MİT'in yurtdışı suçları artıyor. Özellikle Avrupa ülkelerinde iltica merkezlerinden casusluk yoluyla çıkarılan bilgiler istihbarat örgütü tarafından istismar edilerek fişleme amacıyla kullanılıyor.
Tr724 yazarı Adem Yavuz Arslan Yunanistan ve Almanya'da MİT unsurlarının yaptıkları fişlemeleri anlattı.
(...)
Türk derin devletinin kadim bir geleneği olan fişleme AKP rejimiyle birlikte yaygınlaştı.
Hatta rejimin temel karakteristiği haline geldi.
Fişlemeler artık açıktan yapılıyor. Hatta bizzat Erdoğan televizyon ekranlarından ‘muhalifleri ispiyonlamaya’ çağırıyor.
Erdoğan rejimi fişleme suçunu artık Avrupa’daki mülteci kamplarına taşıdı.
Emniyet Genel Müdürlüğü’nün 81 ilin terör ve istihbarat müdürlüklerine gönderdiği ‘gizli’ damgalı yazıya göre Türkiye’den çıkmış Cemaat mensupları fişlenmiş.
Mesela 18 Nisan 2019 tarihli Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık Dairesi tarafından yazılan talimatta Almanya’ya iltica etmiş kişilere dair bilgiler var.
TC Kimlik Numaraları ve hangi soruşturma kapsamında aranmakta olduğu belirtilen isimlerin Almanya’da barınma merkezinde oldukları belirtiliyor.
Yine bir başka Emniyet Genel Müdürlüğü yazısında yüzlerce kişiye ait bilgiler var.
2019 yılının Mart ayında emniyet müdürlüklerine yollanan ‘gizli’ ibareli yazıda Yunanistan ve Almanya’ya iltica eden Cemaat mensuplarına dair çok detaylı bilgiler var.
Terörle Mücadele Dairesi Başkanı Hasan Yiğit imzalı yazıda fişleme listelerinde yer alan 342 kişinin Bylock kullanıcısı olduğu belirtiliyor.
288 kişinin ise kamudan ihraç edildiği belirtilirken 121’inin MEB, 31’inin Emniyet, 23’ünün TSK, 15’inin Sağlık Bakanlığı, 13’ünün Adalet Bakanlığı, 13’ünün Hazine Bakanlığı, 6’sının Başbakanlık, 4’ünün İçişleri Bakanlığı, 4’ünün Dışişleri Bakanlığı, 3’ünün Diyanet İşleri Başkanlığı, 4’ünün Tarım Bakanlığı, 5’inin Çalışma Bakanlığı, 2’sinin Danıştay, 1’inin Yargıtay, 1’inin Sayıştay ve 2’sinin Jandarma Genel Komutanlığı’ndan ihraç edildiği belirtiliyor.
Listede yer alan diğer kişilerin ise muhtelif kamu kurumlarından ihraç edildiği belirtiliyor.
Fişleme çalışmalarının devamlı ve kapsamlı olduğu belli. Çünkü yüzlerce kişiye ait net bilgiler var.Dahası listelerde yer alan kişilerin Yunanistan’dan sonra hangi ülkelere gittiklerine dair bilgiler de mevcut.
Burada önemli olan şu; gazeteci ve akademisyenlerin nerede olduğunu, ne yaptığını bilmek kolay çünkü bu isimler zaten kamuoyunun önünde.
Ancak yargı ya da TSK mensubu kişilerin bilgilerinin fişleme notlarında yer alması bulundukları ülkelerde fişlendiklerini gösteriyor.
Mesela söz konusu fişleme notlarında X şahsının Ekim 2017’de Yunanistan’a geçtikten sonra yakalandığı, Almanya’dan gelen avukatının şahsı Almanya’ya götürdüğü bilgisi yer alıyor. Bir başka X şahsının ise 7 Aralık 2017’de Yunanistan’dan ayrıldığı Almanya’da ilticaya başvurduğu ve bu başvurunun kabul edildiği bilgisi yer alıyor.
