Zamanları aşan rol model ikili: Hacı abi ve hacı teyze

Samanyoluhaber.com yazarlarından Prof. Dr. Şerif Ali Tekalan yeni köşe yazısında, 15 Temmuz sonrası yaşanan hukuksuz sürecin önemli mağdurlarından olan Mustafa Türk ve eşi Selver Türk'ü 'Zamanları aşan rol model ikili: Hacı abi ve hacı teyze' başlıklı yazısında anlattı.
1970’li yılların başında, İzmir Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencisiydim. Üniversite öğrencileri ile birlikte bir evde kalıyorduk. Rahmetli annem, Afyon’un ilçesi olan Sandıklı‘nın Ürküt köyünde babamla birlikte yaşıyorlardı. Annemin rahatsızlığından dolayı beni aradılar. Ben de babama, annemi Sandıklı‘dan, İzmir otobüsüne bindirmesini söyledim. Onu İzmirde otogarda karşıladım. Bornova’da oturan hacı abi (Mustafa Türk) ve hacı teyzeyi (Selver Türk) tanıyorduk. Onlara, annemi hastanedeki muayene ve tedavileri esnasında evlerinde misafir etmelerini rica ettim. Bana “Hiç bunun sözü mü olur, o senin annense, bizim de kardeşimizdir. Tabii ki bizde kalabilir” dediler. Annemin muayeneleri, teşhis ve tedavileri 3-4 gün sürdü ve sonra onu yine garajdan Sandıklı otobüsüne  bindirerek gönderdim. Onların bu misafirperverliklerini o gün bugün hiç unutmadım.

 

İşte o yıllardan (1970) şimdiye kadar (2025) bu insanlarla ilişkilerimizi hiç kesmedik. Onlar bizim hacı abimiz, hacı teyzemiz; biz de onların çocukları, kardeşleri gibi olduk. Keza onların dört oğulları da bizim kardeşlerimiz oldu.

 

O yıllardan bugünlere kadar, bu insanlar (hacı abi-hacı teyze) ve benzeri insanlardan (abilerimiz-ablalarımız) o zamanlar insanlık, din ve kardeşlik adına çok şeyler öğrendik. Öğrendiklerimiz, teorik şeyler değil, pratik yaşamlarıydı.

 

Herkese gülümseyen, herkesi kucaklayan, sosyal statüsü ne olursa olsun, herkesle güler yüzle diyalog kurabilen, ilk defa bile bir vesileyle tanışsalar, onları sanki senelerdir tanıyan samimi davranışlar sergiliyorlardı. Bunları yaparken de tamamen beklentisiz, hiçbir art niyet olmadan ve kimseyi de minnet altında bırakmadan böyle davranıyorlardı. Bu prensipler de aslında hizmet hareketinin temelini teşkil ediyordu.

 

Yüzlerindeki tebessümler, ömürleri boyunca  eksilmediği gibi, hep artarak devam etti. Bunlar da insandı. Tabii ki bunların da mutlaka şahsi, ailevi problemleri vardı. Olmaması da düşünülemez. Ama bir şekilde onlar herhalde, bu problemlerini kendi aralarında en uygun şekilde halledip, bütün enerjilerini insanlığa hizmet etmek için harcıyorlardı.

 

Kendileri Turgutlu’nun  Akçapınar köyündendiler. Ama, sanki insanlar arası ilişkiler konularında, sertifika programları almış, hatta mastır ve doktora yapmış seviyesinde bir tutum ve davranış sergiliyorlardı.

 

Ben, bu insanları bir günden bir güne kaşları çatık, birbirlerinden, birilerinden, sağlıklarından, şahsi işlerinden şikayet eder bir şekilde görmedim.

 

Öğrenciliğimiz ve asistanlığımız yıllarında, İzmir’deki hizmetin içinde onlar gibi olan insanların hemen hepsinin olaylara ve insanlara yaklaşımı hep böyleydi.

 

Tabii ki bu güzellikler, bu insanların temelde kendi yaratılış ve karakterlerinden geliyordu. Ama onların esas bu şekilde olmaları ve davranışları, Allah’ın lütfuyla hem fıtratlarındaki güzellikleri, hem de  bulmuş oldukları, beraber oldukları, kendisinden her fırsatta istifade etmeye çalıştıkları bir kılavuzdan kaynaklanıyordu. Çünkü bu insanlar, o zamanlardan itibaren, samimi, yanıltmayan bir kılavuz ve değerli bir öğretmen olan Fethullah Gülen Hocaefendi’nin her türlü sohbetlerini, konuşmalarını, konferanslarını, hutbelerini ve vaazlarını düzenli dinliyorlardı.

