14 kalemde katkı payı kesiliyor

14 kalemde katkı payı kesiliyor
Sağlık sigortasından yararlanan vatandaşlar, ‘ücretsiz tedavi’ adı altında 14 farklı kalemde katkı payı ödemek zorunda kalıyor.
Telefonla randevu almayı başaran bir hastadan, daha muayene olmadan 4 lira kesiliyor. Muayene parası o an istenmediği için kesinti fark edilmiyor ve ‘ücretsiz’ denilen sağlık hizmetinin faturası vatandaşın maaşından kesiliyor.

Geçtiğimiz 2015 yılında, Sağlık Bakanlığı hastanelerinde ülke nüfusunun üç katı insan muayene oldu. Devlet hastanelerinde 274 milyon, üniversite hastanelerinde ise 30 milyon kişi muayene edildi. Muayene sayılarındaki korkunç artış, tıp fakülteleri ve devlet hastanelerinden randevu almayı imkansız hale getirdi.


En yaygın laboratuvar ve görüntüleme için bekleme süreleri 6 aydan 2 yıla kadar çıkıyor. Öyle ki hastaneler Emar, tomografi ve mamografi için 1 yıl, göz için 6 ay, diş muayenesine 2 ay sonrasına randevu verilirken diş teli sırası 6 yılda geliyor. Uyku bozukluğu rahatsızlığı için uyku testi yaptırmak isteyenlere ise 27 ay sonrasına gün verilebiliyor.

Muayeneden eczaneye kadar giden süreç

Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Genel Başkanı Gönül Erden sağlık sigortasından yararlanan vatandaşların ücretsiz tedavi adı altında 14 farklı kalemde katkı payı ödemek zorunda kaldığını söyledi. Vatandaşların telefonla randevu almaya başladığı andan itibaren kesintilerin eczaneye kadar sürdüğüne dikkat çekti. Hastaneye gitmek isteyen bir vatandaştan randevudan muayene ve laboratuvardan eczaneye gidene kadar 14 farklı kalemde katkı payı kesildiğini belirten Erden, “Telefonu kaldırıp randevu aldığınız andan itibaren 4 lira katkı katılım payı kesilmeye başlıyor. Bu ülkenin Cumhurbaşkanı, Başbakanı ve bakanların verdikleri demeçler, yaşamda karşılığına denk düşen söylemler değil. Sağlık ücretsizdir, deniliyor ama 14 farklı kalemden katkı payı kesiliyor. 

Maaşlardan kesiliyor

İşin kötü yanı bu kesintiler insanların cebinden bir kere de çıkmıyor. Diyelim muayene oldun, bunun parası sizden istenmiyor. Direkt vatandaşların maaşından kesiliyor. Eskiden veznede fark ödeniyordu. İnsanlar farkı görünce tepki gösteriyordu ama artık kimse ne kadar kesinti olduğunu öğrenemiyor” şeklinde konuştu.

İşte kalem kalem fark ücretleri

Telefonla randevu almaya başlanılan andan itibaren katkı payları kesilmeye başlıyor.

-Telefonla 182'yi arayıp randevu almanın ücreti 4 lira. Aile hekimine muayene olmanın ücreti 2 lira. Acil serviste yeşil alan uygulamasının ücreti 5 lira. Labaratuvar ve tetkikler için farklar alınıyor. 4 ilaçtan sonra ilaç başına 1 lira fark ödeniyor. Devlet hastanesinde uzman doktor ücreti 8 lira. İlaçlar yazıldığında yüzde 20 ilaç farkı ödeniyor. Bir çok ameliyat malzemesi için ücret farkı ödeniyor. Vatandaşın 10 gün içinde aynı branşta, farklı hastaneye gidip muayene olması halinde ilave olarak 5 lira daha ödemesi gerekiyor. Hastanelerde özel oda farkı alınıyor. 50 liradan başlıyor. Reçetedeki 3 kutu ilaca kadar 3 TL ücret kesiliyor. İlaç farkları sırasında muadil ilaç farkı ödeniyor. Üniversite hastanesinde uzman doktor ücreti 15 lira. Acil serviste yalnızca ilaç yazdırılmasında alınan ücret 5 TL.

