"Afrin’deki işkence merkezlerinde Türk birlikleri de vardı" iddiası

Suriye’deki Türkiye yanlısı muhalif güçlerin elinden kaçabilen kişiler Birleşmiş Milletler komisyonuna verdikleri beyanatlarda Türk yetkililerin, Suriyeli muhaliflerin mahkumlara işkence yaptıkları üslerde hazır bulunduklarını ve hatta işkence seanslarına katıldıklarını belirtiyor.

Responsible Statecraft adlı internet sitesinde Matthew Petti imzasıyla yayınlanan haberde, BM Komisyonu’nun Suriyeli muhalif grupların, Türk güçlerinin işgali altında bulunan Suriye Kürt bölgesi Afrin'deki en kötü işkenceciler arasında olduğunu ortaya çıkardığı da ifade ediliyor.

BM Suriye Arap Cumhuriyeti Soruşturma Komisyonu, Suriye İç Savaşı'ndaki gözaltı ve kaybolmalarla ilgili taslak raporunu Pazartesi günü yayınladı. Raporda, Afrin'i işgal eden Türk destekli isyancı grupların davranışları hakkında çok sayıda korkunç bulgu yer alıyor.

Afrin, Türkiye'nin bölgeyi işgal edip Suriye Ulusal Ordusu (SUO) adlı milis ittifakının kontrolüne verdiği 2018 yılına kadar Kürtlerin öncülüğündeki Suriye Demokratik Güçleri tarafından yönetiliyordu. Bu tarihten itibaren SUO etnik temizlik, kitlesel yağma ve insan kaçakçılığı ile suçlanıyor.

BM raporunda 2018 işgalinden bu yana yüzlerce sivilin kaçırıldığı veya kaybolduğu, isyancı milislerin yerel halkı fidye için alıkoymaya başladığı, ancak bunun kademeli olarak Afrin'in Kürt nüfusunu tutuklama ve gasp için sistematik bir programa dönüştünün altı çiziliyor.

Hayatta kalanların, Kürt siyasi gruplarıyla bağlantılarını itiraf etmeleri için sorgulayıcılar tarafından “sık ve şiddetli dayak”la cezalandırıldıklarına işaret edilen raporda bu grupların, gözaltındaki kadınlara cinsel tacizde bulundukları, hatta bazılarını zorla evlendirmek için kaçırdıkları da belirtiliyor.

Ezidi dini azınlığın da hedef alındığı belirtilen haberde Wilson Center görevlisi Amy Austin Holmes, milislerin Ezidi tapınaklarını yağmaladığını ve kaçırılan Ezidiler için ailelerinden fahiş fidye paraları istendiğini belirtiyor.

Haziran 2020'de ABD Uluslararası Din Özgürlüğü Komisyonu'na ifade veren Holmes, "Hayatta kalsalar bile, bu hala Afrin'de yaşayan az sayıdaki Ezidi'yi gitmeye zorlamanın bir yolu. Yani bu insanları gerçekten öldürmeden etnik temizlik yapmanın ve demografik değişikliğe girişmenin bir yolu" demişti.

BM raporuna göre bir Ezidi kadın BM müfettişlerine isyancıların kendisini kablolarla döverken hayatıyla tehdit ettiklerini, bir sorgulayıcının “Ezidiler kafirdir. Sizi ülkenizden atacağız. Burada öleceksin” sözlerini kullandığını öne sürüyor.

Raporda, Türk subayların işkence seanslarında bulunduğunu iddia eden dört kişinin görüşlerine yer verilirken, Türk askerlerin sık sık işkence yapılan birçok gözaltı merkezinde bulundukları da belirtiliyor.

Haberde maille ulaşılan Türkiye destekli Suriye Ulusal Ordusu Sözcüsü Yusuf Hammud'un kendilerine bazı tavsiyelerde bulunduğu ve Arapça "Artık böyle raporları okumaya vaktim yok. Birleşmiş Milletler işlerinde siyasallaştı, bu yüzden bu tür bilgilere ihtiyaç duymuyoruz" şeklinde cevap verdiği de belirtiliyor.

