsamını bildiği anlaşıldığından aynı kapsamlarda bizden başka dinleyen birimlerin de varlığı ve eş zamanlı olarak Başbakanın bilgilendirildiği ortaya çıkmaktadır.
Ayrıca 2012656 sayılı soruşturmayı yürüten savcı olmanız şu anda bu soruşturmayı adli kolluk olarak yöneten personelin şüpheli olduğu 2014115949 sayılı soruşturmayı tarafsız ve objektif olarak yürütemeyeceğinizi değerlendirmemle ilgili bir dilekçe tarafınıza sunuyorum.”
Tutuklanma gerekçesi
Saygılı ile birlikte tutuklanan 4 polis hakkında mahkeme gerekçesi ise şöyle:
“Soruşturmanın henüz tamamlanmaması nedeniyle şüphelilerin delilleri yok etme, tanık ve mağdurlar üzerinde baskı oluşturma şüphesinin oluştuğu, işin önemi verilmesi beklenen ceza ve güvenlik önlemi değerlendirilerek Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 13. Maddesinde ifade olunan ‘ölçülülük ilkesi uyarınca daha hafif koruma önlemi olan adli kontrol tedbirinin uygulanmasının bu aşamada soruşturmaya konu suç ve şüpheliler açısından ‘yetersiz’ kalacağı ve amaca hizmet etmeyeceği kanaatine varılarak şüpheliler Yakub Saygılı, Arif İbiş, Hüseyin Korkmaz, Kazım Aksoy ve Mustafa Demirhan’ın üzerine atılı suç olan 5271 sayılı CMK’nın 100 ve devamı maddeleri uyarınca tutuklanmalarına…”