Üç ay infaz erteleme raporu verilmesine rağmen, İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin tahliye etmediği hasta tutuklu Yusuf Bekmezci hakka yürüdü
Fethullah Gülen Hocaefendi’nin 55 yıllık dava arkadaşı , Hizmet haretinin ilklerinden Yusuf Bekmezci hakkında neler yazıldı?
Yusuf Bekmezci Ağabeyin ardından
Yusuf Ağabey, Hz. Ebu Bekir’in sadakati, Hz. Ömer’in celadeti, o celadet içinde saklı bulunan ve gerektiği zaman ortaya çıkan Hz. Osman’ın hilmi, şefkati ve nihayet Hz. Ali’nin rasyonel aklı, düşünce ufku ve gelecek tasavvurunu cem eden bir insandı. Efendimiz döneminde yaşasaydı zerre kadar şüphem yok ki o taşımış olduğu kimlik ve kişilik özellikleri ile ilk sahabiler arasında yerini alırdı. İnandığı ve kabullendiği değerler uğrunda yapılabilir bulduğu her türlü projeye destek veren, bu uğurda maddi-manevi hiçbir fedakarlıktan kaçınmayan nadide bir insandı o.
Cemaatin Yusuf Abisi!
Tanıdığımız günden beri O'nu ciddi bir dava adamı, Ümmet-i Muhammed’in ızdırabı, yüzünden okunan bir dava adamı, davasından başka bir derdi, bir sevdası olmayan bir dava adamı olarak gördük tanıdık. Hocamıza olan sevgi ve itimadını anlamak ise çok zordu. Hocamız bir şeyin olmasını istemişse; Onda bu olur mu olmaz mı? yapabilir miyiz yapamaz mıyız diye en küçük bir fikir yürütme, en küçük bir tereddüt göremezdiniz. Tam aksine hocamızın ağzından o çıkadursun Yusuf abimiz o işe çoktan başlamıştır.
Hele hocamıza olan sevgisini anlamak hiç mümkün değildi. Bir gün hocamız bir şeye canı sıkılıp çantasını alıp “gidiyorum” deyince delirmişti O, kaç kişi onu zor zaptedebilmişti. Ve hocamız gözyaşlarıyla “tamam Yusuf bey gitmiyorum, işte buradayım gitmiyorum” diye diye onu zor teskin edebilmişti. Teveccühe teveccüh…Onun bu sevgisi de Hocamıza “Allah nasip eder bir gün Cennete gidersem Yusufumu almadan gitmem” dedirtmişti.
Hizmet’te koşmaktan yorulmayan bir yiğidin ardından
Artık onun için zulüm, çile, işkence bitti. Artık o Rahmet’e, Rahman’a gitti. O, ‘En Sevgili’ye gitti. O, Firdevs’e gitti.
Ey güzeller güzeli Yusuf ağabey! Sen mürüvvet sahibi, himmet ve hizmet ehli birisin. Ne olur bize de bir el uzat, bizlere de şefaat eyle. Varalım sana, senin yanına. O sonsuz mekana…
“Kişi sevdikleriyle buluşacak ve sevdikleriyle beraber olacaktır.” (Amin)
Allah rahmet eylesin. Cennet ve cemaliyle müşerref eylesin.
Bekmezci ağabey, Hocaefendi’nin yanında Allah rızası için ihlasla yıllarca hizmette koşan küheylan idi. Ona bu yüzden büyük zulüm yaptılar ve kasten tahliye etmediler. Allah zalimleri en kısa zamanda bildiği gibi yapsın.
Yusuf Bekmezci ağabey, İzmir’de Akyazılı Vakfı ve Yamanlar Koleji’nin büyümesinde büyük emeği olan küheylan idi. Allah rahmetiyle muamele etsin. Başta Hocaefendi olmak üzere bütün dava arkadaşları ve ailesinin başı sağolsun.
Üstad hazretlerinin dediği gibi “Cennet ucuz değil, cehennem dahi lüzumsuz değil.”
Yaşatmak idealiyle yaşayan adam: Yusuf Bekmezci
Böylesi bir yiğit hakkında benim şahitliğimin bir kıymet-i herbiyesi olur mu bilmiyorum. Çünkü bizzat tanışmadım, fakat yaklaşık 30 yıldır onun gibi hizmet kahramanlarının hatıralarını okuyorum ve dinliyorum. Bu yazıyı da duaya vesile olması arzusuyla yazıyorum.