568 KİŞİLİK YUNANİSTAN FİŞLEMESİ
Yine aynı ‘Gizli’ ibareli bilgi notunda Yunanistan’da bulunan barınma merkezlerinde kalan 568 kişiye ait kimlik bilgileri var.
Bu arada MİT’in Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderdiği Bylock listesinde olduğu gibi burada da fişleme notlarının altına “ İstihbari nitelikte olan bu bilgiler hukuki delil olarak kullanılamaz” uyarısı düşülmüş.
Hasan Yiğit fişleme notlarına dair bilgi notuna ‘gizliliğe riayet edilmesi, bilmesi gerekenler prensibine göre paylaşılmasını’ hatırlatmasını eklemiş. Fişleme listesi 81 ilin emniyet terörle mücadele müdürlüklerine yollanmış.
20 Ağustos 2019 tarihli bir başka Emniyet Genel Müdürlüğü yazısında Yunanistan kamplarında kalan Cemaat mensuplarına dair bilgiler yer alıyor.
Erdoğan Kartal imzalı ‘Gizli’ belge de Meriç üzerinden Yunanistan’a geçen kişilerin kimlik bilgileri yer alıyor.
Diğer bilgi notlarında olduğu gibi bu yazıda da sığınma merkezlerinde kalan Cemaat mensupları hakkında soruşturma bilgisi, hakkında hangi ilde soruşturma olduğu ve şu anda nerede olduğu bilgisi yer alıyor.
6 Aralık 2019 tarihli bir diğer Emniyet Genel Müdürlüğü yazısında da benzeri fişleme bilgileri var. Hakan Yıldırımoğlu imzalı ‘Gizli’ ibareli yazıda bilgilerin MİT’ten temin edildiği ifade ediliyor.
Devamda ise Meriç üzerinden yurt dışına çıkan Cemaat mensuplarının TC kimlik numarası, hangi soruşturma kapsamında arandığı ve şu anda nerede olduğu bilgisi yer alıyor.
Hayli detaylı tutulan listelerde ihraç hakimler, askerler, akademisyenler, bürokratlar yer alıyor.
SUÇ İTİRAFI
Bahsettiğim tüm yazışmalarda elde edilen bilgilerin istihbari olduğu ve delil olarak kullanılamayacağı uyarısı var. Ayrıca bilgilerin MİT’ten temin edildiği de ifade ediliyor.
Yazışma tarihlerine ve dosya içeriklerine bakıldığında uzun süreli ve yaygın bir fişleme yapıldığı görülebiliyor. Çünkü her bir kaç ayda bir yeni liste hazırlanmış.
Peki bu ne anlama geliyor?
Herşeyden önce bu bir suç ikrarı. Çünkü uluslararası yasalara göre iltica eden kişilerin tüm bilgileri gizli tutulmak zorunda. Özellikle de geldikleri ülkelere bu kişilere ait bilgiler kesinlikle verilmez.
Türkiye bu fişleme çalışması ile başka ülkelerde istihbarat yaptığını deklare ediyor. Bu en basit tabirle Yunanistan ve Almanya’nın egemenlik hakkının ihlali demek. Ayrıca listelerde yer alan bilgiler açık kaynaklardan elde edilebilecek bilgiler değil.
Sığında merkezlerinde kalan kişilerden edindiğim bilgiler bu fişleme listelerinin Yunanistan ve Almanya’daki sığınma merkezlerinden edinildiğini gösteriyor.
Çünkü bu kamplarda kalanların anlattığına göre bazı MİT elemanları ya kaçak yollardan geçerek ya da ‘geçmiş gibi yaparak’ kamplara başvuruyor.
Kamplarda ise mülakat tarihi gibi sebeplerle kalanların isimleri duyuru levhalarına asılıyormuş.
Bir diğer yöntem ise ZDF haberinde yer aldığı gibi aralarında Diyanet imamlarının da bulunduğu iktidar uzantılı kurumların yaptığı çalışmalar.