 

Severek, isteyerek ve gönüllü olarak Fethullah Gülen Hocaefendi’nin konuşmalarını ve sohbetlerini dinleyen hemen hemen her insan, işte bu hacı teyze ve hacı abide olduğu gibi, bu güzel örnekleri öncelikle kendileri yaşayarak gösteriyor, sonra da bunu herkesle paylaşmaya çalışıyorlardı. Bundan dolayı da, önce İzmir’de, sonra Ege Bölgesi’nde, daha sonra da Türkiye’nin her yerinde ve yurt dışında, zamanla da dünyanın her bir yerinde bu güzelliklerin yayıldığını, yaşandığını ve halen de yaşanmaya devam edildiğini gördük ve görmeye de devam ediyoruz.

 

Daha sonraki yıllarda aynı ve benzer güzellikleri diğer şehirlerde ve Türkiye’nin her yerinde gördüm. Hacı abi ve hacı teyze, bu güzel ve mükemmel örneklerin prototipleri (mükemmel örnekleri) idi.

 

Köylerinde üzüm bağları vardı ve çiftçilik yapıyorlardı. O işlerini de ihmal etmeden devam ettiriyorlardı. Fethullah Gülen Hocaefendi, Bornova’da camilerde vaazlara başlayınca, camiye yakın olan bir apartman dairesi satın alıp oraya taşındılar. Tabii ki köylerindeki işlerini de  ihmal etmiyorlardı. Çünkü işleri ve geçim kaynakları oradaydı.

 

Bornova‘ya taşındıktan sonra, özellikle cuma günleri Fethullah Gülen Hocaefendi’nin vaaz ve hutbelerinden sonra,  yurt içinden ve yurt dışından  Hocaefendi’yi ziyarete gelen insanlar, öğle yemeğini onunla birlikte yiyorlardı. Bu hareketlilik, Hocaefendi’nin Bornova‘daki hutbe, vaaz ve sohbetlerinin  bitimine kadar devam etti.

 

Diğer günlerde de yine İzmir dışından gelen misafirleri evlerinde sofralarına davet ediyorlardı.

 

Cuma günleri, cuma namazı, vaaz ve hutbenin dışında, yatsı namazından sonra da Hocaefendi’nin aynı camide, bu sefer cemaatin özellikle dini konularda olmak üzere her çeşit sorularını cevapladığı programları vardı.

 

Daha sonra, bu hutbe, vaaz ve sohbetler kasetler ve kitaplar haline getirildi. Böylece insanların bunları dinleyerek okuyarak istifade etmelerine vesile oluyordu.

 

Ben de Tıp Fakültesini bitirip asistanlığa başladığımda evlendim.  Bornova’da kiraladığımız evde kalmaya başladık. Bu sefer, ben ve benim gibi arkadaşlarımız da özellikle İzmir dışından bu vaaz ve sohbetleri dinlemeye otobüslerle gelen insanları evlerimize davet edip birlikte yemek yiyorduk, duruma göre onları evlerimizde misafir ediyorduk. Çünkü bu durumları hacı abi ve hacı teyze gibi büyüklerden görerek öğrenmiştik. Adeta bu işin stajını ve pratiğini yapıyorduk. O zamanki bizim yaşımızdaki nesiller ve daha sonraki nesiller, bu misafir etme, yemeğe davet etme gibi özellikleri görerek yaşadığımız için artık bunların pratiklerini yapıyorduk.

 

Sene 1977 veya 1978. Fakültedeki hocalarımızdan birisiyle ameliyattayız. Ameliyat esnasında değişik konular konuşulur, fikir alışverişi yapılır. Hocamız, bir hadise’yi paylaştı. “Geçenlerde muayenehaneme bir hasta geldi. Yamalı pantolonu ve lastik ayakkabıları vardı. Nereli olduğunu sordum. Bana “Ben Manisa’nın dağ köylerindenim“ dedi. Fakat hastanın oturuşu kalkışı, konuşma tarzı sanki özel eğitim almış birisi gibiydi. Ben de kendisine; “Kusura bakma, bir şey soracağım sana” deyince, “Buyrun efendim” dedi.  “Siz, köylü olduğunuzu söylediniz, fakat oturuşunuz, kalkışınız konuşma tarzınız çok iyi bir eğitim aldığınız intibasını bana verdi. Bunları nereden edindiniz?” diye sordum.

 

 Hasta bana; “Evet efendim, ben köylüyüm. Bu söylediğiniz özellikleri herhangi bir okulda veya kursta öğrenmedim. Ama Fethullah Gülen Hocaefendi’nin vaazlarını ve sohbetlerini düzenli dinlerim. Eğer bir güzellik varsa, herhalde benim bu dinlediğim ve öğrendiğim şeylerden dolayı olmuş olabilir“ dedi. “Ben de hastaya bir şey demedim” dedi hoca.