Evet, bizim şahitliğimiz yetersiz. Ancak şahitliği hakka’l-yakîn seviyesinde ve ötelerde makbul olduğuna inandığım Hocaefendinin yayınladığı taziye mesajındaki şu cümle onun kıymetini anlatmaya yeter:
“Tanıdığım günden beri vefasına, sadakatine, samimiyetine, hizmet aşkına, ihlâsına, hasbîlik ve fedakârlığına şahit olduğum aziz kardeşim, yürüdüğü yoldan milim sapmadan istikametini hep korudu.”
Mehip bir Hizmet insanı: Yusuf Bekmezci
Yusuf Bekmezci Abi kendisini iman hizmetlerine adamış, dakikasını fevt etmeyen, lüzumsuz söz ve fiilden uzak duran, ömrünü gençliğin eğitimi, ahlakı, fazileti için tüketmiş bir dava adamıydı. Vakurdu, ciddiydi, mehabetliydi, ama duyarlıydı, duygusaldı, gözü yaşlıydı. Dünyanın her yerinde açılan eğitim müesseselerinde, alınan bilim madalyalarında, yetişen Altın Nesil’de onun emeği, gözyaşı, teri vardır.
Beldelerinde herkesin bildiği, tanıdığı, güvendiği, örnek aldığı, Nusret Muğla, Yusuf Bekmezci gibi erenler, hasbiler torun sevecek yaşlarında, boğazına kadar pisliğe gömülmüş bir rejim tarafından “terörist” ilan edildiler. Katiller, caniler, tecavüzcüler sokaklara salınırken eline çakı almamış bu pîr-i faniler hücrelere atıldı, tedavileri yapılmadı, tahliye edilmedi, hapishanelerde öldürüldüler. Ödüller verilip omuzlarda taşınacak, ülkesi için çırpınan insanları, hiçbir şekilde şiddete bulaşmadıkları halde “terörist” ilan edip hapislerde öldüren ülke iflah olmaz! Bunu seyreden halkın da yüzü gülmez! 80’lik hasta hayırseverleri cezaevlerinde öldürmesi, kadın, çoluk çocuk, yaşlı ve hastalara zulmetmesi, iktidarın haddi aşan, zalim bir güruh olduğunun açık delilidir.
Mazlum Kanı
Yıllarca Anadolu’nun dindar bilinen şehirlerinden gelen öğrenciler Müslümanlığı İzmir’de öğrenmişti. İslamcı yobazların “gavur” diye anmaktan büyük mutluluk duyduğu bu kent, on binlerce gence hayatın ve mümin olmanın anlamını öğretmişti. Bugün yeryüzünün her tarafına dağılmış yüz binlerce gencin ilk gidenleri bu şehirden yola çıkmıştı. Yusuf Pekmezci işte o hareketin ilklerinden, öncülerindendi ve kendisi de İzmir’i bırakıp Kazakistan’a hicret etmişti.
Hizmet’in temel düsturu olan sınırsız ve hesapsız iyilik yapmayı öğreten en önemli şahsiyetlerden biriydi. Arkadan gelenler sınırsız iyilik yapmayı onlardan öğrendi.
Şimdi bir fırsat olsa 80’li yıllara dönebilsek ve Yusuf Abi’ye kendisini bekleyen hayatı ve akıbetini göstermek mümkün olsaydı, ne derdi? Allah yoluna adanmış bir hayat sürdükten sonra zulüm altında emanetin teslim edilmesi. Değil pişmanlık duymak sanıyorum duyar duymaz şükür secdesine kapanırdı. Yusuf abi seksen küsur yıllık hayatını muhteşem bir final ile tamamladı. Zalime hiç eyvallah etmeden ruhunu teslim etti.
Dev Adam:Yusuf Bekmezci
Yusuf Pekmezci tek başına himmeti insanlık olan bir yüce ruhtur. Tek başına Hizmet'in ispatı ve hikâyesidir. ...
Yusuf Bekmezci gibiler ıssız dağ başlarında insanlık türküleri söyleyen karasevdalılardır. Kendi olarak varolan, kendi nakşını günümüze çalan hem olgun bir birey, hem de arkadan gelenlere yol açan takım adamlarıdır. Damla iken derya olmanın, dolayısıyla da ölümsüzlüğe ermeyi erken keşfedenlerdir. Kendini anlama yolunda tepeler aşmış, başkalarını anlamaya kendini adamış hasbi ruhlardır. Zenginliğin mal biriktirmek, yığmak değil, cömertçe insanlara harcamak olduğunun bilincinde gerçek zenginlerdir.