Yüzlerce mültecinin ölümünün sorumlusu Yunan sahil güvenliği mi?

Haziran ortasında Yunanistan açıklarında meydana gelen tekne trajedisinin ardından sahil güvenliğe yönelik şüpheler artıyor. Yüzlerce mültecinin ölümü önlenebilir miydi?
Yunanistan açıklarında meydana gelen feci tekne kazasından neredeyse bir ay sonra pek çok yolcu yakını, hâlâ olayın aydınlatılmasını bekliyor. Onlardan biri olan 32 yaşındaki Pakistanlı Ali Şan, yüzlerce kişinin öldüğü kazadan yeğeninin sağ kurtulduğunu umuyor. Yunan yetkililerin kendisinden bir DNA örneği aldığını ve o zamandan beri cevap beklediğini anlatıyor. DW'ye konuşan Şan, "Tek söyledikleri, beklemem gerektiği. Avrupa'da sürekli insanlıktan bahsediliyor. Hepimiz insan değil miyiz?" diyor.

Ali Şan şundan emin: "Çok daha fazla insan kurtarılabilirdi."

Kapasitesinin çok üzerinde yolcu taşıyan balıkçı teknesi "Andriana", 14 Haziran gecesi İyon Denizi'nde Pylos açıklarında battı. İçinde 700'den fazla düzensiz göçmenden bulunan tekneden sadece 104 kazazede kurtarılabildi.

İngiliz gazetesi Guardian, Kuzey Almanya Radyo ve Televizyon Kurumu Norddeutscher Rundfunk (NDR) ve araştırmacı gazetecilik yapmasıyla bilinen Yunan medya kuruluşu Solomon tarafından ortaklaşa yürütülen uluslararası bir medya araştırması kapsamında, 26 kazazedeyle görüşüldü, çok sayıda mahkeme belgesi incelendi, uydu verileri ve seyir defteri kayıtları karşılaştırıldı, video kayıtları izlendi. Berlin merkezli araştırma kuruluşu Forensis de Yunan sahil güvenliğinin resmî açıklamasıyla çelişen, kazadan önceki son saatlere dair bir bilgisayar simülasyonunu oluşturdu.

Araştırma, kaçak göçmenleri taşıyan teknenin saatlerce denizde seyrettiğini ve Yunan sahil güvenliğinin 920 numaralı botuyla karşılaştıktan kısa bir süre sonra, rotasını batıya çevirdiğini gösterdi. Hayatta kalan mülteciler, söz konusu yönlendirmenin Yunan sahil güvenliği tarafından yapıldığını ve İtalya'da bir sahil güvenlik botunun bekleyeceği konusunda güvence verdiğini söylüyor. Yunan sahil güvenlik kurumunun resmî açıklamasında ise teknenin "kendi isteği ile" rotasını İtalya'ya kırdığı belirtiliyor.

İngiliz yayın kurumu BBC'nin, bir internet sitesi aracılığıyla 18 Haziran'da bölgedeki teknelerin hareketlerini analiz ettiği bir araştırmanın sonuçları da Yunan sahil güvenliğinin açıklamasıyla çelişiyor.

Tekne nasıl ve neden alabora oldu?

Kazazedeler, Yunan sahil güvenliği botunun, aşırı yüklü ve manevra kabiliyeti sınırlı olan tekneyi halatla çekmeye çalıştığı sırada alabora olduğunu söylüyor. Gazetecilerin konuştuğu iki kazazede, botun halata nasıl bağladığını ayrıntılı şekilde anlatıyor. Güvertenin altında bulunan diğer kazazedeler de şiddetli bir çekme hareketi hissettiklerini belirtiyor. Yunan sahil güvenliği ise tüm bu iddiaları reddediyor ve tekneye yardım teklif ederek halatı attıklarını, ancak kesinlikle bir çekme işleminin gerçekleşmediğini öne sürüyor.

