İlhan Tanır, Zarrab davası ile ilgili ilginç bir görüş ortaya attı. Tanır, Zarrab'ın avukatının pazarlık için ilk jürili duruşmayı ertelettiğini iddia etti. İşte Haberdar'dan İlhan Tanır'ın o yazısı;
20 Haziran Pazartesi günü yapılan celsede Reza Zarrab’ın savunması beklenmeyen bir hamle yaptı. Bu hamle, davanın düşürülmesi talebi idi…
Buna geçmeden, ABD hukuk sisteminde ‘speedy trial act’ denen bir prensibe kısaca değinmekte yarar var. Bu prensip, sanığın mümkün olan en kısa zamanda adalet ile yüzleşmesi, yani asıl duruşmalarının başlatılması ilkesi anlamına geliyor. Bu aynı zamanda ‘geç gelen adalet adalet değildir’ özlü sözünün de bir yansıması. ‘Speedy trial’ yani ‘hızlı yargılama’ süreci ile Amerikan mahkemelerinin sanığa ilk tebligat yaptığı günden itibaren 70 gün içinde asıl duruşmalarının başlamasını öngörüyor -ki böylece sanık, eğer suçlu değilse bir an önce kendisine atfedilen suçların doğru olmadığın kanıtlasın, tamamen özgürlüğe kavuşsun. Zarrab davasında savunmanın ve savcılığın anlaşması sonucu bu sürecin 20 Haziran’da başlatılmasına karar verilmişti. Bu öneriyi Berman da ‘onamıştı.’
Bu prensibe göre, 20 Haziran günü yapılan duruşmada, eğer savunmanın tecrübeli avukatı Benjamin Brafman bu 'düşürülme' talebini araya sokmamış olsaydı ve eğer isteseydi, Zarrab’ın asıl duruşmaları Eylül ayının ilk günlerinde başlayacaktı.
Ama Brafman ne yaptı? Davanın düşürülmesi için başvuracaklarını söyledi. Asıl duruşmaları böylece yaklaşık 4 ay kaydırarak, Eylül yerine Ocak ayına sarkmış oldu. Pekiyi bir avukat neden müvekkilinin asıl duruşmalar öncesi daha çok demir parmaklıklar arkasında kalmasını istesin ki?
Açıkça görülüyor ki Brafman'ın stratejisi başka idi.
BERMAN TANE TANE ANLATMIŞTI HALBUKİ
Sadece birkaç gün önce, 16 Haziran günü davanın yargıcı Richard M. Berman’ın 35 sayfalık gerekçesinde değil, davanın düşmesi bizzat davanın yargıcı davadaki iddiaların ciddiyetini bütün dünyaya anlatmıştı halbuki. Berman, o bildiriye benzeyen ve Başsavcılığın savlarını destekleyen ‘karar’ yazısında Zarrab’ın değil ABD’nin yargıçlarının yargılayıp, yargılamayacağını, birçok başka ülkede yargılanabileceğinin cevazını veriyordu adeta.
Davanın yargıcı, karar metninde. Zarrab’ın mahkemeye ve kendisini sorgulayan yetkililere çeşit çeşit yalanlar söylediğini ayan beyan anlatmıştı. Berman, Zarrab’ın İngilizce ve Farisi dillerine yeterince vakıf olmadığı iddiasına inanmadığını söylüyordu o kararında örneğin. ABD’nin ulusal çıkarlarının Zarrab’ın kefaletle dahi serbest bırakılması halinde daha da tehlikeye girebileceğini söylüyordu.
Gerekçeli karar, bu keskin ve net tespitleri ile Reza Zarrab’ın savunmasının çoktan altının oyulduğunu herkese göstermişti.
Ayrıca yargıç, Zarrab ABD vatandaşı olmadığı ve suç ABD topraklarında işlenmediği hâlde mahkemenin ABD bankalarını dolandırma ve İran ambargosunu delme suçlarına istinaden Zarrab’ı yargılamaya yetkili olduğunu da kesin bir dille ilan etmişti.
Kısacası Brafman’ın bütün argumanlarını birer birer kırmıştı Berman, bir başka ifadeyle.
BERMAN “TÜRKİYE VATANDAŞLARINI DA YARGILARIM” DEDİ
Berman o gerekçe kararı ile tasvir ettiği durumla Zarrab’ın suç ortaklarının da Türkiye vatandaşı olsalar dahi ABD’deki davanın parçası olarak yargılanabileceklerine de işaret etmiş oluyordu. Hatırlanırsa 2015 yılının yaz aylarında görülen FIFA davasında da suçlar ABD finans kurumları aracılığıyla işlendiği için çoğu sanık ABD vatandaşı olmadığı halde, ABD mahkemeleri kararlarıyla işlemler yapılmıştı. ABD Adalet Bakanlığı iddianamesinde birden çok FIFA üst yetkilisi şüpheli olarak iddianamede yer almıştı. Bu açıdan Zarrab’ı ve suç ortaklarının ABD mahkemelerince yargılanması için Berman’ın kullanabileceği hem de çok yakın zamanda olan kıyas bol.
Pekiyi bu kadar net bir şekilde yargıç Berman, Zarrab’ın aleyhinde karar verdikten sadece birkaç hafta sonra, 15 Temmuz tarihinde Brafman’ın ‘dava düşürülsün’ yönündeki talebini kabul edebilir miydi? Bunun ihtimali benim anladığım kadarıyla çok çok az. Burada tartışılmaya değer ciddilikte bir ihtimal değil.