İtirafçı ya da haber elemanları aracılığı ile elde edilen bilgiler var. Fakat sonuç olarak yapılan her şekilde suç ve ilgili ülkelerin egemenlik hakkının ihlali.
YENİ KAÇIRMA PLANLARI MI?
Fişleme listeleri akla kaçırma planları ya da suikastleri getiriyor.
Çünkü detaylı ve sürekli yapılan fişlemeler gösteriyor ki Türkiye’den ayrılmış olan muhaliflere dair güncel bilgiler Türk istihbaratının elinde mevcut.
Bu durum gerek Erdoğan gerekse de AKP yandaşı gazetecilerin sık sık “kaçırma ve suikast” iması yapmasıyla beraber değerlendirildiğinde rejim muhaliflerinin ne denli büyük bir risk altında oldukları görülüyor.
Başka ülkelerde istihbarat yapan, yandaşları aracılığı ile suikastler ve saldırılar yapan ülkeler için uluslararası hukukta ‘haydut devlet-Rague State’ deniyor.
Literatürde bu ülkeler için ‘Küresel barışı tehdit eden, ne yapacakları önceden tahmin edilemeyen, terörizmi destekleyen hatta bunu siyasetlerinde bir araç kullanan’ tanımlaması yapılıyor. Rusya ve İsrail ise haydut devlet yöntemlerini en çok uygulayan ülkelerden.
Özellikle Rusya’nın İngiltere’de bir rejim muhalifine suikast düzenlemesinden sonra yaptırımlara muhatap olduğunu hatırlatmakta fayda var.
Eskiden ‘Haydut Devlet’ denilince akla İran, Kuzey Kore, Sudan gibi ülkeler gelirdi ancak Erdoğan sayesinde artık Türkiye’de bu listeye eklendi.
Bir başka ifadeyle Türkiye son dönem icraatlarıyla haydut devletleri örnek alıyor.
Özetle ülke içinde hukuku iğfal eden Erdoğan rejimi yurt dışında da uluslararası hukuku ihlal ediyor.
Bu yazıda anlattığım gibi, Yunanistan ve Almanya’da yaptığı fişlemeler açık bir suç ikrarı. Çünkü söz konusu istihbari faaliyetler ilgili ülkelerin egemenlik hakkının ihlali.
Gelelim girişte sorduğum soruya.
Bu belgelerde de gördüğünüz gibi sıradan bir Cemaat mensubu öğretmenin ne zaman Yunanistan’a geçtiğini, orada hangi kampta kaldığını ve sonra hangi ülkeye iltica ettiğini bilen, takip eden bir MİT var.
Üstelik bu faaliyet sürekli ve yaygın olarak devam ediyor.
Peki bu kadar iyi haber alan bir istihbarat teşkilatı 15 Temmuz darbe girişimi iddiasının bir numaralı ismine dair nasıl olurda hiç bir bilgiye sahip olmaz.
Bildiğimiz kadarıyla Adil Öksüz olağanüstü yetenekleri olan bir ‘Rambo’ değil.
Beraberinde adliyeye sevk edildiği 100 kişiden 99’u tutuklanırken bir tek o serbest kalıyor. İtiraza rağmen ikinci mahkeme serbest bırakıyor, elini kolunu sallayarak adliyeden çıkıyor.
Cemaat kurumunun önünden geçenin tutuklandığı günlerde serbestçe geziyor, hatta karakolu arayıp ‘unuttuğu saatini’ istiyor ve günler sonra ortadan kayboluyor.
O gün bugündür Adil Öksüz’den haber yok.
Yazışmalarda gördüğünüz gibi MİT’in bir istihbarat zaafı yok.
Yani kim hangi sığınma merkezinde, kim nereye iltica etti hepsini biliyor. Bir tek Adil Öksüz’e dair bilgisinin olmamasını sizin takdirlerinize bırakıyorum.