100'den 101'e çıkarmamak bile...

Samanyoluhaber.com yazarlarından Safvet Senih yeni köşe yazısını "100'den 101'e çıkarmamak bile..." başlığı ile kaleme aldı.
         1995 Eylül’ünün başında Erzurum’da bulunuyorduk. Cuma namazından sonra M. Fethullah  Gülen Hocaefendi ve 15 arkadaşımızı Mehmet Kırkıncı Hocamız, davet etmesi üzerine ziyaretine gittik. Sanki Erzurum’un, Hizmet adına bilinen bütün ilkleri orada bizi bekliyorlardı. Kırkıncı Hocamız, Hocaefendiye, diyaloglarla ilgili bazı sorular sordu ve  “İslâmî cemaatlerle de aynı şekilde görüşmeler oluyor mu?” dedi. Hocaefendi şöyle cevap verdi. “Çoklarının ayaklarına gittim, yerinde ellerini öptüm, öyle karşılık görmedim. Bayramlarda pek çoğuna hem de hizmetlerini överek mektuplar, tebrik kartları gönderdim. Bir tanesinden başka bir cevap alamadın. O da ‘Bilmukabele bayramın mübarek olsun’ diyordu. Sonra kendi kendime dedim ki, ‘A çocuk bu işler sana mı kaldı.’  demek istiyorlar. Halbuki yabancılarla diyaloglarda hemen karşılık görüyoruz.” dedi.

         Mehmet Kırkıncı Hocamız “Bana Zübeyir Ağabey, İlhamî Soysal’ın Üstad’ı ziyaretini anlattı: “Üstad’la görüşmek için haber göndermişti. Biz hiç ihtimal vermiyorduk. Fakat Üstad kabul etti. Gelince de hemen Üstad, karşılayıp kucakladı. Sonra İman ve Kur’an Hizmetini anlattı. Bu sevgi ve samimiyet havasında yapılan görüşmeden sonra İlhamî Soysal memnuniyetle ayrılıp gitti. Herhalde bizde gariplik hissetti ki; bize Üstad, ‘Eğer İslâmî hizmetlere karşı bir düşmanlık varsa, biz de bunu yüzde 100’den yüzde 99’a indirebilirsek büyük bir hizmet yapmış oluruz. Hatta Zübeyir, yüzde 100’den yüzde 101’e  çıkarmamak bile çok önemlidir.’ dedi.”

         Bunun üzerine Hocaefendi “Elhamdülillah yüzde 100’den yüzde 30’lara inenler oluyor.” dedi.

         Eğer  Dinim  Müsâde  Etmiş  Olsaydı

         Samsun’da meyhane işleten ve bölgenin belalısı birisi varmış, borçları arttıkça artmış artık ödeyemez hâle gelmiş yakınlarından, dostlarından destek istemiş bulamamış. Çare olarak intiharı düşünmüş. Hanımını, çocuklarını kayınpederine bir bahane ile gönderip tam infaza geçeceği zaman bakmış karşısında bir kitap… Kendisine Samsunlu ağabeylerden birisi vermiş… Son anda bile olsa birkaç satır okuyayım diye rastgele kitaptan bir yer açıp okuyor. Karşısına şu sözler çıkıyor: “Eğer dinim intiharı yasak etmeseydi şimdi Said çoktan toprak olmuştu.” Üstadın bu sözleri üzerine düşünmeye başlıyor. Sonra kitabı sonuna kadar okuyor. Sonra Risaleleri okumaya başlıyor. Zaten hemen intihardan vazgeçiyor. Meyhaneye gidiyor ve bütün içki şişelerini birer birer kırıyor. Sokaktan su gibi içkiler akıyor. Meyhane civarındakiler bu belalı adam kafayı bozmuş, başımıza birşey gelmesin diye  işyerlerini terk edip gidiyorlar. Ama o doğru yolu, Eşref Edip Fergan’ın küçük Tarihçe-i Hayatı Bediüzzaman Said Nursi’nin Hayatı isimli kitapla bulunuyorlar.

         Ramazan  Vâizi

         Çocukluğumda Ramazanlarda camimizde verilen vaazları dinler sonra eve gelip anlatırdım. O günlerde köy köy gezip bir hafta on gün vaaz eden gezici vaizler vardı. Böyle yaşlı bir vaizi başka bir köye ben götürecektim. Bindiği atın dizgininden tutup yürüyordum. Ayağıma rastlayan taşları ittirip kenarlara atıyordum. “Sen niçin böyle yapıyorsun?” diye sordu. Vâizin dikkatini çekmişim demek ki… Dedim ki, “Ben camide vaaz eden ben bir hocadan duymuştum, insanlara sıkıntı ve eziyet veren şeyleri yoldan kaldırmak çok sevapmış. Onun için yapıyorum. Vâizin hoşuna gitmiş, komşu köylerde de bunu anlatmış…

         Ve’t-Tuzi  ve’t-Tütüni

         Ahmed Feyzi Kul, zeytin ve incir’in bol olduğu Aydın ve İzmir muhitinde yaşadığı için Hacı Kemal Erimez, Tuzcu Cahit Erdoğan Ağabeyler ve diğerleriyle çok lâtife yapardı. Tuz, tütün ve benzer maddeler satan bir bakkal ağabey Ahmed Feyzi Ağabeye: “Ben bir türlü zengin olamıyorum ama dağlarda türlü zeytinler yetiştiren Hacı Kemal Ağabey çok zengin!  Ağabey bunun sebebi ne olabilir?” diyerek halinden şikayet etmiş. Karşılık olarak da Ahmed Feyzi Ağabey hemen “Kardeşim Allah Kur’an’da “Ve’t-Tîn-i Ve’z-Zeytûnî buyurarak İncir’e  ve Zeytine yemin ediyor,  ama Kur’an’ın hiçbir yerinde ‘Ve’t-Tuzi ve’t-Tütüni’ diye  bir ayet yok…”  diyor. 
19 Kasım 2025 14:10
DİĞER HABERLER