Şirketin yetkilisi pos cihazını getirdi, kredi kartımı verdim, şifremi girdim, 1.500 TL ödeme yaptım. Tahsilat makbuzu da verdiler ardından. Spor tesislerinin daha önceden de üyesiydim. Biten üyeliğimi sonbaharda, yenilememiştim. İlkbaharla beraber düzenli spor yapacağım diyerek, 1.500 TL ödeyerek bir yıl daha üyesi oldum tesislerin. Ödemenin ardından yaklaşık bir saat yüzerek siftah da yaptım. Tesislere ikinci gidişim, ödemeden birkaç gün sonraydı… Fakat o da ne… Tesislerin kapısında kilit vardı… Öğrendim ki şirket iflas etmiş… Yoksa 1.500 TL boşa mı gitmişti? Hemen bankayı aradım, ‘durumu anlatan dilekçeyi faxlayın, inceleyip ödemenizi iade edip edemeyeceğimizi bildireceğiz’ dediler.
BASIM YAYIM ŞİRKETİ
Önemli bir detay var yalnız… Kredi kartından çekim yapan pos cihazı ‘spor tesislerinin’ değilmiş, başka bir şirketin pos cihazı imiş. Alakasız bir şirket; ‘basım yayım şirketi’… Tahsilat makbuzu ise ‘spor tesisi’ adına düzenlenmiş. Gerçekte ödeme basım yayım şirketinin kasasına gidiyor, müşteri ise spor tesisine ödeme yaptım sanıyor. Müşteri olarak ben bunu ne zaman fark ediyorum… Ödeme anında değil, kapıdaki kilidi gördükten sonra, makbuzla kredi kartı dökümünü karşılaştırdığımda anlıyorum… (Yıllardır üyesi olduğumdan pos slipi ya da faturayı isteyip belgelerde tesisin adı var mı yok mu diye de bakmadım.) Yukarıdaki vakada mağdur yalnızca olayı anlatan kişi değil… Üyelik bedelini ödeyip artık hizmet alamayan 6 bin üyeden bahsediliyor. Ki üç yıllık, beş yıllık üyelik ödemesi yapanlar da var. Belli ki; spor tesisi borca batık… Tesis, kendi adına tahsilat yaparsa alacaklıları bu paralara el koyacak… O yüzden başka bir şirketin (kontrolü kendinde olan bir şirket olmalı) pos cihazı ile müşterilerinin kredi kartından tahsilat yapıyor. Usulsüz evrakla müşteriler yanıltılıyor.
15 BİN MAĞDUR
Daruşşafaka Cemiyeti kira geliri elde etmek için mülkiyeti kendine ait tesisleri kiraya vermiş. Nasıl müşteriler mağdursa, Cemiyet’te kira gelirini uzun zamandır tahsil edemeyip mahkemeye başvurmuş. İşletmeci şirketin diğer şubeleri (Eyüp ve Başakşehir) ile birlikte üye sayısının, yani mağdurların 15 binden fazla olduğu söyleniyor. Ayrıca; şirketten çalışanlarının maaş alacağı, devletin de vergi ve sigorta primi alacağı da kuvvetle muhtemeldir. 25.000 metrekare alana kurulu tesiste fitness alanı, yarı olimpik ve olimpik havuzlar, tenis kortları, basketbol sahası, tiyatro salonu ve bir anaokulu bulunuyor. Mağdur binlerce üyenin veya diğer alacaklıların zararlarını tazmin etmeleri düşük bir ihtimal olarak görünüyor. İyi yönetilmediğinden; borç batağına giren, alacaklılarını ve müşterilerini yanıltan, mağdur eden ilk vaka bu değil, son da olmayacak. Ancak bu tip riskli durumların önceden tespitine yönelik bazı önlemler de alınabilirdi. Daruşşafaka Cemiyeti kira alacağını; teminat mektubu ile güvence altına alabilirdi mesela… Teminat mektubu, kira alacağındaki problemin önceden tespitine ve çözümüne yol açacak, “zararın neresinden dönülse kardır” prensibini harekete geçirecekti. Böylece; belki altı ay, belki bir yıl önce mağdur sayısının da, zararın da bugünkü boyuta gelmesi önlenebilirdi.
