Samanyoluhaber.com yazarlarından Ertuğrul İncekul, yeni köşe yazısını "Zamanla Yüzleşmek" başlığı ile kaleme aldı.
Günümüzde tüm değerler ve imajlar hızla ambalaj değiştirebiliyor. Makyavelist düşünce olabildiğince pragmatist ve acımasızca hayatına devam ediyor; insanları ve halkları algılarla yeni yazılan senaryolara inandırmaya devam ediyor. Bir zamanların diktatörleri, suçluları veya kanun kaçakları gün geliyor kahramanlar olarak bize sunuluyor ve inanmamız bekleniyor. Ya da gerçekten şartlar değişiyor; daha doğrusu hakikatin yüzü ve doğru bildiklerimiz makyajla farklı yüzlere evriliyor. İşte dünya konjonktüründe üç örnek: Bir zamanlar başına 10 milyon ödül konulan, şimdilerde kahraman olarak sunulan Suriye geçici devlet başkanı Ahmed Eş-Şara. Bugünlerde Rusya ve Çin’in stratejik ortağı, Kim hanedanının oğlu, diktatör Kuzey Kore Başkanı Kim Jong-Un. Elli yıla yakın süren silahlı mücadelenin ve örgütün başı olup 1999’da Kenya’da yakalandıktan sonra siyasi bir aktöre dönüşen ve şimdilerde müzakerelerin merkezindeki isim hâline gelen Abdullah Öcalan. Sonuç olarak dün suçlu, zalim, despot denilen insanlar özellikle Doğu toplumlarında gün gelir kahraman oluverirler ya da devran onlara muhtaç hâle getirebilir. Bazen de tam tersi olur ve toplumun en itibarlı insanları hain ve kanun kaçakları ilan edilebilirler.
O zaman ne yapmalıyız? “Dünyanın çivisi çıktı” veya “Biz yanlış zamanda doğduk” gibi laflar etmenin hiçbir faydası yok. Bu çağda ve bu zamanda doğduk ve yaşıyoruz. Önemli olan; geçmişe bakıp dersler çıkarmak ve geleceğe dair planlar yapmaktır. İnsan, gereksiz yakınmalarla ömrünü tüketmezse bu kabiliyete sahip bir varlık.
Zamana değer kazandırabilecek tek varlık insandır. Geçmişin muhteşem mirasını, bugüne dek insanlığın yolunu aydınlatanları biliyoruz ve eserlerinden fikirlerine ulaşabiliyoruz. Geleceğe ait planlar yapabilmek için teknolojik bir üstünlüğümüz de var. Yapay zekâ, adeta yeryüzüne halife kılınan insanın en büyük icadı. Yapay zekâ sayesinde saniyeler içinde katrilyon ihtimali önümüze dökebiliyoruz. Bilim, hiç olmadığı kadar varlığı okuyor ve sırları gözlerimizin önüne seriyor.
Zamanın farkındalığına varabilirsek, zamana da şekil verebiliriz. E. E. Cummings ne diyor: “Yoğun bir hayat süren insan gerçek anlamda yaşar.” Yani yüz yaşına kadar yaşamak gerçekten yaşamak anlamına gelmez. Aliya İzzetbegoviç ise: “Zaman, insanın en büyük sermayesidir; onu kaybetmek, kendini kaybetmektir.” der.
Zamanın değerini bilenler için zaman sırlarını verir; yoksa her bulduğu boş zamanı israf eden, büyük bir müflis olarak hayat sürer. Zamanı öldürenlerin ve bunu alışkanlık hâline getirenlerin en acımasız katillerden farkı nedir?
Yaşlanmaktan bazıları korkarlar; aslında bu korku, nasıl zaman geçireceğini ve zamanla yüzleşeceğini bilmemekten gelen bir endişedir. Bir boşluğa ve ıssızlığa düşeceğinden korkarlar. Yalnızlıktan, sıkılmaktan ve bir boşlukta savrulmaktan endişe ederler. Ama Cenap Şahabettin “Yalnız, Allah ile beraber olmayandır.” demiyor mu?
Günümüz insanı bir plansızlık ve başıboşluk içerisinde, rotasız gemiler gibi sağa sola savruluyor. Kaliteli zaman geçirme, günlük okumalar yapma, dinlemeler yapma, yeni bir şeyler öğrenme, hedefler koyma, manevi dünyamıza yeni tohumlar atma ve dirilişimiz adına yeni nefeslere hepimizin hava gibi, su gibi ihtiyacı var. Yoksa zamanın nasıl hızlı geçtiğiyle ilgili düzenli çıldırış hezeyanlarını her yerde duymak mümkün. Zaman çabucak geçsin diyen zamanzedeleri ve zamansızları her yerde görebiliriz.
Kimileri de zamanın dışında, fantastik bir dünyada yaşamaya çalışırlar. Yaşadığı çağın gerçeklerinden kopuk, bir ağaç misali sadece solunum yaparlar ve realitelerden uzak bir hayat sürmek isterler. Ya da sonsuz hayatı şimdiden kazanmış gibi kendini bir salmışlık içine bırakabilirler. Hâlbuki cenneti veya cehennemi insan bu dünyada yaptıkları ile kurar.
Zaman izafidir. Kimileri aynı zaman sermayesiyle bu dünyada tüm insanlığa yetecek bir enerji ve miras bırakırlar, kimileri de yalnızca geriye bir ceset bırakarak bu dünyadan çekip giderler. Zaman aslında sahip olduğumuz tek gerçekliktir.
Sonuç olarak, günümüzün realitelerini ve şartlarını anlayabilirsek şimdiki zamanın dilini konuşabiliriz. Sorumluluğumuzun farkında olursak zaman bizi hakikate ve huzura doğru götürecektir. Değişen şartların ve hadiselerin makyajlı yüzüne ancak zamanın hakikatine erebilenler karşı koyabilirler. Geleceği değiştirmenin tek yolu; insanlığı, erdem ve değerlerimizi cesurca savunmak ve zamanla mertçe yüzleşmektir.
YouTube linki:
Spotfy linki: