[Abdullah Aymaz] Tevafuklar

Unutmayalım sizleri bekleyen o kadar çok muhtaç gönüller var ki!..
Abdullah Aymaz- Samanyoluhaber.com 

Harun Bey, bir madencilik şehri olan Scroton’da master çalışması yapmış. Dini bir hüviyeti olan ve öğretmen yetiştiren Marymood Üniversitesinde Rektör Dr. Mary Reap ile iritbat kurmuş onu Türkiye’ye ve Kampa M. Fethullah Gülen  Hocaefendinin  yanına getirip tanıştırmışlar. Hizmeti tanıyor.
Harun Bey daha sonra başka bir üniversitede “Hizmetkâr Liderlik”  üzerine “Adanmış Liderliğin öğrencilerin başarısı üzerine etkisi” hakkında bir doktora çalışması yapmış. Aslında Hizmetkâr Liderlerin derdi lider olmak değil…  Ama önce kendilerini adıyorlar, sonra beklentisiz bir adanmışlıkla ilerlerken, fıtrî olarak o konuda rehber yani lider seviyesine gelmiş oluyorlar. 
Bir mabedin kapısında en mühim ve en ciddi SİGORTA,  ADANMIŞLIKTIR  diye bir yazı vardı…
Harun Bey ve Şerif Beyle beraber Dr. Mary Reap’ın ziyaretine gittik. Bizi çok iyi karşıladı. Kendisine benim çok öncelerden yazdığım Hz. Meryem ile ilgili bir şiir kitabımın İngilizce Tercümesini takdim ettik. “Benim ismim de Mary yani Meryem… Bu gün de benim doğum günüm… Adında bize göre Hz. Meryem’in de doğum günüdür!..”  dedi. Kitabı şöyle bir açtı, ilk cümlesinin başında Hz. Meryem validemizin annesinin ismi Hanne’yi görünce, “Benim annemin ismi de Hanne!..” dedi. Yani üst üste tevafuklar yaşanıyordu.
Annesi yakın senelerde 101 yaşında vefat etmiş. Kendisi 80 yaşında imiş ama arabasını kendisi kullanarak geldi. Yani 60 yaşında bile diyemezsiniz. Emeklilik yaşı çoktan gelmiş. Birkaç sene önce emekliliğe ayrılmış ama  hala sistemleri içinde üst seviyede görevlerinin başında M. Fethullah  Gülen Hocaefendi ile ilgili üç kitap hediye ettik. 
Dr. Mary’nin ailesi Amerika’ya İrlanda’dan gelmişler. Kökeni İrlanda olan Bill Clinton da Scroton’lu… Bir madencilik şehri olan Scroton’da artık maden işleri bitmiş… Kömür ocakları kapatılmış. Daha çok üniversiteler ve kolejler var, artık bu şehirde.
Dr. Mary’nin önceden rektörlük yaptığı Marymood Üniversitesi, râhibe öğretmenler yetiştirmek için açıldığından bütün rektör ve idareciler “sister” yani hanımlardan olmuş.
Harun Bey, “Rahibelikte üç şart varmış yani üç şey üzerine söz veriyorlarmış: 1-Artık hiç evlenmemek. 2-Nereye denirse, gitmek. 3-Maaş istememek. Beklentisizlik ve adanmışlık üzerine… Yani ihtiyaçları için bir harçlık gibi burs neviden imkanlar tanınıyormuş. Emekli olunca yine kendilerinin yurtlarında kalıyorlarmış.” dedi.
Harun Bey giderken yol kenarında bir hapisane gösterdi. Orada bir sene imamlık-vaizlik yapmış… “Bir bayram günü ilgilendiğim mahkûmlara yemekler hazırlamıştım, arabamla gidiyordum. Yusuf   Ağabeyi gördüm. ‘Abi gel seninle bir yere gidelim’ dedim. Ama nereye gideceğimizi söylemedim. O da arabaya bindi. Hapisaneye vardık. Yemekleri indirdik. Meseleyi anladı. Hemen gitti… Masaları düzgünce hazırladı. Yemekleri koyduk. Bayram namazını kıldık. Yemekleri yedik. Yani ilgilendiğimiz üç mahkum ‘Müslüman olmak istiyoruz’ dediler. Yusuf Ağabey birkaç defa şehadet kelimesini tekrarlayarak doğru söylemelerini sağladı. Sonra onlara ‘Sizin ne işiniz var burada, gelin hep beraber dünyanın her tarafına hizmete gidelim’ diye lâtife yaptı. Sonra onlara sarıldı, karşılıklı ağlaşıp durdular. Müthiş mânevi bir hava oluştu.” dedi…
Dünyada bundan daha güzel bir şey olabilir mi?.. Aslında bizim her zaman işimize bakmamız lâzım… Unutmayalım sizleri bekleyen o kadar çok muhtaç gönüller var ki!..
16 Kasım 2021 17:14
DİĞER HABERLER