İNTERNETTE GERÇEK KİMLİK BİLGİLERİ YOK
Bir ayrıntı daha var. Spor tesislerinin internet sitesine (.….fs.com) girildiğinde hep marka “.…. Fitnesstation” ön planda. Tüzel kişiliği, şirketin ismini, ticari unvanını (... Spor San ve Tic. A.Ş.) göremiyorsunuz. Müşterilere marka üzerinden tanıtım pazarlama yapılıyor. Müşteriler markayı biliyor, tanıyor… Peki ama problem çıktığında marka muhatap değil ki, tüketiciler/müşteriler markaya dava açamaz, şirkete (tüzel kişiliğe) dava açabilir. Başından beri müşterilere gerçek muhatap gösterilmemiş, gelir elde eden ‘tüzel kişilik’ adeta gizlenmiş. İnternet sitesinde gerçek kimliğe; şirketin ticari unvanı, sicil numarası vb. hiçbir bilgi belgeye yer verilmemiş.
İşin garibi bu konuda bir yaptırım da yok. Herhangi bir sektördeki bir şirket internet sitesi üzerinden (daha çok da markalarını kullanarak) tanıtım pazarlama yapıp binlerce tüketiciye ulaşıp, ürünlerine talep yaratabiliyor, gelir elde edebiliyor. Ama gelir elde ettikleri bu sanal ortamda gerçek kimliklerine (ticari unvan, sicil numarası vb.) yer vermediklerinde bir yaptırımla da karşılaşmıyorlar, bu yönde bir zorunlulukları yok.
‘Elektronik ticaret’ kapsamında direkt internetten sipariş alıp-satış yapıp-tahsilat yapan (tatil, yemek, fırsat şirketleri gibi) şirketler farklı. Söz konusu şirketler elektronik ticaret mevzuatı kapsamında gerçek kimliklerine sitelerinde yer vermek zorundalar. (Elektronik Ticarette Hizmet Sağlayıcı ve Aracı Hizmet Sağlayıcılar Hakkında Yönetmelik) Bağımsız denetime tabi şirketler de farklı. Hem internet sitesi açmak zorunda, hem de bu sitede tüzel kişilik bilgilerine detaylı olarak yer vermek zorunda. Ancak bağımsız denetime tabi olanlar büyük ölçekli şirketler. (2016 için; şu üç şarttan ikisini son iki yılda aşmış olan şirketler bağımsız denetime tabi: a- Aktif toplamı 40.000.000.TL ve üstü, b- Yıllık net satış hasılatı 80.000.000.TL ve üstü, c- Çalışan sayısı 200 ve üstü)
Halbuki; internet sitesi kurup, tanıtım pazarlama yapıp, binlerce müşteriyle temas kurmak için e ticaret şirketi olmak ya da büyük ölçekli şirket olmak gerekmiyor. Dolayısıyla eğer bir işletme internet sitesini aktif olarak kullanıyorsa, site üzerinden tanıtım pazarlama yapıp potansiyel müşterilerine temas ediyorsa, o işletmenin sitesinde gerçek muhatabın (gerçek kişi veya tüzel kişi) yani gelir elde edenin tüm kimlik bilgilerinin de bulunması gerekir. Ticari unvan, ticaret sicil numarası, vergi dairesi, vergi numarası, varsa diğer şubeleri gibi bilgilerinin de bulunması zorunlu hale getirilmeli. Uygulama için şimdiden öneride de bulunabilirim; internet sitelerinin ‘Hakkımızda’ ‘Bize Ulaşın’ ‘İletişim’ ‘Kurumsal’ gibi başlıkların altında şirketlerin ‘gerçek kimlik’ bilgilerinin bulunması yerinde olacaktır.