ILAÇ TUKETIMI 30 KUTUYA ÇIKTI

Türkiye'de akıl dışı bir sağlık sistemi olduğuna dikkat çeken Türk Tabipler Birliği Başkanı Bayazıt İlhan, vatandaşların doğru teşhis ve tedavi alamadığı için hastanelere yığıldığını söyledi. 

İlhan, “Sadece geçen yıl 110 milyon acil başvurusu var. Hastalar bir kısır döngüye sıkışmış ve gündüz tedavi olamadığı için hastalar gece tekrar acile gidiyor. Yine Emar, yine röntgen, yine kan tahlili yaptırmak zorunda kalıyorlar. Amaç, insanlar çok doktora gitsin birileri de bundan para kazansın. Utanç verici bir durum” şeklinde konuştu.

PARA KAZANMAK ÜZERİNE KURULU

Hastanelerdeki yoğunluk nedeniyle muayene sürelerinin kısaldığını ifade eden İlhan, en fazla hekime giden ülke haline geldiğimizi söyledi. Performans sistemi nedeniyle hastaların tam bir sağlık hizmeti alamadığına vurgu yapan İlhan şunları anlattı:  “Muayene süresi kısalıyor ve hastanelerde hasta sayısı her geçen gün artıyor. Durum böyle olunca da randevular ileri tarihlere verilmek zorunda kalıyor. 

DOĞRU TEŞHİŞ YOK

Hastaneler ellerine torba torba ilaçlar ve filmlerle doktor doktor gezmek zorunda kalıyor. Ama bir türlü hakkettikleri tedaviye erişemiyorlar. Akıl dışı bir sağlık sistemimiz var. Temelde yatan sorun bu. İnsanlara doğru teşhis konularak tedavi edildiği bir sistem değil. Bütün sistem, insanların çok fazla doktora gitmesi ve bundan para kazanmak üzerine kurulu.”

1 yılda 8 kez hekime gidiyoruz

Türkiye'de bir kişinin yılda 8 defa hekime gitmek zorunda kaldığını aktaran ilhan, “Türkiye'den gelir seviyesi 4-5 kat fazla olan ülkelerden daha fazla doktora gidiyoruz. Dünyada ortalama bir insanın hekime gitme sayısı 6 buçuk. Ama bizde ise bu sayı 8.3'e çıktı. Yani yılda bir insan 8.3 defa hekime gidiyor. 

5 dakikada reçete yazılıyor

Norveç'te İsveç'te bu oran 4. Orada doğru teşhis doğru tedavi ile insanlar nitelikli sağlık hizmeti alıyorlar, bu şekilde sık sık doktora gitmeleri gerekmiyor. Bizde gidiyorsunuz, 5 dakikalık muayenede doktor size reçete yazıyor. Bu ilaç tüketimini de patlatmış durumda. Son 10 yıl içinde Türkiye'de kişi başı ilaç tüketimi 10 kutudan 30 kutuya çıktı. Bu durum verilen niteliksiz sağlık hizmetinden kaynaklanıyor. Bu kadar çok ilaç tüketmemiz sağlık hizmetlerinin gereği olamaz. Antibiyotik kullanımında Avrupa birincisiyiz. Bu tamamen insanların bilinçsiz ilaç tüketiminden kaynaklı” ifadelerini kullandı.

Acile 110 milyon başvuru

Hastaların kısır bir döngüye sıkışmış durumda olduğunun altını çizen İlhan, gelinen tabloyu şu şekilde özetliyor: “Nüfusumuza kıyasla acil servislere başvuru konusunda Avrupa şampiyonuyuz. Bu da niteliksiz sağlık hizmetinin göstergesi. İnsanlar gündüz doktor doktor geziyor tedavi olamıyor. Sonra da akşamı acil servisleri dolduruyor. Bu artışın önü alınamıyor. Geçen yıl acile başvuru sayısı 2014'te 102 milyonken 2015'de 110 milyona çıktı. Normalde acil servis başvurusu poliklinik oranlarının yüzde 5'idir. Ama bizde bu rakam yüzde 30'larda. Bu, akıl dışıbir duruma işaret ediyor. Böyle olunca da acil serviste ciddi mağduriyetler yaşanıyor.”

