BirGün gazetesi yazarı Kamuran Dızlak, Türkiye'nin, Uygur Türkleri'ne uygulanan soykırımı bile görmezden gelerek Çin'e yakınlaşmasının sebeplerini sıraladığı çarpıcı bir yazı kaleme aldı. Genel bir değerlendirme yaparak bunun altındaki sebepleri sıralayan Dızlak'ın yazısının ilgili bölümü şöyle:
Çin firmalarıyla çalışmayı çok seven bir başka kesim daha var ki, bu işbirliğini kimse onlar kadar sevemez: Ülkelerinin kaynaklarını yağmalayan yolsuzluk rejimleri ve pespaye diktatörlerden söz ediyorum.
Daha önce de birkaç kez yazdığım gibi, Çin devlet aklı (ekonomik) işbirliği yaptığı ülkelerin kim tarafından veya nasıl yönetildiğiyle vs ilgilenmez. Bunu ‘iç işlerine saygı’ ilkesine dayandırır. Amaç, ‘giderek gelişen, ilerleyen ekonomik ilişkiler aracılığıyla ülkeler arasında istikrarlı-kalıcı iyi ilişkiler kurabilmektir’. Çin firmaları da bunun araçlarından biridir. Bu firmaların uluslararası ilişkileri, yaptığı işler, yatırımları vs Çin dış politikasının bir tür uzantısı gibidir. Yani ekonomik çıkarlar üzerinden ilerleyen ilişkiler bir tür ilan edilmemiş siyasi ilişkilerdir, işbirliğidir.
Peki, yolsuzluk rejimleri Çin firmalarıyla çalışmayı neden sever? Çünkü devasa alt yapı işleri, madencilik veya kamu ihaleleriyle Çin’den mal-hizmet satın almak yoluyla kamu kaynaklarını yağmalamaya bayılırlar; varlık nedenleri budur. Yolsuzluk rejiminin ülkeyi nasıl yağmaladığı, soyduğu ‘tabii ki ülkenin iç işi‘ olduğu için Çin (firmaları) bu konuyla da ilgilenmez. Bu yüzden, bu rejimler işlerin neredeyse tamamını Çin firmalarıyla yaparlar. (Her durumda tek neden tabii ki bu değil. Çin’in sağladığı krediler, makine-ekipman ve proje desteği vs de unutulmamalı.) Çin firmalarının, Batılı firmaların yaptığı gibi yolsuzluk rejimine doğrudan rüşvet vermek yerine, kendilerini yolsuzluğun odağından uzak tutan sofistike yöntemler geliştirdiklerini görüyoruz: Yolsuzluk rejiminin talepleri (bir üçüncü tarafı da oyuna katan) çeşitli alt sözleşmeler yapmak veya sözleşmeyi karartmak vb gibi yöntemlerle karşılanır.