Yunan sahil güvenliğinin, Avrupa sınır koruma ajansı Frontex'in üç yardım teklifini birden neden ısrarla görmezden geldiği ve operasyonun video kaydının neden alınmadığı da tam bir muamma. Sahil güvenlik botu, yüzde 90 oranında AB tarafından finanse ediliyor ve basit işlemlerle aktif hale gelebilen kameralarla donatılmış durumda. Yunan sahil güvenliği, video kaydetmeye değil, insanları kurtarmaya odaklanmak istediğini söylüyor.

DW'nin konuyla ilgili sorusu üzerine Frontex, devam eden soruşturma sürecine atıfta bulunarak olayın, AB'nin temel haklar yetkilisi tarafından soruşturulduğunu vurguladı. Sınır koruma ajansı, kullanılmayan kameralar hakkında ise herhangi bir yorumda bulunmadı.   

AB Komisyonu'ndan şeffaflık çağrısı

Yunanistan'da olay savcılık tarafından soruşturuluyor. Yeni Göç Bakanı Dimitris Kairidis ise suçlamaları reddederek "Bu insanları kurtaran STK'lar, yabancı gazeteciler ya da AB milletvekilleri değil, Yunan sahil güvenliği oldu. Biz insancılız ama saf değiliz" dedi.

Medya ve uluslararası yardım kuruluşları, yıllardır göçmenlerin Yunan makamları tarafından yasadışı bir şekilde sınır dışı edildiğini aktarıyor. Pek çok uzman ve STK, AB'nin dış sınırlarında bağımsız bir izleme mekanizması kurulması çağrısında bulunuyor. Bu çağrının en önemli nedenlerinden biri, Yunanistan'daki sorumlu soruşturma kurumlarının bağımsız olmaması.

AB Komisyonu'nun İçişlerinden Sorumlu Üyesi Ylva Johansson, bu sorunları çok iyi biliyor. Ancak son yıllarda Yunan makamlarının yasadışı davranışlarına ilişkin çok sayıda belirti ve kanıta rağmen, şu ana kadar olası bir ihlal prosedürü başlatmaktan ya da Atina'yı açıkta uyarmaktan kaçındı. Basın ofisi ise açıklamasında olayı açıklığa kavuşturmak için Yunanistan'ın yasal yetkisine atıfta bulundu. DW'nin sorusu üzerine basın ofisi, Atina'da sorumlu bakanlarla yapılan görüşmelerde, "bir suistimal olup olmadığının kovuşturulması amacıyla şeffaf bir soruşturma yapılıp olayla ilgili tam bir açıklık talep edildiğini" duyurdu.

AB üye ülkelerinin sorumluluğu daha fazla

Avrupa Parlamentosu'nda Almanya'dan Yeşiller partisinin milletvekili olarak görev yapan Erik Marquardt'a göre bu tür açıklamalar sadece lafta kalıyor. Marquardt, AB Komisyonu ve AB üye devletlerinin daha sert adımlar atması çağrısında bulunuyor. Olaydan üzüntü duyulduğunun belirtilmesi dışında kayda değer bir tepki gelmediğini ifade eden Marquardt, Yunan sahil güvenliğinin de şüpheleri açıklığa kavuşturmak için girişimde bulunmadığını söylüyor.

Marquardt, DW'ye yaptığı açıklamada, "AB ülkeleri, bu tür olaylar hakkında bariz şekilde yalan söylerken ve herkes susarken demokrasi nasıl işleyebilir?" ifadelerini kullandı. Marquardt'a göre, siyasetçiler artık Avrupa kurumlarının suistimallerini açıkça dile getirmekten çekiniyorsa, durumun ciddiyetinin hakkını vermiyor demektir:

"Mesele sadece sığınmacıların haklarının korunması değil, aynı zamanda AB'de hukukun üstünlüğünün korunmasıdır. Belirli grupların hiçbir hakka sahip olmadığı bir ülke, eninde sonunda hiç kimsenin adalete erişiminin olmadığı bir ülke haline gelecektir. Bunun sonucunda hukuk ve düzen konusunda karar verenler artık yasalar ve parlamentolar değil, sadece iktidardakiler olacaktır."
13 Temmuz 2023 07:49
DİĞER HABERLER