BRAFMAN’IN STRATEJİSİ
İşte burada Brafman'ın starejisine dönebiliriz.
Görünen o ki Brafman’ın stratejisi davayı düşürmekten ziyade, Başsavcılığı silkelemek. Bir an önce sadede getirmek yani. Bu davayı düşürün talebine karşı çok daha keskin şekilde Başsavcılığı iddialarını ortaya dökmesini sağlamak. Hatta isimleri de alarak, Zarrab'ın davanın tam merkezinde değil, figüran olduğunu anlatmak.
Ama Türkiye'den açıklanacak hangi diğer sanıklar Zarrab'ın figüran veya daha değersiz bir oyuncu haline sokabilir? Bunu 5, 6 Ağustos tarihinde Başsavcılığın Brafman'ın talebine karşı görüş bildirdiği zaman göreceğiz.
Alınan duyumlar, o cevapta sadece iddia değil, Türkiye’den isimlerin de olacağı yönünde. Bu açıdan Türkiye’de, Zarrab’ın davasının yankıları Ağustos ayının ilk haftası itibariyle çok güçlü bir şekilde duyulacak. Kulakları sağır edecek kadar.
Evet, New York’un Güney Bölgesinde devam eden Zarrab davası beklenenleri bütün yönleri ile karşılaşıyor. Adeta bir ‘thriller’ gibi.
Zarrab davası, beklenenden çok daha hızlı bir şekilde hedefine de yürüyor.
O hedef, en kısa zamanda, 6 yıllık örgü ile ortaya konmuş uluslararası suç çetesinden hesap sormak.
Zarrab’ın, şu dönemlerde durumun kendisi açısından vahametini anladığı sanılıyor. Bundan sonra ayak diretip, bütün soruları reddetmiş olduğunda kendisi için uzun bir hapis hayatının olduğunu anlamış olabilir. Bu hapis dönemini Başsavcı Bharara, 25 Mayıs’taki dilekçesinde ‘on yıllarca’ olarak söylenmişti. Daha sonra ise bunu ‘30 yıl’ olarak ‘tahmin’ etmişti.
Zarrab’ın bunca yıl yatması yerine, bildiklerini anlatarak kendisini kurtarması bekleniyor.
‘’PAZARLIK’’ YOLUNDA GİDİYOR
İlk kez burada, 19 Haziran günü Zarrab ile Bharara arasında suçluluk konusunda bir pazarlığın başladığını aktarmıştık.
Zarrab'ın 'suçsuzum' ifadesinden 'suçluyum' ama ‘’hele bir beni dinleyin’’ aşamasına geçmek için görüşmelerin başladığını yazmıştık.
Bu pazarlığın yolunda gittiği yönünde bazı duyumlar alındı. Pazarlıkta mesafeler kaydediliyor.
Benim anladığım, iki taraf da gidişatı anlamış vaziyetteler.
Brafman bundan sonra, 35 yıllık tecrübesi ile, Zarrab’ın suçsuzluğunu kanıtlamaktan ziyade, bu pazarlıktan en iyi sonuçla müvekkilini çıkarmak üzerine stratejisini kuruyor.
Davanın düşümü talebi işte bu stratejisinin önemli bir ayağı…
Pazarlık da bir sanattır zaten. Brafman kendisine ödenen ücreti, müvekkiline bu mayınlı tarlada nasıl yürüyeceğini ve en kısa kaç zamanda demir parmaklıkların arkasından çıkabileceğini göstererek ödeme yoluna gidiyor.
Amerikan federal davalarında pazarlığın, görülen davaların dörtte üçünde görüldüğünü hatırlatmak gerekir. Yani Zarrab, pazarlığa gittiğinde değil, gitmediği halde bir sürpriz ve olağanüstülük yaşanmış olacaktı. Zarrab kefaletle bırakılsa idi dahi suçlamalarda bir hafifleme yaşanmayacaktı. Yine pazarlık en güçlü yol olacaktı.
ZARRAB’IN AĞZINDAN ÇIKACAK BAKLA
6 yıldır Zarrab’ı ve çetesini izlemiş Amerikan Başsavcılığına ne verebilir ki Zarrab? İşte soru da bu.
Zarrab’ın kaba hatları ile çözülmüş olan çetesinin bilinmeyen, kör noktalarını, ulaşılmayan veya ulaşıldığı halde daha iyi kanıtın yararlı olacağı bazı bağlantı ve üst bağlantılar hakkında belgeler vermesi gerekecek.
Zarrab’ın bu bilgi ve belgelere sahip olduğu sanılıyor. Bu konuda yakın bir zamanda daha net bir resme sahip olunabilir.
Zarrab’ın, Bhrarara’nın kalın dosyalarında, bin sayfayı bulan iddianamesinde bulunmayan değerde bilgiler ve kanıtlar vermesi gerekiyor.
BHARARA'DAKİ 3 DOSYA
Bharara’nın elindeki üç dosya bulunuyor demiştik dün Özgür Gündem'de çıkan yazıda. Bu bilgi Türkiye'de ilk kez duyulmuştu.
New York Güney Bölgesi Başsavcılığında’daki o dosyalar kabaca: 1) Zarrab ve ortakları, 2) Zencani ve ortakları 3) Uluslarası siyasi ve ticari aktörler olarak ayrılıyor.
Bu dosyaların içinde hangi konuların olduğu, hangi profildeki kimseleri kapsadığı ve hangi ülkeleri ağlarına taktığı, bu ülkeler içinde Türkiye’nin ağırlığı gibi konular maalesef yarına kaldı.