6 YIL SONRAYA DİŞ RANDEVUSU 

Randevu almanın adeta işkenceye dönüştüğü diş bölümü ise randevuları yıllar sonrasına veriyor. Diş teli için ortodonti tedavisi almak isteyen H.K. isimli bir vatandaş, randevu alma sürecini şöyle aktarıyor: 

MECBUREN ÖZEL HASTANEYE GİTMEK ZORUNDA KALDIM

“Marmara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi'ne ortodonti tedavisi için gittiğimde bana 4 ila 6 yıl arası beklemek zorunda kalabileceğimi söylediler. Hasta sayıları çok fazlaymış. Mecburen özele gitmek zorunda kaldım.”

UYKU TESTİ İÇİN 5 YIL SIRA VAR

Şişli Etfal Hastanesi'nin Kulak Burun Boğaz servisinde uyku apnesi hastalığı için uyku testi yaptırmak isyen E.A. isimli bir vatandaş yaşadığı mağduriyeti şöyle anlatıyor: “Doktora muayene olup uyku testi yaptırmak için gün almak istedim. Doktor muayene bile etmeden uyku testi için sırada 2 bin kişinin olduğunu söyledi. Bu sürenin 5 yılda anca geleceğini ifade etti. Özel bir hastanede kısa bir sürede yaptırabileceğimi belirtti. Gerçekten çok şaşırdım.”

‘Paran yoksa devlet hastanelerinde sürünürsün'

Hasta Hakları Aktivistleri Derneği Başkanı Orhan Demir, hastaların randevu almak için telefon veya internet başında saatlerce uğraşmak zorunda bırakıldığına dikkat çekiyor. 

Demir, değişen randevu sistemini şu şeklide anlatıyor: “Randevu alma sistemi değişti. Artık 15 günlük periyotlar halinde randevu veriliyor. Hekim 15 günlük program akışını ilgili birime aktarıyor. 

Sağlık hakkı ihlali 

Dolayısıyla 16. gün için randevu alamıyorsunuz. Bugün randevu alamadıysanız yarın, yarın alamadıysanız ertesi gün arayarak 15 günlük süre içinde boş hekimi bulmak zorundasınız. İnsanların hizmet almak için saatlerini telefon başında geçirmesi gerekiyor. Bu başlı başına insanların sağlık haklarına ulaşmasının ihlali olarak karşımıza çıkıyor. Sonuç böyle olunca da hasta daha fazla mağdur olmamak için yüzde 400'lere varan ilave ücretlere rağmen özele gitmek zorunda kalıyor. Aslında mahkum bırakılıyor. Parası olmayan insan randevu almak için günlerce aylarca bekliyor.”

EMAR için 6 ay sıra

Hastanelerdeki yoğunluk nedeniyle Emar ve röntgen gibi hizmetlere 6 ay sonrasına gün verildiğini ifade eden Demir, “Bugün bir Emar çektireceksiniz aşırı yoğunluk nedeniyle 6 ay sonra gelin deniyor. 6 ay içinde bu adama teşhis konacaksa bu tedavinin gecikmesine neden oluyor. Dişte özel kurumlarla henüz bir anlaşma sağlanamadı. Bu yüzden kamu hastanelerinde çok ciddi bir yoğunluk var. 

Nitelik ve kalite sorunu var 

Verilen hizmetin niteliğinde ve kalitesinde de sorunlar var. 15 günlük süre çok hızlı dolduğu için randevu almak çok mümkün olmuyor. Kaldı ki bir hasta diş koltuğuna oturduğu anda normal muayenede 5 dakika ise dişte bu süre yarım saate çıkıyor. Normal poliklinikte 35 hasta varsa dişte 10'a düşüyor” ifadelerini kullanıyor.

