Samanyoluhaber.com yazarı Arif Özutku köşe yazısında Firavun'un arkasındaki isim olan Haman'ın karakterlerini analiz etti. İşte Özutku'nun o yazısı:
Hz. Musa ve onun Firavun’la mücadelesi Kur'an’da en çok yer alan kıssalardan bir tanesidir. Bu kıssa kıyamete kadar sürecek olan iman ile güç sahipleri arasındaki amansız mücadeleyi bize çok güzel bir şekilde özetlemektedir. Kur’an’ın ilginç anlatımları okuyana hem eski Mısır ve sakinleri hakkında birçok malumat vermekte, hem de doğrulukta kenetlenmiş olanların güzel akıbeti adına müjdeler sunmaktadır.
Kıssa, okuyanlara Firavun’un sahip olduğu gücü insani hizmet yerine nasıl insanlara zulmetmekte kullandığını, toplumun bu zulüm karşısındaki çaresiz tavrını, Hz Musa ve Harun’un nasıl korkmadan Firavun’la mücadele ettiğini, Allah’ın doğruluk üzere olanlara nasıl yardım ettiğini ve zalimlerin acı sonunun ne şekilde olacağını öğretip yüreklere su serper.
Kur’an bütün bu malumatları verirken bazen çok detay diyeceğimiz hususlara da temas eder. Mesela Firavun‘un yardımcısı Haman ile arasında geçen konuşmaları nakleder. Genelde Firavun’un fikir aldığı ve emir verdiği bu konuşmalarda Haman’ın ismen zikredilmesi aslında oldukça enteresan bir durumdur. Zira bütün zulmün başı olan Firavun’dan isim olarak değil konum olarak bahsedilmektedir. Firavunluk o dönem Mısır idarecilerine verilen genel bir isimdir. Ama Haman özel bir isimdir. Üstelik Kur’an da bu isim bir kere değil yedi kere geçmektedir.
Kur’an’ın zulmü veya zalimin akıbetinden bahsettiği kısımlarda Haman’dan ismen bahsetmesinin hikmetleri vardır. Zira Firavun’un sahip olduğu kibrin ve bu vesileyle içine düştüğü zulmün en önemli sebebi Haman gibi olan insanlardır. Nerede bir Firavun varsa orada mutlaka Hamanlar mevcuttur. Hatta Firavunların avanesi diyebileceğimiz bu insanlar sahip oldukları yakınlık ve konum ile isterse Firavunlara dur diyebilecek potansiyellere de sahiptirler. Zira Firavunlar, Nemrutlar yakın avanelerine adım atmadan önce fikir sormaktadırlar Ama Haman benzeri insanlar bu potansiyellerini, başlarındaki insanları millete hizmete değil de kötülüğe yönlendirerek yanlış kullanmaktadırlar.
Firavunların firavunlaşmadan önceki durumunu ben üzerine kuluçkaya yatılmamış olan bir timsah yumurtasının durumuna benzetiyorum. Evet, doğrudur bu insanlar güce meftun, ezmeye hevesli, kibre müheyya insanlardır ama bu iklimi bulamazlarsa taşın üstünde kalmış bir tohum gibi çürüyüp giderler. İşte tam burada Hamanlar devreye girer. Kendisinin ne kudretli, ne kadar becerikli, bir insan olduğunu sürekli söyleyip timsahın yumurtadan çıkması için gerekli şartları oluştururlar. Ama vazifeleri bununla bitmez. Arkasından kendisinin seçilmiş bir insan olduğunu, bulunduğu konumda var olmasının sıradan bir gelişme olmadığını, ilahi bir sürecin parçası olduğunu söyleyerek timsahın beslenip büyütmesine gelmiştir. Bu evre çok hızlı gelişir. Hatta kıssada olduğu gibi Hamanlar hızlarını alamazlarsa Firavun’a 'Ben sizin en yüce Rabbiniz değil miyim?” dedirtirler.(Naziat 24)
Hamanların görevini tamamlaması adına son bir evre kalmıştır. Güce ve makamına âşık olan bu insanlara halkın kendisinin en büyük düşmanı olduğuna ikna etmeleri gerekmektedir. Bu halk var ya nankördür. Kendisinin yaşamasına izin veren Firavun’una gerekli teşekkürü sunmuyordur. Dolayısıyla aslında cezalandırılmayı fazlasıyla hak ediyordur. Hele bu cahil halka Hz Musa veya Hz İbrahim gibi liderlik edip aslında her şeyin bir illizyondan ibaret olduğunu söylemeye cesaret eden kanaat önderleri yok mu, onlar ve onlara inananlar en şiddetli cezayı hak ediyorlardır. Sıra pençeleri ve çenesi kuvvetlenmiş olan timsahın koruması gerekenleri tutup ısırmasına gelmiştir. Hamanlar der ki: Bu tutma ve ısırma işinde her meselede olduğu gibi en büyük yardımcın biziz. Bunu bir iş olarak değil bir zevk olarak seninle beraber yaparız. Hatta sen emir ver, biz senin yerine tutup ısırırız. Isırmak ne kelime ibreti alem olsun diye koparırız. Hz İbrahim’i yakmak için küçücük bir ateş yeterliyken devasa bir ateşin yakılması aslında bu psikolojiye güzel bir örnektir.
Zalimlerin zulmü avanelerinin eseridir. Bu avaneler kendi menfaatlerinin devamı için zulme yardımcı olurlar. Menfaatlerini kaybetmemek için insafsızlıklarının sonu yoktur. Nemrut ve Firavun’un rüyasını yorumlayan ruhbanlar: Yanlış işler yapıyorsun Allah seni ikaz ediyor. Hatalarından dön, böyle gidersen Allah senin saltanatını göndereceği vazifeli bir şahısla yerle bir edecek demediler. Zalimi can evinden vurdular, doğacak çocuğu öldürmezse güç ve konumunu kaybedeceğini söylediler. Günlerce Mısır ve Babil sokakları günahsız çocukların kanıyla aktı.
Diktatör psikolojisi hiç değişmez. Firavun’un ve Nemrut’un psikolojisi ne ise Hitler’inki de odur. Makamını ve gücünü kaybettiğini görmek yerine içinde bulundukları toplumu kendileriyle beraber ateşe atmaktan hiç çekinmezler. Hitler ben teslim olursam dünyayı cansız teslim ederim diyordu.Diyordu ama bu fikri ona en yakın arkadaşları veriyordu. Zalimi doğuran avaneleridir. Hitler dönemindeki aydın kesim, yanında olmak yerine karşısında olsaydı belki milyonlarca insanın kanı hiç dökülmeyecekti.
Allah başta avaneleri olmak üzere bütün liderlere insaf versin.