 

 Hoca sonra bize dönerek, “İnsan sadece bir vaaz ve sohbet dinleyince, bu özellikleri nasıl elde edebilir, anlayamadım bir türlü” dedi. Tabii o senelerde ve bu konularda “Efendim, bu hocayı ben de tanıyorum, hakikaten kendisi çok güzel anlatır, anlattıklarına vakıftır, anlattıklarını da yaşayan bir insan” diyemezdim.

 

 Aradan bir hafta geçti. Ben Fethullah Gülen Hocaefendi’nin “Kur’an ve ilim” konferansının kaydedildiği iki kaseti hocaya; “Efendim, o söylediğiniz Fethullah Gülen Hocaefendi’nin aynı zamanda konferansları da varmış. Ben iki kasetini bulup size getirdim” deyip kendisine verdim. Aradan bir veya iki hafta geçti, yine ameliyattayız.

 

 Hoca bana döndü dedi ki; “O senin bana verdiğin kasetleri tam üç kere dinledim. Bir konu ancak bu kadar mükemmel anlatılır. Kulak fizyolojisini bir kere kesinlikle benden daha iyi biliyor ve benden daha iyi anlatıyor. Termodinamiğin ikinci kanununu şimdiye kadar onun gibi mükemmel anlatan kimse görmedim. Ve bu konuyu da her yönüyle ondan öğrendim. Kimdir bu insan, kaç üniversite bitirmiş?” diye sorunca, ben de kendisine “Efendim benim bilebildiğim kadarıyla formal bir üniversite bitirdiğini bilmiyorum” dedim. O da bana; “Kesinlikle mümkün değil, üniversite bitirmeyen ve bu konuları üniversitede öğrenmeyen birisinin  bu kadar mükemmel bilmesi ve anlatması mümkün değil“ dedi. Ben de herhangi bir şey demedim.

 

 Çünkü o yıllarda bunları izah edebilecek yaşta ve başta değildim, anlatsam bile bir asistandan bunları ne kadar dinleyip inanabilecekti onu da bilemiyorum.

 

Aradan seneler geçti. Artık ben de profesör olmuştum. Bu hoca, bir kongrede benim yanıma gelip; “Şerif Ali, kusura bakma, o zaman seni anlayamamışız, hakikaten Fethullah Gülen Hocaefendi, çok mükemmel bir insanmış, geç anladık, ama hiç olmazsa anladık“ demişti…

 

Bu ve benzeri güzel insani döngüler, nesillerce devam etti, halen de devam ediyor ve inşallah kıyamete kadar da devam edecek.  Böyle bir yaklaşım ve uygulamada, Allahın rızasını kazanma dışında başka hiçbir gaye ve beklenti olmadığı, -şimdi de olmuyor, bundan sonra da inşallah olmayacak-  bu güzel, insani davranışlar, zamanın ve mekanın  dili ve yaklaşımı ile daha faydalı, daha verimli bir şekilde yapılmaya devam edilecek.

 

Herhalde gelecekte, kendileri rol model olan ve aynı zamanda ben ve benim gibi herkese rol model olmuş olan, hacı abi ve hacı teyzelerimizin Allah’ın rızasını kazanma endeksli yaptıkları güzelliklerle ilgili kitaplar yazılacak, filmler çekilecek ve gelecek nesillere bu güzellikler taşınmış olacak. Böylece geleceğin nesilleri, yaşanmış bu mükemmel insani örnekleri öğrenecekler ve bunların daha güzellerini yapmalarına hacı abiler, hacı teyzeler vesile olmuş olacaklar.

 

Başta Üstadımız ve Fethullah Gülen Hocaefendi, hacı abi ve hacı teyze olmak üzere, bu geçici dünyadan esas kalıcı aleme göç eden, onlardan önce, onların zamanında ve daha sonra bu güzel işleri bizzat yaparak bizlere örnek olan bu insanları rahmetle anıyor ve onlara Rabbimizin firdevs cennetlerini lütfetmesini yine O’ndan (cc) diliyoruz. Sağ olanlara da, daha nice hayırlı, sağlıklı,hizmet dolu uzun ömürler diliyoruz.

 

Rabbim, şimdilik geçici bir süre için geriye kalan biz ve emsallerimizi, genç kardeşlerimizi, rızasından ayırmadan o rızayı kazanma istikametinde berdevam eylesin. Hizmet Hareketi’nin bugünlere kadar gelmesine ve geliştirilmesine  vesile olan  Fethullah Gülen Hocaefendi olmak üzere, Allah rızasını kazanmadan başka bir şey düşünmeyen bu  samimi abi ve ablalarımızın, kardeşlerimizin gayret ve emekleri ve Allah’ın izni ile oluşan bu emaneti, bugünün anlayış ve imkanlarıyla devam ettirelim inşaallah.
12 Mayıs 2025 11:37
DİĞER HABERLER