BM raporunda, Suriye İç Savaşı'nda elleri temiz kalan kimsenin bulunamadığına da işaret ediliyor. Rapora göre Suriye hükümeti, muhalifleri ortadan kaldırmak, işkence etmek ve öldürmek için sistematik ve iyi belgelenmiş bir kampanya yürütüyor. İnsan hakları grupları, Suriye hapishanelerinde on binlerce kişinin öldüğünü tahmin ediyor. Yüzlerce tanık ayrıca BM müfettişlerine Özgür Suriye Ordusu, IŞİD ve El Kaide'nin kolları dahil olmak üzere hükümet karşıtı grupların da rakiplerini ortadan kaldırdığını ve muhaliflerine işkence yaptığını söylüyor.

BM raporunda Kürtlerin liderliğindeki ABD destekli SDG'nin de, el-Malkiya'daki bir "kara bölge" de dahil olmak üzere siyasi rakiplerini "keyfi olarak gözaltına aldığı ve zaman zaman işkence ettiği" belirtiliyor.

Rapora göre cephe hattında bulunan eski ABD destekli Sultan Murad Tümeni ve Hamza Tugayı‘nın Afrin'deki en kötü işkencecilerden bazıları olarak adlandırılıyor.

Haberde Sultan Murad Tümeni‘nin, Suriye rejimiyle savaşmak için daha önceki gizli bir CIA programının bir parçası olarak tanksavar silahları aldığı, aynı şekilde Hamza Tugayı’nın ise şu anda feshedilmiş olan Savunma Bakanlığı programının bir parçası olarak ABD tarafından eğitilip silahlandırıldığı belirtiliyor.

Hakikat ve Adalet için Suriyeliler'de araştırmacı olan Alexander McKeever ise Ahval’e verdiği demeçte, "Hamza Tugayı’nın portföyü 2016'nın sonlarında Suriye'ye doğrudan müdahalesi ve ABD'nin kuzeybatı Suriye'den ayrılması bağlamında Türkiye tarafından devralındı. O zamandan beri grubun büyüklüğü önemli ölçüde arttı ve bu da Türkiye ile yakın bağlarıyla birlikte Suriye'nin Türk kontrolündeki bölgelerinde en önde gelen fraksiyonlardan biri olmasına izin verdi” diyor.

Haberde bu grubun ayrıca Libya ve Azerbaycan'da da paralı askerlik faaliyetlerinde bulunduğu belirtiliyor.

Hamza Tugayı‘nın geçtiğimiz yıl Afrîn'in sivil halkına yönelik ihlallerin derinliğini ortaya çıkaran bir dizi olayla da bağlantılı olduğunun ortaya çıkarıldığına vurgu yapılan haberde Mayıs 2020'de bir dükkandaki anlaşmazlık sırasında, Hamza Tugayı militanlarının ateş açtıkları ve birkaç sivili öldürdükleri belirtiliyor. Olayın akabinde öfkeli bir kalabalık grubun Hamza Tugayı’nın genel merkezine baskın düzenlediği ve gizli bir hapishanede tutulan sekiz kadının bulunduğu da ifade ediliyor.

Haberde Holmes’un geçtiğimiz yılki ifadesinde kullandığı, "Türkiye, Raselayn, Tel Abyad ve Afrin dahil olmak üzere işgal ettiği bölgelerden çekilmediği sürece, etnik kökenleri ne olursa olsun, asıl sakinlerinin - dinlerine bakılmaksızın - evlerine dönmeleri olası değildir. Orada yüzlerce yıldır yaşayan Ezidilerin ve Hıristiyanların Türkiye çekilmedikçe evlerine dönmeleri pek olası değil" şeklindeki sözlerine de yer veriliyor.

05 Mart 2021 10:55
DİĞER HABERLER