SAĞLIKTA RANT GERÇEĞİ

Sağlık sektörünün parası olmayanın süründüğü bir modele döndüğünü aktaran Demir gelinen noktayı şöyle özetliyor: “Ayakta tedavilerde bekleme süreleri konusunda çok sorun yok. Ancak hayati tehlike durumunda randevu alabilmek çok güç. Sağlıkta rant bir gerçek. Sağlık hizmeti ticarileşerek paran ne kadar fazla ise o kadar kaliteli hekime gidersin mantığı işliyor. Paran yoksa kamuya gidersin aylarca sürünürsün. Kamu sağlık hizmetini bedava sunuyor gibi algılanıyor ama bu hizmetin parası maaşımız cebimize girmeden kesiliyor.”

‘Önce sağlık hizmeti değil kâr düşünülüyor'

Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Temsilcisi Aydın Erol, sağlıkta yaşanan genel sıkıntıların, üniversite hastanelerinin içinde bulunduğu mali krizin dışında 13 yıldır devam eden sağlıkta dönüşüm programından kaynaklandığını söyledi. Her hastanenin bir işletme haline geldiğine işaret eden Erol, “Kamusal sağlık hizmetinden vazgeçilirse hastaneler tedavi öncelemenin yerine nasıl kara geçeriz düşüncesi öne çıkar. Kamu Hastane Birlikleri'nin başına sözleşmeli bazı yöneticiler atandı. Bu sözleşmeler bir yıllık. Eğer bu kişiler, hastaneleri kar ettiremezse iş akitleri feshediliyor” diye konuştu. Hasta sayısında inanılmaz bir artış olduğunu belirten SES Temsilcisi Erol, “Acile müracaatlar yıl içinde 90 milyona çıktı. Bir hasta polikliniğe başvuruyor. SGK bir hasta için belli bir ücret ödüyor. Doktor da bu faturanın üzerine çıkmamak üzere görüntüleme ya da laboratuvar isteklerinde bulunuyor. 

4 dakikada bir muayene

Esas kritik nokta burada. Bir hekime 100 kişilik hasta bakma kotası koyarsan beşer dakika arayla nasıl fiziki muayene edecek? Bu yüzden şikayeti dinliyor ve ilaçları, görüntülemeyi yazıyor. Hasta, tedavi olamadığı için diğer hastanelere gitmeye başlıyor. Burada bu şekilde hastalığa çare olması için çıkılan yolda insanlar daha çok hasta oluyor. Bu yüzden labaratuvar ve görüntülemede çok sayıda yığılmalar oluyor” şeklinde konuştu.

En basit tetkit  için 2 yıl sıra 

Özellikle üniversite hastanelerinde Emar, tomografi, mamografi gibi randevuların bir buçuk yıldan başladığını aktaran Erol şunları aktardı:   “Meme ultrason testlerinin randevuları 2 yıla kadar çıkıyor. Ciddi bir yığılma var. Sağlık Bakanlığı'na bağlı hastanelerde bu süreler biraz daha kısa ama burada niteliksiz bir tedavi söz konusu. Çekilen filmlerin teşhis koyma anlamında niteliği çok düşük. Böyle olunca hastalar birden fazla kez radyasyona maruz kalıyor.” 

Birçok kanser ilacı kapsam dışı

Sağlık Uygulama Tebliği nedeniyle SGK'nın her ay belli tedavileri kapsam dışına aldığgını söyleyen Erol şunları söyledi: “Birçok kanser ilacı, diş tedavisi, fizik tedavi SGK'dan çıkartıldı. SGK kendi finansını sağlamak için bir çok kalemi ödemiyor. Adeta çeteler SGK'yı soyma peşine düştü. Hekimlere performans sistemi işi paraya endeksledi. Bir doktor günde 80 ila 100 hastaya bakıyor. Bu sayı 35-40'ı geçmeli. Avrupa Birliği ülkelerinde günde 40 görüntüleme yapılırken bizde 200'e kadar çıkan görüntüleme sayısı var. 2001 yılında 4,5 milyar lira olan sağlık harcaması 2015 yılında 75 milyar lirayı buldu. Bu harcamaların yüzde 20'sini vatandaş cepten karşılıyor.”

06 Haziran 2016 09:01
DİĞER HABERLER